Em.Öğrt.Alb. Hicabi MERAL


Çocuk ana rahminde teşekkül ettiğinde, anne adayı ile beraberdir. Annenin sağlıklı beslenmesine, annenin psikolojik durumuna göre çocuk ana rahminde gelişir, büyür, belli bir süreden sonra hareketlenir. Artık aile bireylerinden biri yoldadır. Cinsiyeti, rengi, siması merak konusu olur. Doğum gerçekleşince beraber olduğu ortam da değişir. Çocuk; anne-baba varsa kardeşleri ile beraberdir. Buna akrabaları ve komşuları da ekleyebiliriz. Çocuk artık bu ortamda büyüyecektir, şekillenecektir. Kişiliğinin oluşmasında aile ve çevre faktörleri önemli rol oynayacaktır. Öğrenme ile birlikte yapabileceği ya da yapamayacağı durumlar karşısına çıkacaktır. Şaşıracaktır, sevinecektir, üzülecektir, sonuçta içerisinde bulunduğu kabın değişimine uygun şekilde şekillenecek ve bu kap içerisinde bulunanlarla farklı rollerde beraber yaşamayı öğrenerek hayatını sürdürecektir.


Kurallar beraber yaşamayı mutluluğa dönüştürebilmek için toplumun ihtiyaçlarından ortaya çıkar ve uygulanır. Canlılar aleminde bunun çok çarpıcı örnekleri mevcuttur. Bir bakarsınız iki kuş bir ağacın uygun bir yerine devamlı çalı çırpı taşımaktalar. Bir müddet sonra buranın bir yuvaya dönüştüğünü görürsünüz. Aradan bir süre geçtikten sonra dişi kuşun bu yuvada yumurtalar üstünde yattığına, erkeğin ise dişi kuşu beslediğine şahit olursunuz. Derken yeni civcivler yumurtalardan çıkar beraberlikler oluşur. Yavruları beslemede erkek ve dişinin görev bölüşümünü görürsünüz. Mevcut duruma göre kuralların kendiliğinden oluştuğu kaçınılmazdır. Ailede bireylerin mutlu bir şekilde beraber yaşamaları, aile içi kuralların iyi belirlenmesi ve uygulanması ile mümkündür. Bu kuralların her topluma göre değişebileceği gibi evrensel nitelikte olanları da vardır. Örneğin Türk toplumunda büyüklerin yanında ayak ayak üstüne atarak oturulmaz, salonda büyüklerin yanında boylu-boyunca uzanarak istirahat edilmez. Kapıdan giriş ve çıkışlarda büyüklere öncelik verilir, Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Evrensel nitelikte olan kurallardan birkaç örnek, toplu taşıma araçlarında yaşlılara, çocuklara yer verilir, yerlere tükürülmez, çöp atılmaz, çevreyi rahatsız edecek şekilde radyo, televizyon benzeri cihazların sesleri açılmaz.


Bir apartmanın çeşitli dairelerinde oturan farklı bölgelerden, farklı cins ve sayıda, farklı yaşta insanları göz önüne getiriniz.
Yaşam mahallini iyi yapabilmek için apartman yönetimi oluştururlar. Yönetim kurallar oluşturur. Örneğin her apartman sakini belirlenen saatte çöplerini kapısının önüne koyacak ve kapısı da bu çöpleri alacaktır. Bu beraber yaşamak, bu yaşamı mutluluğa dönüştürmek için konulan bir kuraldır.


