” Zor yıllardı 80’ler... 

Milliyetçi hareket yorgun ve ezikti... 
Lider kadronun tamamına yakını ceza evindeydi...

ÜLKÜ OCAKLARI 
Türk Milleti ve Devleti’ne kasteden ve dışarıdan beslendiği aşikâr olan sol/komünist hareketlerin önünde bir set olmuş ve Türkiyemizin Demirperde ülkeleri olarak adlandırılan Sovyet Rusya güdümündeki ülkelerin durumuna düşmesini önlemişti. 
ÜLKÜ OCAKLARI 
Hacı Bayram Velilerin,Ahmet Yesevilerin,Dede Korkutların feyz aldığı kutlu bir sevda pınarıydı
Bu pınara gönül veren yiğitlerin gayesi de çok sevdiği yüce Türk Milletini çağlar üzerinden çağ atlatarak aydın şafaklara taşımaktı.

Türk Milletinin sevdalılarının beslendiği bu pınar akmaya devam etmeliydi.
Ve bu pınarı besleyen kaynaklar
1983’ten itibaren Bizim Ocak dergisi etrafında teşkilatlanmaya başlayan üniversite gençliğinin, o yorgun hareketin altına omuzlarını sokması, körpe ciğerleriyle enerji üflemesi ile yeniden akmaya başlamış olması yorgun hareketi doğrultması için gerekli heyecan vermişti.

Her hâliyle ülkücü hareketin kaygılarını kuşanarak Eskişehir’den Ankara’ya gelen bu büyük dâvâ adamı, bu zorlu sürecin en önemli kilometre taşlarındandı...
Hiç durmadan koştu, koşturdu, okudu, okuttu, teşkilatlandırdı, sinmiş bedenlere gayret pompaladı... 
Sürekli tekrarladığı 
“Yine bir dağ gibi, dev gibi doğrulacağız/ 
Yeni bir ruh doğacak toprağımızdan/ Dünya bizi yeniden tanıyacak heyecanla/ Burma bıyığımızdan, kalpağımızdan”
dörtlüğündeki ruhu giyindi ve ölene kadar çıkarmadı...
Ümitvardı, 
Hep inanç ve azim saldı etrafına... 
“Bahçesaray’da, Akmescid’de, Urumçi’de, Taşkent’te, Buhara’da, Semerkant’ta, Tebriz’de, Kerkük” te, Musul’da Muazzam-ı Şerif’te, Batı Trakya’da, Dobruca’da, Üsküp’te hürriyetle aşina olacak olan soydaşlarımızın, minareleri yıkılmış camilerde okuyacakları şükür duaları” vardı ve o günleri mutlaka göreceğiz diyordu... 
O devletçe zayıflığımızı, kendi değerlerimizden uzaklaşmamıza bağlamıştı...
Biz Türk milletinin, hatta İslâm âleminin son şansıyız. 
Türkiye ve İslâm âlemi ülkücü neslin dinamizmine ve fedakârlığına muhtaçtır” diyor, Yahya Kemal’in “Galip et Yarabbi! Çünkü bu son ordusudur İslâm’ın” dizesine göndermede bulunarak, 
Usta mimar titizliğinde yeniden inşâya çıkıyordu ve Şöyle sesleniyordu 
Büyük Türkiyenin inşaasına
Gözyaşları ile alın terleri ile dua ve aminleri ile şehit ve gazileri ile harç koyan gönülleri aziz Ülküdaşlarım
( Adeta bu davanın nasıl beslendiğini anlatıyordu) 
Aramızdaki kırgınlıkları dargınlıkları bir kenara bırakıp
Aramızdaki Ülküdaşlık bağlarını çicek çicel dal dal yeniden yeşerterek selam yeni sabaha diyebilmeliyiz diyordu.
Zafer için yeni bir moral,yeni bir heyecan,yeni bir güven seferberliğine ihtiyacımız var
Yeniden heyecanlanmalı,yeniden sevdalanmalı hatta yeniden rüya görmeliyiz diyordu.
(Bugünde ihtiyacımız olan bu seferberlik değil mi)

