AKP sözcülerinin çok sık kullandıkları bir cümle var: "Dik duruyuroz, diklenmiyoruz" diyorlar. Oysa Türkiye'nin bugünkü felaket ortamına sürüklenmesinin temel sebebi, diklenip de dik duramamaktır. Bunun sayısız örnekleri vardır.

                                     

HANGİ BİRİNİ SAYALIM?

           Halının altına süpürülmek yerine, kullanılması için teminat verilmiş bir zihniyetten söz ediyoruz. 13 yıla baktığımız zaman gördüğümüz tam olarak halının altına süpürmeyenlerin ,AKP'yi vahim biçimde nasıl kullandıklarıdır. Obama karşısında ayak ayak üstüne atmayı dış politika başarısı zannedenler, beyzbol sopası ile muhatap olma karşısında gıklarını dahi çıkaramamışlardır.  İçeride "van minüt" diyenler, dışarı çıktıklarında, daha aradan 5 dakika geçmeden, "ben moderatöre kızdım" dediğini, bütün dünya ibretle izlemiştir.

 

Süleyman Şah Türbesi için, "orası Türk toprağıdır, müdahale eden sonuçlarına katlanır" dediler, aradan kısa süre geçtikten sonra, mübarek naşı tanklara yükleyip kaçtılar. Peşmerge görünümlü teröristleri Cumhuriyet Bayramında törenle topraklarımızdan geçirip, yedikleri yemeklerin parasını da millet sırtından ödeyerek PYD'ye yardıma gönderdiler, bunu Obama'ya kendilerinin teklif ettiklerini övünerek anlatıp, kürsülerden gülücükler dağıtarak "Kobani'ye selam olsun" nutukları attılar, sonra da dönüp "PKK bizim için neyse, PYD'de odur. İkisi de terör örgütüdür" diyerek, dik durmayı bir kenara bıraktık, bir de milletin aklıyla alay ettiler. Uçak düşürmeyi övünerek dünyaya duyuranların, yine aradan yarım saat geçtikten sonra, "Rus uçağı olduğunu bilseydik, durum farklı olur" dediklerini de unutmamak gerekiyor.

 

Şimdi de kapı kapı dolaşarak, kendilerini Putin'le barıştıracak birilerini arıyorlar. Tamamını saymaya kalkışsak ne zamanımız yeter, ne sayfalarımızda yer kalır. Zaten böyle olduğu içindir ki, her gittikleri yerde, "dik dur, eğilme, bu millet seninle" sloganları atılıyor. Kimde ne yoksa, onu istermiş. O sloganları atanlar da, dik durulamadığının farkındalar ve çaresiz biçimde cesaret vermeye uğraşıyorlar.

                                       

FELAKETE YOL ALIYORUZ

         Bu sicili, bundan sonra olacaklar için hatırlatma gereği hissettik. Zira, Türkiye, bu güdük zihniyet sayesinde zaten kıyısına geldiği felaketin, tam ortasına doğru hızla yol alıyor. AKP'nin yanlışlarıyla oluşan ve bedelini sadece bizim değil, bütün Müslüman aleminin canıyla ödemek zorunda kaldığı Suriye bataklığında, başımıza yeni çoraplar örülmesi an meselesidir.  PKK'nın Suriye uzantısı YPG'ye karşı nihayet göstermelik de olsa harekete geçildi. Her ne kadar Rusya tehdidi yüzünden uçak kaldıramaz olsak da, fırtına obüslerimiz PYD'ye haddini bildirmeye yetti. Bütün mesele, bunun arkasında durabilmektir. Zira, ABD'nin ve Rusya'nın devreye girmesi karşısında, yarın çıkar "orada PYD olduğunu bilmiyorduk. Biz IŞİD var zannettik ve onları vurduk" derlerse, hiç şaşırmayacağız.

