Başbakan Davutoğlu, "dağları nasıl temizlediysek Cizre ve Silopi'de de teröre fırsat vermeyeceğiz." Dedi.  Kendisini dinlerken, "acaba şaka mı yapıyor, bizimle dalga mı geçiyor, yoksa dünyadan ve Türkiye gerçeklerinden haberi mi yok?" diye düşünmeden edemedik. Zira, işin aslını Cumhurbaşkanı Erdoğan anlatmış ve adına "çözüm' denilen ihanet süreci sırasında dağdaki teröristlerin şehirlere indiğini, bomba yığdığını, silah depoladığını itiraf etmişti. Sayın Başbakanın temizlediğini zannettiği teröristler, AKP sayesinde şehirlere indiler ve isyan provaları yapıyorlar. Başbakanı ülke gerçeklerinden haberdar etmek için, sayın Bahçeli'nin grup konuşmasının bazı bölümlerini kendisine hatırlım:
 
ÜLKEDE TAM BİR KAOS HAKİM
          1 Kasım'dan buyana 14 polisimiz, 15 Mehmetimiz şehit edilmiştir. 1 Kasım'dan sonra şehit gelmeyecek diyen soytarılar nereye sinmiş, biz gelmezsek beyaz Toroslar gelir diyen şuursuzlar nereye kaçmıştır? Bir yanda haram limanlarında demirleyen gemicik filosu sahipliğinden karlı restoran zincirine uzanan talihli mahdumlar, diğer yanda yetim ve zorda kalan körpecik çocuklar. İşte Türkiye'nin çelişkisi bu kadar gün yüzünde, Türk milletinin dramı bu kadar meydandadır. Devletin hazinesine hortum bağlayanlar için şehit gelmiş, teröristler saldırmış, Türkiye yönetilemez duruma düşmüş, önemli değildir. Onlar saltanatlarını sürdürmekle meşgullerdir. Görüyorsunuz, Doğu ve Güneydoğu'da Türk devleti adeta geri çekilmektedir. Şu anda ülkemizde tam bir kaos hakimdir. Davutoğlu'nun kamu düzenini sağlama söz ve kararlılığı defalarca boşa çıkmıştır.
 
BU HÜKÜMET NE İŞ YAPMAKTADIR?
        Diyarbakır'ın Sur ve Silvan, Mardin'in Nusaybin, Şırnak'ın Cizre gibi çatışmaların yoğun olarak yaşandığı yerleşim yerlerinden 200 binin üzerinde insan göç etmiştir. Bu adı konulmamış ve örtülü etnik bir tasfiyedir. Türkiye Cumhuriyeti sanki egemenlik haklarından vazgeçmektedir. Cizre ve Silopi'de görev yapan 3 bini aşkın öğretmene milli eğitim müdürlükleri tarafından gönderilen cep telefonu mesajıyla bulundukları yerleri terk etmeleri istenmiştir. Bu devlet nerededir? Bu hükümet ne iş yapmaktadır? Öğretmenini koruyamayan, okulunu açık tutamayan, asayişi temin edemeyen bir iktidara Türk milleti daha ne zamana kadara tahammül ve sabır gösterecektir? Bu aziz topraklarda düşmanlığı cami yakmaya kadar vardıran şerefsizlere, iblis elçilerine çoktandır ilk kez rastlanmaktadır. Ve bunlar AKP'nin çözüm ve barış ortaklarıdır. AKP, PKK terör örgütüne boyun eğmiş, buyur etmiştir.Türkiye'nin bölünmesi için kurulan hain ittifakın bir ucunda HDP, diğerinde AKP vardır.Bu iki çıbanbaşı Türkiye'nin aleyhindeki musibet odaklarıdır.
 
