Tecrübeyle sabittir ki, seçimler her zaman bir rahatlama, ferahlama, huzur ve sükunet getirir. Ancak 1 Kasım seçimleri sonrasında tam tersi oldu. Seçimlerin üzerinden 1 ay 5 gün, hükümetin güvenoyu almasının üzerinden 6 gün geçti. Başka zamanlarda veya demokrasi ve hukukun işlediği bir ülkede birkaç yılda meydana gelebilecek olaylar, Türkiye'de bu kısa zaman içinde yaşandı ve her şey daha da kötüye gitti.
                                       
YANDAŞA TAZMİNAT VATANDAŞA TEZEK
         Terör çok ileri bir boyut kazandı ve ülkenin belli bir bölgesi, neredeyse iç savaş görüntüleri veriyor. Diyarbakır Baro Başkanının öldürülmesi bu vahim durumu daha da ileri taşıyacak gibi görünüyor. Sudan sebeplerle ve bütün dünyayı hayrete düşüren bir şekilde gazeteciler tutuklanıyor. AB kapılarında tam bir dilenci durumuna düşürüldük. 3 kuruş uğruna Avrupa'nın toplama kampı olmayı kabul etti, bunu da büyük bir başarı olarak millete sundular. Rusya ile uçak düşürme krizi büyüyor ve derinleşiyor. Ekonomik yaptırımlar can yakmaya başladı. Kış ortasında doğalgazın kesilmesi ihtimali ortaya çıktı. Hükümet, kendi yanaşmalarının ve iş adamlarının zararını karşılamanın hesaplarını yaparken, vatandaşa tezek yakma tavsiyelerinde bulunuyor. Kendi yetersizliklerinin, yanlışlarının, yalanlarının ülkeye ve millete acı bedeller ödetmesini, "Allah'ın takdiri" diye sunmak, gibi eşi emsali görülmemiş bir gerekçe ürettiler. Yarın ne olacağını, başımıza hangi belaların yağacağını kimse bilmiyor. Bilinen tek şey, yarının bugünleri de artacağıdır. Zira, ümitli olmamız için hiçbir ışık görünmediği gibi içeriden ve dışarıdan kuşatma çok daha daralmıştır.
                                   
BİR AN ÖNCE AŞILMALI
          Yeni hükümetten ve yeni meclisten beklenen bu duruma el koyması, çözüm üretmesi ve bir çıkış yolu bulmasıdır. Ancak, AKP'den gelen açıklamalar kendi iç meselelerini her şeyin önüne geçireceklerini gösteriyor. Özellikle sayın Cumhurbaşkanının seçimden sonra hükümeti tamamen yok saydığını ve kendi ifadesiyle oluşturduğu fiili durumu çok daha ileri taşıyıp, "tek adam" gibi hareket ettiğini, hayretle görüyoruz. Nitekim, Katar dönüşünde de uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada öne çıkan mesele, başkanlık veya sayın Cumhurbaşkanının oluşturduğu bu fiili durumun kalıcı hale nasıl getirilebileceği olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanı bir çift başlılıktan söz etmektedir. Biz de benzer bir değerlendirmeyi kısa süre önce bu köşede yapmıştık. Gerçekten de bu çift başlılık ciddi bir sorun olmaya başlamıştır ve biran önce aşılmalıdır.
                                         
