Rusya ile yaşanan krizin yansımalarını kamuoyu hala tartışıyor.
Görünen o ki uzun süre tartışmaya da devam edecek.
Zira durumun sadece askeri boyutu değil, ekonomiden tutun turizme, küresel ve bölgesel dengelerden alın enerjiye varıncaya kadar çok farklı ve üzerinde düşünülmesi gereken ilişkiler ağı mevcuttur.
Sadece Türkiye ve Rusya arasında değil, bu iki ülkenin iş birliği yaptığı üçüncü taraflar açısından da bu durum geçerlidir.
Bir nevi saf belirleme sürecinde, küresel sistemin alarm zilleri çaldığı bir dönemde hem bölgesel hem de küresel alanda kutuplaşmalar gittikçe artacaktır.
Durumun sıkıntı boyutunun yaratacağı derinlik bilinmediğinden, özellikle Ortadoğu üzerinde hesap yapanlar işte tam da bu nedenle plan ve projelerinin gerçekleşmesi için geçmişe nazaran daha hızlı davranacaklardır.
Daha önce de var olsa da son 15 yıldır üzerinde çok fazla durulan Kürt devleti kurma senaryosu da bunların başında geliyor.
ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında böylesi bir devletin hayalini kurduğu yediden yetmişe herkesin malumudur.
Ancak bununla beraber ABD'nin Ortadoğu'da bulunan iki "müttefiki" de benzer bir anlayışla Kürt devletinin kurulmasının kendileri lehine olacağını düşünüyor ve bu doğrultuda iş birliği yapıyorlar.
Başlangıçta birbirine zıt kutuplardaymış gibi görünse de aynı hedefte buluşan bu iki ülke İsrail ve Suudi Arabistan'dır.
ABD'nin dünya siyaseti ile ilgili değerlendirme ve hesaplarıyla ün salmış olan Dış İlişkiler Konseyi (CFR)'nde 4 Haziran 2015 günü son derece ilginç bir buluşma gerçekleşti.
Bu buluşma kadar, o gün, o toplantıda konuşulanlar da hayli ilginç ve Türkiye açısından mutlaka dikkate alınması gereken meselelerdi.
Suudi Arabistan adına görüşmeye katılan Washington Büyükelçisi ve aynı zamanda Suudi ordusunda görev yaparak generallik rütbesine kadar ulaşan Enver Macid Eşki idi.
İsrail adına ise aynı görüşmede Halkla İlişkiler Kudüs Merkezi'nin Başkanı ve aynı zamanda Büyükelçi olan Dore Gold'du.
Bu iki diplomatın konuştukları ve ortak görüşte buluştukları konuların başında ise "Büyük Kürdistan'ın yaratılması için barışçıl yollarla İran, Türkiye ve Irak'ın emellerini zayıflatıp Kürdistan lehine bu 3 ülkeyi parçalamak" geliyordu.
Yani İsrail ve Suudi Arabistan bu hedef için açıkça birlikte hareket edebileceklerini oturup konuşmuş, tartışmış ve karara bağlamışlardı.
Şimdi geldiğimiz konuma lütfen dikkat ediniz…
Hatay semalarında düşürülen Rus uçağı sonrasında, Rusya henüz elindeki enerji kartını kullanmamış olsa da, kendisine doğalgazda %55 oranında bağımlı olan Türkiye'ye karşı bu üstünlüğünü eninde sonunda hissettirmek isteyecektir.
İşte böylesi bir durum günlerdir Türkiye gündeminde üzerinde en çok durulan mesele haline geldi.
Katar ve Azerbaycan'dan alınacak doğalgazın en azından 3-5 yıllık zaman zarfında Rusya'ya tümüyle alternatif olamayacağı ve dahası İran'ın da Rusya'ya olan yakınlığı ve bölgesel meselelerde Türkiye'nin karşısında duran tutumu nedeniyle daha büyük bir riskle karşı karşıya olunması sebebiyle AKP yönünün yeni bir rotaya daha çevirdi.
Irak'ın kuzeyinde bulunan doğalgazın Türkiye'ye taşınması meselesi özellikle AKP tarafında son günlerde ısrarla üzerinde durulan bir proje haline geldi.
Bakınız şu işe ki bu zamanlama aynı zamanda Barzani'nin sözde Kürt devletinin bağımsızlık ilanı için gün saydığı, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın yine Barzani'ye atfen söylediği "Merak etme, Kürdistan'ın kurulacağını görmeye ikimizin ömrü de yetecek" cümlelerini kurduğu bir dönemle çakışıyor!
Türk Milleti'nin sözde Kürt devletinin kurulmasına asla müsaade etmediği herkesin ortak kabulüyken, Ortadoğu'da sınırları değiştirmek isteyenler şimdi ellerini ovuşturur bir haldedir.
Irak'ın kuzeyinden gaz alıp, böylelikle Rusya'ya olan gaz bağımlılığının giderileceği propagandası yapılarak, aslında "kurulması hedeflenen sözde Kürt devletine yönelik Türk kamuoyunun gazının alınmaya çalışılacağı" bir döneme tanıklık edeceğimiz günlere girmek üzereyiz.
Bu hedef ve sinsi plan şüphesiz ki BOP'da eşbaşkanlık yağan AKP'nin canına minnettir.
Peş peşe gelen hamlelerde bunun birer göstergesidir.
Ancak unutulmasın ki bu millet kimin ne olduğunu, kimin ne yaptığını, kimlerin neyi hesap ettiğini çok önceden beri görmüştür.
Türk vatanı, birliği ve bütünlüğü üzerinde hesap yapanların, hesaplarının tutmayacağını anlamaları için illa yeniden İstiklal meşalesi mi yanmalıdır?