Aynı mahallede oturan insanlar bir araya gelerek mahalle muhtarını, aynı ilçe ve şehirde oturanlar belediye başkanları, büyükşehir belediye başkanlarını, aynı ülkede oturan insanlar demokrasiyi kabullenmiş iseler belli bir süre için ülkeyi yönetecek siyasileri oyları ile belirler. İnsanların beraber, mutlu yaşama düşüncesi, ihtiyacı devletin yapısında resmi ve özel bir çok kurumun ortaya çıkmasını sağlar. Bu kurumlar fonksiyonlarının gereği olarak zaman içerisinde değişen durumlara göre ülke insanına beraber yaşamalarında en iyi hizmet verebilmek arayışına girerler, kurallar oluştururlar. Örneğin; vatandaşın can ve mal güvenliğini korumak için emniyet teşkilatı, iç ve dış tehdide karşı vatan topraklarını korumak üzere silahlı kuvvetler, ülke insanının eğitimi için milli eğitim bakanlığı, insanların sağlıklı yaşamaları için sağlık bakanlığı, insanlar arasında meydana gelebilecek her türden problemlerin çözümü için adalet bakanlığı gibi ve çeşitli birimler kurulmuştur. Her kurumun ortaya çıkışında, her kuralın belirlenmesinde merkezde insanı, beraber mutlu yaşamayı, ayakta kalabilmeyi görüyoruz.


Ülke insanına düşen görev, kurumlarına sahip çıkmak, kurallara uymaktır. Gelişen ve değişen durumlara göre kurumları ve kuralları ihtiyaçlara göre değiştirmek geliştirmektir. Bu noktada becerikli olan toplumlar iç barışı sağlamak suretiyle kalkınma yolunda ilerlemeye devam ederler. Kurallar; kurumlar oluşturulurken özel durumlar hariç (azınlıklar ve ikili anlaşmalarla kayıt altına alınan durumlar) genel yapı esas alınır. Örneğin; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin eğitim dilinin Türkçe olması gibi. Bu kuralı değiştirmeye kalktığınız an beraber yaşamanın en önemli unsuru olan dil birliğini sekteye uğratmış olursunuz. Yörelere göre değişen geleneklerimiz, eğlencelerimiz vardır. Bunlara denilecek bir şey yoktur. Karadeniz’de düğün genelde kemençe ile yapılır, Güneydoğuda-Doğu Anadolu’da davul zurna eşliğinde zılgıt çekilerek-horon tepilerek. Burada kuralları yöresel kültür anlayışı belirler. Ancak evlilikte tüm Türkiye Coğrafyasında herkesin uyması ve benimsemesi gereken bir kural vardır. O da resmi nikahtır. Bunu yörelere göre değiştiremezsiniz, beraber mutlu yaşamanın gereğidir. Boşanmalarda, miras davalarında Hakkari’deki mahkeme de, Edirne’deki mahkemede bu akti bir delil olarak alır ve kararını oluşturur.

Türkiye Coğrafyasında yaşayan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, T.C. Kimliğini kabul etmek ve taşımak zorundadır. Milletin sembolü olan bayrağına sahip çıkmak ve korumak zorundadır. Her ülkenin benimsediği ve içine sindirdiği kuralları ve kurumları gerçeğinin yanında milletler arası evrensel nitelikli kurallar ve kurumlar da vardır. Yeryüzünde dini, dili, ırkı farklı toplumların beraber ve mutlu yaşamaları içindir. Şöyle düşünebilir misiniz ? Ben yeryüzünde yaşaman bir canlıyım. İnancıma göre evreni de Allah yarattı ve tüm canlıların hizmetine sundu. Şu anda Türkiye Coğrafyasında yaşıyorum, ancak kitaplardan edindiğim bilgilere göre İspanya’nın batısı tam benim arzu ettiğim tabiat güzelliklerine sahip, arabama atlayıp oraya gidip, orada yaşamak istiyorum. Hemen önüne Kapıkule’de Devletin memuru pasaport kuralını kor. Neymiş ol, beni alakadar etmez diyemezsiniz. Bu basit örnekten hareketle diyorum ki, kurallar ve kurumlar herkes için vardır. Bunlara uymak zorundayız. Değişin durumlara göre ülke bütünlüğüne zarar vermeden bu kurallar geliştirilebilir ve değiştirilebilir. Benim ana dilim farklı, ben ana ilimde eğitim almak istiyorum, ben kendimi bir başka hissediyorum T.C. kimliği taşımak istemiyorum bu benim demokratik hakkımdır gibi son derece basit. Temeli sağlam olmayan düşünceler, ülkeleri zayıf düşürür.