                                    

BU DEFA DİK DURUN

         Artık dönülmez noktalara geldik. Hiç olmazsa bu defa dik durun. Bir defa daha çark edilirse, yalpalama olursa, kendimizi Suriye bataklığının tam ortasında bulmamız kuvvetle muhtemeldir. Zira, AKP şimdiye kadarki yanlışlarının, yetersizliklerinin, teslimiyetlerinin, ülke ve dünya gerçeklerinden uzak güdük siyasetinin ağır sonuçlarını, bu milletten saklamak için yeni maceralar arayacağını gösteriyor. Yapılan açıklamalar,  bütün bu yanlışları, yeni bir yanlışla telafi etmeye ve Suriye'ye dalmaya hazırlandıklarını ortaya koyuyor. Sayın Bahçeli'nin deyimiyle ektiklerini biçiyor,  "Ortadoğu'ya model olacağım" derken madara oluyorlar.

                                          

HAYATİ UYARI

           Yeri gelmişken, sayın Bahçeli'nin hayati önemdeki uyarısını bir defa daha hatırlatmayı bir görev sayıyorum: "Elbette hükümet ülke güvenliğini korumak, sınırlarımızın ötesinden kaynaklanan vahim tehlikelere karşı etkili ve caydırıcı önlemler almak mecburiyetindedir. Bu aynı zamanda milletimizin beklentisidir. Ancak küresel projeleri temin ve takviye için herhangi bir askeri operasyon planlıyor ve bu maksatla Suudi Arabistanla yan yana geliniyorsa netice çok kötü, tahminlerin ötesinde feci olaylara kapı aralayabilecektir. Türkiye yabancı başkentlerde kurgulanan şiddet ve vahşet senaryolarına taşeronluk yapamayacak, aksi halde akıbet korkunç olabilecektir. Ve de Ortadoğu'daki mezhep kutuplaşması şiddetlenerek tüm ülkeleri ateşe verebilecektir."

                                  

BİRBİRLERİNİ TAMAMLIYORLAR

         Ne olup bittiğine bakınca nasıl bir oyun oynandığı, daha net anlaşılıyor: Kremlin, Putin'in telefonla görüştüğü Obama'ya, "Suriye'de ortak hareket edelim" teklifinde bulunduğunu açıkladı. ABD ile Rusya'nın paylarını düşeni alabilmek için bu kanlı oyunda nasıl birbirlerini tamamladıklarını ibretle izliyoruz. Şu tesadüfe bakınız ki, tam bu sırada PYD'nin Elebaşı Salih Müslim'de Ankara'nın taleplerini reddettiklerini duyururken, ABD'den de Türkiye'den müdahalenin durdurulması talebi geldi. Yine eş zamanlı olarak  Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı Müsteşarı Tuğgeneral Asiri, Suriye'de IŞİD'e karşı mücadele kapsamında değerlendirilecek savaş uçaklarının Adana'daki İncirlik Üssüne ulaştığını bildirdi.

                                     

TAVŞANA KAÇ, TAZIYA TUT

         Açık şekilde "tavşana kaç, tazıya tut" diyorlar. Türkiye'yi adım adım bataklığın içine çekiyorlar. Sayın Bahçeli'nin daha bir hafta önce grup toplantısında yaptığı, "Suriye'den sonra sıra Türkiye'dir" tespitinin ne kadar doğru ve haklı olduğu ayrıntılarıyla ortaya çıkmaktadır. AKP'ye ülke teslim etmenin bedelinin çok ağır olacağını ve bir felakete doğru sürüklendiğimizi anlatmaya çalıştık. Ne yazık ki, şimdi bütün Türk milleti bunu bizzat yaşarak ve bedeli bizzat ödeyerek görecek. AKP, yanlışlarını ve yetersizliklerini gizlemek için, ülkeyi yeni bir felakete sürüklemekten çekinmeyecektir. Sözlerinin ve yaptıklarının arasında durmasını, daha önce defalarca olduğu gibi çark etmeden, kararlılıkla Türkiye'nin çıkarlarını savunmasını bekleyenler, boşuna bekliyorlar.