 TEHLİKE ÇOK BÜYÜKTÜR 
         Erdoğan'ın başkanlık takıntı ve rüyası milletimizin acılı ve sorunlu halini alaya almak, bencilliği ve koltuk sevdasını her şeyin önüne geçirmekten başka bir manaya gelmemektedir. Dört parçalı Kürdistan sapması Erdoğan'a göre makuldür. Kaldı ki bunu doğrulayacak çok sayıda söz ve kanaati vardır. Bizim sürekli olarak vurguladığımız 20 ili kapsamına alan hakimiyeti HDP-PKK ve gizli ortağı AKP tarafından hayata geçirilmek istenmektedir. Ve Türkiye süratle uçuruma yuvarlanmakta, oldubittiye getirilerek parçalanması, yeniden masaya çıkarılan Şark Meselesi çerçevesinde insan ve toprak temelinde bölünmesi dayatılmaktadır. Tehlike çok büyüktür. Küresel güçlerin esas ve gizli gündemi Suriye'nin bölünüp bölünmemesinden, Irak'ın ne olup olmamasından ziyade Türkiye'nin hangi doz, süre ve hızda parçalanacağıdır. Bize göre düğmeye basılmış, kanlı görev taksimi yapılmıştır. TBMM'de Kürdistan ve Kürt illeri lafları olağanlaşmış, sık sık duyulur hale gelmiştir.
 
 KADINLARA TECAVÜZ EDİLİRKEN NEREDEYDİLER?
         Irak'ın Basra bölgesinde provoke edilen kalabalıklar Türk Bayrağını hayasızca, çirkince yakmışlardır. Türk bayrağına edepsizce saldıranlar, ABD Irak'ı işgal ettiğinde acaba neredeydiler? Irak'lı kadınlara tecavüz edilirken, yüzbinlerce masum katledilirken, bugün Türkiye'ye meydan okuyan, olmadık hakareti savuran çakma yiğitler, fason kahramanlar hangi delikteydi? Türkiye'nin, Türkmeneli'ndeki soydaşlarına ve Irak'taki diğer unsurlara eğitim ve yardım amacıyla gitmesi son derece normaldir. Bizim beklentimiz ve talebimiz peşmergenin eğitilmesi değil, Türkmenlerin hak ve hukukuna ne pahasına olursa olsun arka çıkılmasıdır. Zira Türkmenler hem IŞİD'in, hem peşmergenin tehdidi altındadır. Kandil Dağı Irak'ın sınırları içerisindedir. Erdoğan tedbir alacaksa ve Davutoğlu'nun yüreği yetiyorsa, hodri meydan, Kandil'den işe başlasınlar da görelim, Bağdat'ta yakılan Türk Bayrağı'nı Kandil'de dalgalandırsınlar da kendilerini hararetle alkışlayalım.
 
ÖCALAN'LA BARZANİ ARASINDA NE FARK VAR?
       MİT Müsteşarlığı ve Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığı bir numaralı PKK himayecisi Barzani'yi konuk etmiştir. Hükümet de buna izin vermiş, kanal açmıştır. Barzani öyle taltif edilmiştir ki, sarayda karşılanmış, Kürdistan bayrağı altında Başbakanla buluşmuştur.Erdoğan, 2007'de Barzani muhatabımız olamaz, teröre örgütüne yataklık yapıyor derken sanıyorum bugünleri hiç hesaba katmamıştır. Şimdilerde en has dostu ve müttefiki olan da yine Barzani olmuştur. Bu ne kepazeliktir? Erdoğan Türkmenistan'dan dönerken, Barzani'nin PKK konusunda bazı rahatsızlıkları olduğunu söylemiştir. Erdoğan, peşmergenin rahatsızlığına çare olmuş mudur? Ona petrol ve bazı özel ticari ilişkiler karşılığında açık çek vermiş midir? Kaçak saraydan ise, Erdoğan'ın Barzani'yle IŞİD ve PKK başta olmak üzere, tüm terör örgütleriyle mücadele konularını ele aldıkları bilgisi sızdırılmıştır. Demek ki, binlerce Türkmen'in katiliyle terörle mücadele konuşulmuştur. Diyorum ki, Barzani'den gelecek hayır Allah'tan gelsin. Barzani kimdir de, terörle mücadelede işbirliği yapılacaktır? Ha Öcalan, ha Barzani, sorarım sizlere, aralarında ne fark vardır? Şehitlerimizin kanlılarından birisi de bu peşmerge kalıntısı değil midir? Erdoğan ve Davutoğlu kimden medet beklemektedir? Türkiye çöken dış politikasının acı faturasına katlanmaktadır.