Her ânı mücadele, her sözünün finali ’zafer’di onun...
1990 lı yılları anlatırken
Ülkücü Hareket, 
içinde bulunduğu bir takım sıkıntılara rağmen tarihimizin büyük “ iman hareketleri” nden birisidir. 
Ülkücü Hareket, yüklendiği fonksiyonlarla tarihimizde müstakil bir yere sahiptir.
Belki bu cümleler bazıları için çok büyük bir iddia. 
Ama ben bunun şaşmaz bir realite olduğuna inanıyorum.
( :Bu arada yediden-yetmişe hülyasını kurduğumuz Türk illerindeki uyanışla Ülkücü Hareket’in hakikate koştuğunu gördük)
Bütün bunlar bizim yelkenlerimizi doldurmalıydı, “ pupa yelken” demeliydik ama diyemedik.
Bunun içimizde ve dışımızda bir çok sebebi var. 
Herşeyden önce kendimizle uğraşırken vakit kaybettik diyordu
( Demek ki değişen bir şey yok hala birbirimizle uğraşıyoruz)

( 1980 ihilallinde darağacında şehit verdiğimiz Halil Esendağ Selçuk Duracığa diyor ki İdamdan önce Selçuk önce seni assınlar sen bana dayanamazsın..Nereden nereye gelmişiz)

Ve devam ediyordu Tokdemir
Bunlar aşılmayacak meseleler değil.
Türk-İslâm Ülkücüleri, 
Türk tarihinin iman hareketlerinden birirsidir. 
Yüklendiği fonksiyonların genişliğiyle belki de tek harekettir.
Ülkücü Hareket,
Türk’ün iman ve ahlakının, kültürün ve irfanın, dilinin ve vatanın bekçileri ve milis güçleri olarak
Karasından kızılına kadar 
Emperyalizmin her türlüsüne karşı adeta Türklüğün “varoluş” kavgasını verdi.
Milletimizin tarihinde 
Hiç kimse bizim kadar yalnız kalmadı, yanlış anlaşılmadı ve hor görülmedi. 
Bizim kadar kimse 
İçeride ve dışarıda bu kadar geniş bir düşmanlıkla karşılaşmadı. 
( Buyrun meclisteki tablo anlaşılmadığımızın en güzel örneği )
Ecdattan aldığı ilhamla Devlet Ebed mübbed dediği varlığın gadrine uğramadı. 
Devletin ebediliği, milletin bekası Cenab-ı Allah ve Resulünün rızası uğruna ortaya çıkan hiçbir hareket 
Bizim kadar genç yiğitlere ve şehitlere sahip olmadı DİYORDU TOKDEMİR

Tokdemir Türkiye genelindeki konferanslarında 
Millet ve milliyet gerçeklerini yok farzetmedi
DİYORDİKİ
( Alın size İslamda Milliyetçilik )
Biz Türk milletinden ve İslam ümmetinden olmakla gurur duyuyoruz. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"Ey insanlar, biz sizleri bir erkekle, bir kadın yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi şubelere ırklara, kavimlere ve kabilelere ayırdık. 
Şüphesiz ki, Allah yanında en şerefliniz takvada en ileri olanınızdır" (Hucurat Suresi, Ayet: 13) Yine mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'de:
"Dilleriniz ve renklerinizin birbirine uymaması da O'nun ayetlerindendir" buyurulmaktadır. (Er Rum Suresi, Ayet: 22) 
Yüce peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) mübarek sözleriyle İslam ve milliyet kavramlarına açıklık getirmiş ve ırkçılığı reddederken milliyetçiliği yüceltmiştir:
"Kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz. 
Kavmin efendisi, kavmine hizmet edendir. 
Soyunu inkar edene Allah, melekler ve insanlar lanet etsin."
Tokdemir bu gerçekleri her fırsatta dile getirerek, yanlış anlaşılmaların üzerine gitmiştir

Türkler kakafoniyi sona erdirmelidir! Türkler kakafoniyi sona erdirmelidir!

