Burada Hayvanlık, hakaret olarak kullanılan bir kelime değil, İnsanlik sözünün hayvanlara genişletilmesi ile oluşturulmuş bir kavramdır. İnsanlik insanlari sevmeyi gerektirir, hayvanlik hem insanlari hem hayvanları sevmeyi gerektirir.
Yıllardır koca Dünya'nın sadece insanlar için yaratılmış olduğu idesine sahip egoist edalarımızdan dolayı , başka canlıların yaşam haklarını yeterince önemsemiyoruz.Ne yazık ki binlerce sene evvel türeyen bu adet hala da berdevam.
Hayatta her canlı kendisinin belirli bir özelliğini geliştirme olanağı bulmuştur.Örneğin , bir timsah hemen hemen çürümesi mümkün olmayan dişlere sahipken , bir kartal İnsana kıyasla çok daha iyi gören bir göze sahiptir ya da bir çita ,insana oranla çok daha hızlı koşabilmektedir.Fareler ile aramızda yalnızca %2 gibi bir fark olduğunu biliyor muydunuz?
İşte o fark, onu fare bizi insan  yapıyor.Bizi diğer canlılardan ayıran unsur, diğer canlılara göre daha çok düşünme becerisine sahip olmamızla beraber , beynimizin hemen hemen optimum bir yapıya sahip olmasıdır.
Acaba hiç düşünüyor muyuz ? Hayvanların da bizler kadar yaşama haklarının olduklarını? Eğer yırtıcı hayvanların bulunduğu bir habitatta yaşıyor olsaydık , bu yırtıcı canlıların insan etiyle beslenmelerine ne derece/kadar saygı duyardık ? Örneğin ünlü antropologlar Lewin ve Richard E. Leakey, yamyamlığın, açlığın giderilmesi veya karın doyurmaya yönelik olmadığını, gerçekte tinsel ve büyüsel nedenlerden kaynaklandığını fark etmiştir. Yamyamlığın bir türünde sadece akrabaların ve aynı kabileye ait olan ölülerin bedenleri veya yalnızca organları yeniyor.Örneğin, Güneydoğu Avustralya'da yaşayan Dieriler, ölen akrabalarının yüz, kol, bacak ve karınlarının yağlı kısımlarını yiyorlar. Böylece, ölünün özellikleri yine kabile içinde kalıyor.Güney Amerika'da yaşayan bazı kabilelerde ise, kişinin özelliklerinin onun kemiklerinde gizli olduğuna inanılıyor. Bu nedenle de, ölülerini yaktıktan sonra kemiklerini öğütüp toz haline getiriyorlar ve bu tozu içkilerine karıştırarak içiyorlar.Çin'de ise cenin yiyenler var.
Amerikalı Jeffrey Dahmer, çoğu zenci çocuk olmak üzere 17'i genci öldürmüş ve etlerini buzdolabında saklayarak yemişti.Şimdi ne düşünüyorsunuz ?
Öncelikle tüm canlıların yaşam haklarına saygı duymalıyız.Hayvanların canlarını acıtmaktan olabildiğince kaçınmalıyız.Gereksiz hayvan kesiminden ve et tüketiminden kaçınmalıyız.Hayvan neslinin azalmasından dolayı yurt dışından ithal et siparişi veren bir ülke haline geldik.
Hergün binlerce hayvan insanlar tarafından şiddete maruz kalmaktadır.Bizler de hayvan olabilirdik , hiç birimiz kendi insiyatifimiz dahilinde İnsan olmadık.Eğer bir hayvanı  gerçekten anlamak istiyorsak , öncelikle kendimizin de bir hayvan olduğu fikrine sahip olmalı ve bu ideyi aklımızdan bir an olsun çıkartmamalıyız.Bu canlıların ne halde olduklarını daha iyi idrak edebilmek için , empati kurmaktan korkmamalıyız..Nasıl ki bir çocuğun ne anlam ifade ettiğini Anne -Baba olduktan sonra çok  daha iyi idrak edeliyorsak hayvan olabildiğimizde , diğer canlıların değerini de çok daha iyi anlamayı başarabilmiş olacaz.Hayat , hem kendimizi başkalarının karanlığına müdahil ederek , hemde başkalarının karanlığına ışık olarak yaşandığında gerçekten güzel olur.
Albert Einstein'ın da dediği gibi ''Sadece başkaları için yaşanan bir hayat yaşamaya değer bir hayattır.'' Unutulmamalıdır ki bu dünya sadece bizim olmadığı gibi ,sevgi ve saygıyı hakeden tek canlı da biz insanlar değiliz.Artık bu bencilce kendimizi düşünme ve herşeyi kendimize hak sayma vasıflarından kurtulma ve yaratılan her canlıya şefkatle yaklaşma ve sevme zamanıdır.Hayat sadece yemek,içmek,çalışmak,yatırım yapmak,evlenmek,gelecek kaygıları ile gereksiz hırslara kapılmak değildir.Ne zaman ki ayırım yapmadan ve cesaretle şüphesizce elimizdekini paylaşabiliyorsak,kar altında yüreğine kadar üşüyen  köpeğe bir lokma verebiliyorsak,avcılık adı altında keyfiyete göre yapılanlara ses çıkarabiliyorsak, işkenceye maruz kalmış bir hayvanın da yaşam hakkını savunabiliyorsak,yara bere içindeki bir sokak kedisine adamsendecilik yapmadan el uzatabiliyorsak,itmeden vurmadan tekmelemeden her canlıyı sevebiliyorsak işte bir parçada olsa hayat yaşamaya değer olur.
Bu dünyada doymayan bir canlı varsa o da insandırr.Ne maddi doyumsuzluğu biter ne nefsi doyumsuzluğu.Doğru olan bu isteklerimizi törpülemek, merhamette sevgide büyük bir arzu içinde olabilmektir.Yani kötü olanı terbiye ve iyi olana geçiş aşamasıdır.Her kim içindeki niyetleri sakladıklarını gizlediklerini yaptıklarını ve yapacaklarını cesaretle bir tepsiye koyar ve bunu tüm sokaklarda utanç duymadan dolaştırırsa işte o bu aşamaya iyi olma aşamasına geçmiş demektir.Sokaklarda binbir güçlükle yaşamaya çalışan her canlı bizim halimizden anlarda biz onların halinden anlar mıyız acaba....
D.SEDEF AKKAYA