Alemlerin Rabbi, Kuran'ı Kerimi 604 sayfa olarak gönderdi.
Hikmetinden sual olunmaz ama, islam dini namaz, oruç ,hac, zekat, kurban ve insanlara davranışı tarif eden bir kitap olsaydı yüce Allah bunu 20 sayfaya sığdırırdı.
O halde ilgilenmediğimiz 584 sayfada ne yazıyor?
...
Ölülere okuduğumuz Yasin'de bile, ' Vel Kamera Kaddernahü menazile hatta adakel urcunil kadim' bir başka ayetinde ise,
Lâş şemsu yenbegî lehâ en tudrikel kamera ve lâl leylu sâbikun nehâr(nehâri), ve kullun fî felekin yesbehûn(yesbehûne).
diye ayın ve güneşin yerlerini, yörüngelerinde hareketlerini ve sair süreçleri izah ediyor.
...
Görüldüğü gibi biz, ölüye okumak için ezberlediğimiz Yasin'de bile dirilere fenni ilmi anlattığından bihaberiz.
Yazının başlığındaki kayıp mantığının tanımı burda.
Günün islam coğrafyasında, ben müslümanım diyenler, kıyamete kadar insanlığa yetecek bu dinin kitabının 584 sayfasını dolaba kilitlemiş, sadece 20 sayfasıyla yaşıyor.
Şöyle ki, biz bu 20 sayfadan renkli renkli ciltli kitaplar üretiyoruz, mealler yazıyoruz, mevlitlerde dağıtıyoruz. Üstelik, kırpılmış sayfalarla, işi milleti ve ümmeti oyalamak olan cemaatlere prim veriyor, hatta ülkemizi yıkmak için dini kullananlara bile bilemeden itibar ettiğimiz oluyor. 20 sayfayı genişletilmiş, çoğaltılmış, süslendirilmiş örneklerle ezberlemiş hocalar ve şeyhlere, onların yurtlarına, okullarına teslim oluyor, gençlerimizi emanet ediyoruz. Kimileri, o zatlara biat zorunlu diyerek, onlarca-binlerce saf müslümanı cehennemle korkutup bu kuruluşlara sarmal ettiriyor.
Kısacası bizler, kulluk vazifemizi bu sınırlandırdığımız sayfalara sığdırıp birbirimizi oyalıyoruz.
Bakınız, hutbeler bile hep bu 20 sayfaya odaklanmış basit anlatılarla geçiştiriliyor.
Misvakla diş temizlemek, deveye su içirmek, komşunun evinin önünü süpürmek anlatılıyor.
Bir yılda 52 Cuma namazı var. Bu Cuma hutbelerinde uzay ve evrenin, samanyolunun, galaksinin, uyduların tanımları, gezegenlere erişimin gerekliliği iyi anlatılsaydı, 'bu muhteviyatı ilim sahiplenseydi aya müslümanlar mı giderdi, yoksa birkaç yüzyıl evvel dünya düzdür diyen batılılar mı?
...
Biz, bütünün muhteviyatından bihaber sistematik olarak 584 sayfadan uzaklaşınca ezbere binmiş 20 sayfa ile yaşıyoruz.
Pozitif fenni ilmin tariflerinden kasten ve sistematik olarak arındırılmış bu öğreti biçimi tarih boyunca böyle geldiğinden, islamı tanımayan toplumlar, dinimizi olarak, sarık, sakal,cübbe, çarşaf, peçe olarak, süslü ve ışıklandırılmış minareler olarak görüyorlar. İşin ruhunu yaşamayınca koca dini camiye sıkıştırıp bırakıyoruz.
...
Bakınız, islamın yaşadığı coğrafyalara, müslüman ülkelere akın akın gitmek isteyen topluluklar var mı? Batıdan göç alıyorlar mı? Yok..
Göçler nereye oluyor? Belçika, Norveç, İsveç, Kanada...
Yani, bilim, teknoloji, refah ve özgürlüğün adreslerine.
...
Ana temaya odaklanalım.
Kuranın ilk emri oku.
Ancak muhtevasını anlayarak oku' demek.
Biz, Kuranı okumuyor, seslendiriyoruz. Hele bir de, yanık sesli ve uzatarak okuyunca hayranlığımızı gizleyemiyor, kuran seslendirme yarışmaları düzenliyor, ödüller veriyoruz.
Oysa günün reçetesi, Kuran okuma değil anlama olmalı.
Neticede, kesmeden kırpmadan tamamını okumalı.
Hal ilmini(ilmihali) fenni ilimle birlikte okuyalım. Fenni ilmi kavrayan batı dünyayı alt üst ediyor. Biz zayıf kalıyoruz.
...
Kuranın referansen aktardığı ilmi alanı ihmal etmeyelim.
Evrendeki gaz tabakaları, hava araçlarının gökte yer alışı, galaksi, insan biyokimyası, kuantum, atom fiziği, bitki(nebat) alemi, maden mineral işlemeleri, daha binlerce bilimsel konularına da bakalım.
Buna odaklanılırsak, cami imamları imam hatipten mezun 20 yaşındaki gençler mi olur, yoksa binlerce kişiye islamı doğru anlatacak, İlahiyattan mezun, İletişim Fakültelerinden yüksek lisans yapmışlar mı, bir daha gözden geçirmemiz gerektiğini görürüz.
...
En önemlisi, güneyden tecrübe ediyoruz ki, ilim giderse, vatan da gider, millette.
Suriye ve Irak örnektir.
Uydurulmuşu değil, indirilmişleri ile yaşayalım, derim.
(Not: 584 ve 20 izafen kullanılmıştır)
Yüksel Yalçın/15 Ağustos 2017