Ali Metin Tokdemir’le yaptığı röportajda 
O’na , Ülkücülerin diğer partilerden çok teklif aldığını , kendisinin de böyle bir teklif alıp almadığını ve O’nun neden MHP’de ısrarlı olduğunu soruyor.
Ali Metin Tokdemir’in inancı işte bu sözler… : 
“ Bugün MHP’nin varlığı olmasaydı , ülkücülerin varlığı olmasaydı , Türkiye bölünme noktasına çoktan gelmişti. O nedenle , ben Metin Tokdemir olarak yetişmişsem , bir takım kabiliyetlerimiz ve erdemlerimiz varsa Ülkü Ocakları’nda ve MHP’de aldık. Yani bugün ben ülkücüyüm , ben MHP’liyim diyenlerin hepsi MHP ve Ülkücü Harekete vermekten çok , ondan almışlardır. Ahde vefasızlık namussuzluktur , ahde vefalı olduğumuz için de , MHP’deyiz. Bugün İslam’ın da , Türk Milleti’nin de yegane ümidi şu topraklarda yaşayan insanlardır. Biz buradayız , MHP’deyiz. Gidenlere Allah selamet versin.

Ali Metin Tokdemir:
Bizim çocukluğumuzdan beri verdiğimiz mücadele bir siyasi mücadele olmayabilir. 
Fakat biz bir misyonun adıyız ve bu misyonun birde siyasi tarafı var. Siyasette misyonumuzu devam ettirebilmek için, ömür verdiğimiz davayı devam ettirebilmek için siyasette olmak zorundayız. 
Ülkü Ocakları kademesinde milletimizin birlik ve dirliği noktasında verdiğimiz mücadeleyi mecliste vermek istedik. 
TBMM’de bir boşluğun olduğu malum. 
Türkiye’de ne yazık ki, siyasetin kalitesi düştü. TBMM’nin bugünkü yapısıyla milletimizin birlik ve dirlik mücadelesini vermekte yetersiz olmakta, meclisteki milli renkler de soluk kalmaktadır. 
Biz bu noktada TBMM’de Türk Milliyetçilerinin daha fazla olmasına inandığımız için aday olduk. Siyaset tabiatıyla çok tutarlı çok tutarlı çok seviyeli, çok ciddi bir meslek olması gerekirken ne yazık ki, 
Türkiye’de siyasetçi denilince akla yalan söyleyen, boş vaatlerde bulunan insan akla gelmektedir. her şeyden önce insanımızın kafasındaki bu siyasetçi tipini değiştirmemiz lazım. 
Siyasetçi milleti en üst düzeyde temsil eden ahlakıyla çalışkanlığıyla, dürüstlüğüyle millete örnek olan insan tipi olarak anlaşılmaktadır. İşte biz mecliste bu eksikliği gördüğümüz için aday olduk. 
Bunun yanı sıra TBMM ne yazık ki, bugün Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü noktasıyla ,birliği ve dirliği noktasında gerekli tavrı koyamamaktadır, zayıf kalmaktadır. Bunları düşündüğümüzden aday olduk. Türkiye bugün bir meseleler yumağı içinde çırpınıp duruyor. Burada çok kararlı, çok cesur çok çalışkan milletvekillerine daha fazla ihtiyaç ortaya çıkıyor. İşte bunun için aday olduk.