Aşure denilen bir tatlı vardır. Yılın belli aylarında özellikle yapılarak konu-komşuya ikram edilir ve çok sevilir. Bu tatlının içinde buğday, incir,kayısı, kuru üzüm, nohut, fındık, şeker v.b. her birinin özelliği farkı yiyecekler bulunur. Ancak maharetli ev hanımları, ahçılar bu birbirinden farklı yiyeceklerden herkesin sevdiği bir tatlı türünü yaparak tüketime sunarlar. Kuru fasulye dese ki, ben et ile daha lezzetli oluyorum, ey ahçı bu aşureye biraz kaburga kemikli et de koy, olur mu? Bunu yaparsanız, insanların çok sevdiği aşurenin niteliklerini bozmuş olmaz mısınız ?


Yöresel farklılıklar, maharetli siyasiler tarafından kabul edilebilir değişikliklerle toplumun her kesiminin benimseyeceği konuma getirilebilir. Bu noktada ülkemizin maharetli siyasilere ihtiyacı olduğunun altını çizmek istiyorum.


1969 yılında insanoğlu Ay’a ayak bastı. Geçen sürede bilim ve teknikte muazzam ilerlemeler oldu. Artık insanoğlu uzayda yer alan bilinen ve bilinmeyen gezegenlerin sırlarını çözmek için araştırmalarını sürdürmektedir. Evreni yaratan Yüce yaratıcı Allah’ın canlı ve cansız hiçbir şeyi başı boş bırakmadığını görüyoruz. Dünyanın hem kendi etrafında, hem de güneşin etrafında döndüğünü, bu hareketten mevsimlerin, gece ve gündüzün oluştuğunu biliyoruz. Yer çekimi ve atmosfer basıncının dünya yüzeyinden uzaklaştıkça değiştiğini, bunun canlılar


üzerinde çeşitli etkileri olduğunu birçok bilinmeze rağmen biliyoruz. Bilimsel verilere dayanan, bazen de insanın hafızasının kabul etmekten başka çaresinin bulunmadığı kurallar ve uzayın sırları. Ne için ? Yüce Yaratana beraber ve mutlu yaşamak için sunduğu nimetlere şükretmek ve O’nun sıfatlarını dilimizle ifade etmek, fani olan bu alemden baki olan bir başka alemde Cenab-ı Allah’ın rızasını kazanmak.


Beraber ve mutlu yaşamakla ilgili yüce dinimizin güzelliklerini ifade etmek amacıyla din adamlarımızın camilerde sık sık dile getirdikleri şu hadise değinmek istiyorum. “Komşusunun rızasını kanamayan Cennete giremez.”



Netice itibariyle; Türkiye Coğrafyasında yaşayan herkese sesleniyorum ! Gelir dağılımında adaletsizlikler olabilir, sağlık hizmetlerinin sunulmasında olumsuzluklar olabilir, eğitim-öğretim faaliyetlerinde farklılıklar olabilir, demokratik hak ve özgürlüklerin sağlanmasında eksiklikler olabilir, bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu problemlerin çözümü için insanların ölmesine gerek yok, yollara mayın döşenerek Anadolu’nun çeşitli yörelerinden askerlik görevi yapmak üzere görev alan hayatının baharındaki insanları şehit etmeye gerek yok, babasının simasını hatırlamayacak yavruları öksüz bırakmaya gerek yok, kan ve göz yaşı kimseye mutluluk getirmemiştir. Gelin bir olalım, beraber olalım, mutluluğu yakalayalım. Farklı özelliklerimize rağmen aşure gibi tatlı olalım. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan gurur duyalım. Türk Bayrağını bu coğrafyada dalgalandıralım. İşsizimize iş, aş oluşturalım. Her tarafta fabrikaların bacalarını tüttürelim. Demokratik haklarımızı, demokratik anlayışla, maharetli siyasilerle Dünyaya örnek Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurumlarını beraber yaşayarak oluşturalım.