Özgürlüğünü, tüm dünyada hayranlık uyandıran bir mücadele sonucu, yüzbinlerce şehit vererek kazanmış olan Türk Milleti'ne dahil olma ayrıcalığının; yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının, ülkesini savunmayan ve vatanlarından kaçan Suriyeliler'e verilmesi, en hafif ifadeyle, "şehitlere ihanettir".

Ülke için gereksiz ve zararlı pek çok uygulamaya imza atmış olan iktidar partisinin, parti çıkarlarını, ülke çıkarlarının üzerinde tutarak; son iki yılda 4200 yaralama, 600 taciz/tecavüz olayına karışan, 120 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını öldüren, Suriye'deki savaşta Mehmetçik şehit olurken, plajlarda Türk kızlarını dikizleyen nargileli Suriyeliler'den gelecek oyları hesaplayarak böyle bir çalışma içinde olduğunu bilmeyen kalmadı.

Kısa vadede iktidar partisi için fayda getireceği tartışılmaz olan bu girişimin, orta ve uzun vadede ülke ve Türk Milleti'nin aleyhine doğuracağı sakıncaları, aklı başında her insanın tahmin etmesi hiç de zor değil aslında…

16 Nisan'da yapılmış olan, Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın üstüne basa basa "kirlidir" dediği referandumda kullanılmış olan oy sayısı 58.366.647dir, Türkiye'nin toplam nüfusu ise 31 Ocak 2017 tarihinde TUİK tarafından açıklanan sayılara göre 79.814.871dir.

Suriye'den Türkiye'ye göç etmiş olan Suriyeli sayısı Mart 2017 ortalarında belirlenmiş olan rakamlara göre 2.957.454dir. Bu rakam içinde en dikkat çekici olanı ise 19-24 yaş arası erkek nüfusunun, oran olarak en fazla olması; 246.439 kişi…

Haziran 2017 ortalarında belirlenmiş olan rakam ise, Türkiye'de yaşayan sığınmacı (!) Suriyeliler'in çoğaldığını gösteriyor; 3.049.879 kişi.

Yani sayıları üç ayda %3,39 oranında artmış. En yoğun olarak yaşadıkları yerler; İstanbul: 485.227, Şanlıurfa: 428.838, Hatay: 391.694, Gaziantep: 333.518, Adana: 162.814, Mersin: 151.119, Kilis: 126.248, Bursa: 112.263, İzmir: 111.482, Mardin: 95.516.

Şimdi… Gelelim bu rakamların bize söylediklerine:

Türkiye'deki seçmen nüfusunun, toplam nüfusa oranı yaklaşık olarak %73tür. Aynı oranlamayı ülkemizde bulunan Suriyeli nüfusuna uygularsak; İstanbul: 354.215, Şanlıurfa: 313.051, Hatay: 285.936, Gaziantep: 243.468, Adana: 118.854, Mersin: 110.316, Kilis: 92.161, Bursa: 81.952, İzmir: 81.381, Mardin: 69.726 Suriyeli potansiyel seçmen olduğunu görürüz.

Daha fazla rakamlarla sizleri meşgul etmeden, doğrudan (bugün olmasa da yarın mutlaka) olabilecek sonuca geçmek istiyorum. Açıklayacağım rakamlar 550 milletvekili esasına göre hesaplanmıştır. Eldeki verilere göre;

Genel seçimlere bağımsız adaylarla katıldıkları takdirde; 88 milletvekili çıkaran İstanbul'dan 2,86 milletvekili, 12 milletvekili çıkaran Şanlıurfa'dan 2,80 milletvekili, 10 milletvekili çıkaran Hatay'dan 1,18 milletvekili, 12 milletvekili çıkaran Gaziantep'ten 2,05 milletvekili, 14 milletvekili çıkaran Adana'dan 0,99 milletvekili, 11 milletvekili çıkaran Mersin'den 0,89 milletvekili, 2 milletvekili çıkaran Kilis'ten 1,06 milletvekili, 18 milletvekili çıkaran Bursa'dan 0,67 milletvekili, 26 milletvekili çıkaran İzmir'den 0,64 milletvekili, 6 milletvekili çıkaran Mardin'den 0,79 milletvekili elde edebileceklerdir.

Yani; rahatlıkla 8 milletvekilini, iyi organize olarak 13 milletvekilini çıkarabileceklerdir. Pek çok ilde meclis üyelikleri alacakları gibi, Kilis Belediye Başkanlığını da rahatlıkla kazanacaklardır.

Şimdi durup tekrar değerlendirelim…

Sıkıntılarla dolu Milli Mücadele yıllarının ardından yüzbinlerce şehit verilerek kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti'nde, vatanını yüzüstü bırakıp kaçan korkaklar sürüsü milletvekili ve belediye başkanı olacak. İçinde bir parça "milli" kırıntı kalmış olanların bile böyle bir ihtimale razı olacağını düşünmek imkansızdır.

Hem kalitesiz hem daha pahalıyız! Ürün içerikleri sağlığımızı da etkiliyor Hem kalitesiz hem daha pahalıyız! Ürün içerikleri sağlığımızı da etkiliyor
Hatta yeni anayasaya göre eyaletler kurulabileceği ve yerel yönetimlerin kendi gelecekleri ile ilgili karar alabileceği göz önüne alındığında, yapılacak bölgesel referandumlarla özerliklerin ilanının kolaylaşacağını görmemek saflıktan çok daha öte bir durumdur.

Değerlendirme yaparken, Türkiye'de sığınmacı görüntüsünde olan üç milyon civarındaki Suriyeliler'in yaklaşık üçte birinin, zamanında Anadolu'da katliamlar yaptıkları için sürülen veya kaçan, gerçek kimliğini gizleyen Taşnak artıkları olduklarını da hesaba katmamız gerekir.

Kendi çıkarları için Türkiye Cumhuriyeti'nin demografik yapısını değiştirmek, hatta kirletmek çabasına girmek dindar ve dini bilen bir Müslüman'ın değil, ancak farklı hesaplar peşinde koşan siyasal ümmetçilerin işidir.

Siyasal ümmmetçilerin din üzerinden algı oluşturduklarını ve dini, her durumu kendi çıkarları doğrultusunda kullandıklarını biliyoruz. Bunun en son örneğini de 7 Haziran Cuma hutbesinde yaşadık.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Suriyeliler'e vatandaşlık verilmesine karşı olduklarını bilen iktidar partisi, kendi güdümündeki Diyanet İşleri aracılığıyla cami imamlarına gönderdikleri Cuma hutbelerinde, ensar-muhacir ilişkisini, Medine örneğiyle güzelce süsleyerek Türk Milleti'ne işlemeye çalıştığını gördük.

Amaç; elbette Suriyeliler'in varlığına alışamayan ve alışmak istemeyen toplumu, din aracılığıyla kabullenmeye ve benimsemeye sevk etmektir.

Tek ve net bir ifadeyle; kendi vatanı yanarken kaçanın, benim vatanıma zarardan başka bir getirisi olamaz.

Varlığını, canını ve kanını feda ederek kazanmış olan Türk Milleti'nin içine Suriyeli vatan hainlerinin yerleşmesini istemek ya aptallıktır, ya da ihanet!

(Kaynak: Mersin Tercüman - Mustafa Kemal Göktan)



Editör: TE Bilisim