TOKDEMİR diyor ki bir konuşmasında 
Türkiye’nin bölünmesini istemek yalnızca Türklüğe değil, İslam'a da ihanettir.
Türkiye güçlü olmazsa, birlik ve beraberlik içinde olmazsa siz İslam’ın hangi mücadelesini vereceksiniz?
Dolayısıyla eğer birileri İslam olmak İslam kalmak istiyorlarsa, önce Milleti’nin birlik ve beraberliğinin tesisine gayret göstermelidirler. Demek ki, Türkiye bölücü ihanetten ekonomik buhrana ahlak buhranından,eğitimdeki sağlıktaki yetersizliğe kadar bir yığın problemle yaşıyor.

Türkiye’yi yönetenler bugüne kadar sonraki nesilleri hedef almayıpda sonraki seçimleri hedef aldıkları için Türkiye’nin problemleri çözülmemiştir, olduğu gibi kalmıştır.
Türkiye hedeflerini büyük çizmelidir. 
Büyük düşünmelidir. 
Bir atasözünü özetleyelim ki 
“Büyük ülküler yıldızlara benzer; yıldızlara ulaşamazsınız ama onlara bakarak yönünüzü tayin edersiniz.”

O halde Türkiye’yi yönetenler büyük düşüneceklerdir. 
İnsana yatırım yapacak, 
insan eğer Allah’a kul olmanın idrakindeyse, eğer vatanını milletini seviyorsa, makama mevki ye kul köle olmaz, insana köle olmaz, çalışır, hak eder.
İşte o halde öncelikle biz insana yatırım yapacağız, . 
İnşallah Türkiye’yi aydınlık yarınlara taşıyacağız.

Benim, milletimin yarınları ile ilgili yemyeşil umutlarım var. 
Umutlar imanla yeşerir, çiçek verir, meyve verir. 
Biz ümit varız.İnşallah milletimizle birlikte, Cenabı Allah’ın yardımıyla da Türk milletini aydınlık yarınlara taşıyacağız.

Ali Metin TOKDEMİR Türk Milletine sesleniyor
Türk Milleti 
Türk milleti büyük millet, necip millet,
Resulullah’ın övgüsüne mazhar olmuş mübarek millet.
Bir zamanlar üç kıtaya at toynaklarıyla Türk-İslam mührünü vurmuş millet.
İslam sancaklarını yedi iklimde dalgalandırmış, kelime-i tevhidi gök kubbeye nakşetmiş millet...
Zalime karşı mazlumun yanında, İslam’ın kınına girmeyen kılıncı; gittiği her yerde adaletle davranıp düzen kuran; yoksulun, düşkünün, mağdurun ve zayıfın dostu; tarihin şeref sayfalarının tiryakisi millet

Türk milleti şanlı tarihine, kutlu misyonuna yaraşır bir halde değildir. Bir zamanlar Fatih olarak gittiği ülkelerin şimdi işçi rezervidir.
Niçin bir zamanlar kaymakam veya valiyle idare ettiği Suriye, Yunanistan gibi ülkeler şimdi başımıza bela olma cesaretini bulmaktadır?
Türkiye dünyanın en borçlu ülkeleri arasında niçin hiç kurtulamamaktadır? Niçin ülkemiz insan gücüne, tarihi birikimine, yer altı ve yer üstü zenginliklerine yakışır şekilde üretememektedir? 65 milyonluk Türkiye’nin 5 milyonluk Danimarka’nın daha az üretmesi sebebi nedir?
Bunca pahalılığın, işsizliğin, adaletsizliğin, fukaralığın mesulü kimdir?
Allah’tan korkup kuldan utanarak, yüksek ahlakıyla yaşayan bu aziz millet; Rus, Romen kadınlarının istilasına niçin uğramıştır? 
Kul hakkından korkmayı hayat felsefesi yapan milletimiz; yolsuzluğun, rüşvetin, talanın içine nasıl çekildi?
Ve en önemlisi burcu burcu İslam’ın burcu burcu Türk yurdunda bölücü ihanet nasıl yeşerdi? 
Bu PKK’lı köpekler nereden peydah oldular da, her gün vatan evlatları kendi bayraklarının altında şehit ediliyorlar!
Çünkü Türkiye yanlış idare ediliyor.
20 milyon dönümden fazla tarım arazisi, 104 milyar metre küp su rezervi, 85 milyon baş hayvan, zengin maden yatakları, üç tarafını çeviren denizleri, genç ve dinamik nüfusları, tarihi kültürel zenginlikleriyle Türkiye aç ve sefil olamaz.
Namuslu yöneticilerle, halkın gönül gücü birleşirse; bu imkanlarla biz her güçlüyü yeneriz. 
Bize sahip çıkın, yetki verin. 
Meseleleri çözelim ve aydınlık şafaklara gidelim.