 DAVUTOĞLU KARARLI OLMALI
          Bu sorunu aşmak, öyle zannedildiği gibi partiler arası işbirliği, mecliste mutabakat aramak, komisyonlar kurmak, yeni Anayasa yapmak gibi zaman isteyen arayışlar gerektirmiyor. Sayın Davutoğlu'nun, sayın Erdoğan'ın Başbakanlığı dönemindeki kararlılığı göstermesi yetecektir.Bu ülkede Cumhuriyet kurulduğundan bugüne kadar Cumhurbaşkanları hep oldu. Bunların içinde Kenan Evren gibi darbe yoluyla gelip, sonrasında da yüzde 92 halkoyuyla seçilenler de bulundu. Ama hiç biri çift başlılık oluşturmadı. Çift başlılığın sebebi sayın Cumhurbaşkanının anlayışı ve uygulamalarıdır. Oysa kendi başbakanlığı döneminde sayın Abdullah Gül'ün en küçük bir müdahalesine izin vermemiş ve "çift başlılık olmaz" diyerek, bütün kapıları kapatmıştı. Şimdi yapılması gereken de Cumhurbaşkanının kendi sınırları içine çekilmesi ve daha kısa süre önce seçilmiş ve tek başına iktidar fırsatı yakalamış olan AKP'nin Genel Başkanına, yürütme yetkisini kullanma fırsatı tanımasıdır. Eğer bu olmuyorsa, Sayın Davutoğlu, sayın Abdullah Gül'e yapıldığı gibi, Cumhurbaşkanını kendi sınırları içine çekilmeye davet etmeli ve bu ikili yapıyı ortadan kaldırmayı sağlamalıdır.
                             
DEĞİŞEN SADECE SEÇİLME ŞEKLİDİR
          Bu değerlendirmeye, "halkın yüzde 52 oyla seçtiği Cumhurbaşkanı" cevabının verileceğini biliyorum. Bu konuda da daha önce defalarca değerlendirdik. Değişen sadece ve sadece Cumhurbaşkanın seçim şeklidir. Mecliste çıkan krizleri aşabilmek için seçimin doğrudan halka yaptırılmasıdır. Yüzde 52 seçilebilmek için gerekli oyun çok az üzeridir. Yani söylendiği gibi olağanüstü bir durum değil, tamamen şartın yerine getirilmesidir. Seçim şeklinin değiştirilmesi, kimseye yeni yetkiler ve fiili durum oluşturma hakkı vermemiştir. Kaldı ki, eğer Cumhurbaşkanının Anayasadaki yetkilerinin fazlalığından söz ediliyor ve bugün ortaya çıkan çift başlılığa bu durum gerekçe gösteriliyorsa, bunun kısa sürede düzeltilmesi mümkündür. Cumhurbaşkanını yetkilerinin sınırlandırılması konusunda bu mecliste çok kolaylıkla mutabakat sağlanacak ve kısa zamanda da gereği yerine getirilecektir. Unutmamak gerekiyor ki, bugünkü Anayasada yer alan Cumhurbaşkanı yetkileri Kenan Evren için düşünülmüş ve metne eklenmişti. Bunun dışında sayın Cumhurbaşkanının düşündüğü ve istediği gibi; başkanlık, yarı başkanlık veya partili Cumhurbaşkanı düzenlemesi yapacak bir Anayasa değişikliğinin bu meclisten çıkması imkansızdır. Eğer HDP ile AKP arasında, "ver başkanlığı, al federasyonu" pazarlığı yapılmış ve bu konuda karşılıklı sözler verilmişse ve bütün bu değerlendirmelerin altında bu yatıyorsa, bu ayrı bir konudur.
                              
 YAPILMASI GEREKEN BELLİ
          Türkiye'nin çok ağır, çok ciddi sorunları var. Hükümetin ve meclisin ivedi olarak bu sorunlara yoğunlaşması gerekiyor. Çift başlılık bu sorunların çözümünü zorlaştırmaktan ve derinleştirmekten başka bir sonuç doğurmayacaktır. Yapılması gereken bellidir. Cumhurbaşkanının Anayasal sınırları içine çekilmesi ve oluşturduğu fiili duruma son vermesi, sadece Türkiye'nin zaman kaybını ve ortaya çıkan kargaşayı ortadan kaldırmayacak, aynı zamanda özellikle hükümetin daha hızlı ve etkili icraat yapmasını kolaylaştıracaktır. Aksi halde bu yükü bu ülke kaldıramayacağı gibi AKP'de kaldıramaz.