Ali Metin Tokdemir 
Hergün taze, hergün diri.
Ocak'tan yetişen adam beşikten mezara kadar Adamdır
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz 
Bir konuşmasında Tokdemir’in
Ömrünü necip Türk milletine adamış ulu bir çınar olduğunu belirterek, “Ali Metin Tokdemir her türlü sıkıntı içerisinde çaresizlik içerinde maddi sıkıntılar içinde yokluğu asla kendisine gerekçe saymayarak gecesini gündüzüne katarak insanlık adına, Türklük adına, İslam adına yollara revan olmuştur diyordu.

Sevgili Tokdemir arkadaşına
Bir hastanenin çocuk koğuşunu ziyaret etmek gibi bir hayali olduğunu ifade ettiğinde, sebebini soran arkadaşına verdiği cevap
Bir cevap olmaktan öte adeta bir gönül sızısıydı;
“Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı eserinin girişinde ‘Beklemesini onlar kadar bilen yoktur’ diye yazar, ondandır içimdeki kıyamet..” derken okuduğu kitaplardan nasıl etkilendiğini gösteriyordu.
Ve Ali Metin TOKDEMİR
MHP den neden gitmediğini bakın nasıl izah ediyordu

Nedenmi gitmedik? 1989 Antalya Konuşması;
Türk milletinin en bunalımlı döneminde tabi bir aksiyon olarak zuhur eden ülkücüler; Türk milletini köleleştirmek isteyen zihniyete karşı, Ehli salibin Kültür istilasına açık bırakanlara karşı, Türk milletini Moskova'nın Çin'in peyki yapmak isteyenlere karşı, Amerika birleşik devletlerinin ve batı diplomasinin ricasına açık; geri kalmış bir ülke haline getirmek isteyenlere karşı, mücadele etmişlerdir.
Türk milletini yeniden Şahlanışa ve dirilişe götürerek, Milletimizin milli ülküsü kızıl elma yolunda merhale merhale aşama kaydetmeyi Ülkü edinen ülkücüler, Karşılarında Amerika birleşik devletlerini, Çini, Moskova'yı ve batı diplomasisini bulmuşlardır.
Çok küçük yaş ortalamasına sahip olan Ülkücüler Dünya tarihinde müstesna bir yer teşkil ettiler.
İslami hareketlerin içerisinde, hatta dünyadaki bütün mücadelelerin içerisinde en genç ölüler şerefini kazandılar.
Bu arkadaşlarımız ki mühendis olacaklardı,doktor olacaklardı,avukat olacaklardı. Onlarda çoluğa çocuğa karışacaklar, Onlarda deste deste para kazanacaklardı. Ama vatanımın uğruna ha ekmek Yemişim ha kurşun diyerek, Allah yolunda ölümü En büyük şeref, korkaklığı ise en büyük şerefsizlik sayarak Ölüme seve seve koştular.
Mevlana'nın düğün gecesi demesi gibi ölümü kabullendiler, ve şehitlerle birlikte hareketimizde büyüdü. O toprağa verdiğimiz aziz şehitlerimizle birlikte yirmi bin tane şerefli gazimiz; Allah yolunda, vatan yolunda çektiği çilenin acı bir numunesini oluşturdular.
12 eylüller gelene kadar saldırılar durmadı.
12 eylülde ise adına mübarek Ocak dediğimiz, Peygamber ocağı dediğimiz, mensubu olanlardan çok daha fazla kendisini sevdigimiz "ordumuzun" müdahalesi ile, çok değişik müdahalelerin karşısında kaldılar.
Öz vatanlarında öz evlat olmanın bedelini çok acı ödediler. Çarmıhlara gerilerek, askıları asılarak ebü cehillerin, ebü leheplerin İşkencelerine maruz bırakılarak, yüreklerinde yangın gibi taşıdıkları memleket sevdasının bedelini ödediler.
Arkadaşlarımız öz vatanında öz evlat olmanın bedelini ne hazindir ki, ne yazık ki, darağaçlarına giderek ödediler.
12 Eylül den önce vurulmuştuk ama tükenmemiştik kırılmıştık ama eğilmemiştik
12 Eylül den sonrada öldük.
12 Eylül den sonrada kırıldık.
Ama Allaha şükür tükenmedik eğilmedik.
Bugün daha büyük bir azimle daha büyük bir hasretle daha büyük bir sevdayla yeniden yola revan olduk.
Ne var ki bu kez Ülkücü hareketi Türkiye'nin gündeminden tavsiye etmek isteyenler yine boş durmadılar. Bu kez bir takım insanlarımızın karşısına sosyal ve mali imkanları sundular.
Yeniden ülkücü mücadeleyi göze alamayanlar, nefesleri yetmeyenler bu kez sosyal ve mali imkanların cazibesine kapılarak bizi terk ettiler, ideallerini, dostlarını terk ettiler. Değişik değişik konumlarda yer alıp oralarda asimile olup gittiler.
Bizler kalanlar;
Şehit olan Ülküdaşlarımızın ruhlarını şad etmek isteyenler, Onların bıraktıkları yerden şehadete yeniden taleple yola revan olanlar, Türkeş nerede biz oradayız diyerek, sevgisine sevgi katarak, azmine azim katarak, Türk milletinin yarınlarına yeniden talip olduğunu haykırmıştır.
Her şeye rağmen yarınlar bizimdir. Bu memleketin yarınlarında biz olacağız, fabrikalarının tüten bacalarında, ezanı Muhammed'in yükselen minarelerinde, okul sıralarında, devlet dairelerinde, idari yerlerde, mecliste, Çankaya'da her yerde bir gün Türk milletini "milli ülkülerle" sevdalandıracak olan Ülkücüler olacaktır. Yarınlar ülkücülerindir.
Biz bu inançla diyoruz ki bizim için ya zafer ya hiç diye bir şiar yoktur.
BİZİM ŞİARIMIZ ZAFER, ZAFER, MUTLAK ZAFER, MUHAKKAK ZAFERDİR.
O zafer günlerine Allah'ın izniyle ulaşacağız. Şehit Ülküdaşlarımınzın Allah indinde uyandırdıkları hoşnutluğunun yüzü suyu hürmetine, Yirmi bin gazimizin Allah indinde uyandırdıkları hoşnutluğun, O cezaevlerinin islak duvarlarına manayı nakşeden; anaya hasret, güneşe hasret, yeşil bir yaprak tanesine hasret, ama orada Hazreti Eyüp Sabrının misallerini veren, 
Ülkücünün yılmazlığından, sabrından, yiğitliğinden misaller veren arkadaşlarımızın Allah'a uzanan, Allah'a kalkan ellerinin, dualarının ve Aminlerinin sayesinde bir gün elbette zaferi kucaklayacağız.
Allah Zafer günlerinde ülkücülerin yeniden birlikte olmasını nasip etsin.
YÜKSEL ÇETİN TOKDEMİR....

Editör: TE Bilisim