Gelenler Muhacir, biz Ensar’dık. Suriye’den Türkiye’ye akan insan selini bağrımıza basmalı, el üstünde tutmalıydık. Müşriklerin baskısıyla Mekke’den hicret etmek zorunda kalan Hz.Muhammed ve ona inanan müminler, Medine ahalisi tarafından nasıl karşılanmışsa bizler de aynısını yapmalıydık! Siyasilerin, Eset düşmanlığı/muhacir güzellemeleri, Diyanet talimatlı Cuma hutbeleri, kaçakları sahabeyle özdeşleştiren dini hikayeler, ilk dönem için istenen etkiyi fazlasıyla yaratacaktır. Muhacirlerle aşımızı ekmeğimizi bölüşmekle hem insani görevimizi yerine getirmiş, hem de ahretimizi kurtarmış oluyorduk!Ulus devlet, üniter yapı temelinde kurulan Türkiye’nin kucağına nasıl bir demografik dinamit bırakıldığı anlaşılmaya başlandığında ülkeye dolan kaçak sayısı 10 milyonu çoktan geçmişti.

Ensar/Muhacir narkozuyla kitleler uyutulurken, batı her zaman olduğu gibi eşeğini sağlam kazığa bağlamayı tercih edecektir. Türkiye’nin ıslak imzasını taşıyan Geri Kabul Anlaşması( İzinsiz ikamet eden kişilerin geri kabulüne ilişkin anlaşma ) ile sınırlarını garantiye alacaktır.AB ile 16 Aralık 2013 tarihinde Ankara’da imzalanan anlaşma ile Türkiye, AB ülkelerine kaçakları geçirmeme yükümü altına girmekle kalmamış, bir şekilde Türkiye üzerinden AB’ye kapağı atmış kaçakları geri almayı da kabullenmiştir!

Sizin anlayacağınız,AB’ye ulaşmak için yola çıkan Afrikalı, Asyalı milyonları, top geçer insan geçmez misali, çöp toplama merkezine dönüştürülen Türkiye’de tutma taahhüdüne Geri Kabul Anlaşması deniyor. Yurttaşlarının, kara kafalılar ( tanım bize ait değildir ) tarafından rahatsız edilmemesi için, AB tarafından Türkiye’ye taksitler halinde ödenen para 3 Milyar Avro! İtalyan Başbakanının geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretinin nedenini merak edenleri bilgilendirelim.

Abdülhamit'in Serveti Abdülhamit'in Serveti

İtalyan başbakanı, Türkiye’ye, Libya üzerinden Akdeniz’i aşıp İtalya’ya ayak basan karaderililerin yolunu birlikte keselim teklifiyle geldi!Kurtuluşun ve kuruluşun önderleri, çok dilli çok etnisiteli yapının Osmanlının çöküşünü nasıl tetiklediğinin canlı tanıklarıydılar. Çöküş döneminin tanığı Atatürk kuşağının, Cumhuriyeti ulus devlet üniter yapı temelinde kurmaları tarihten alınan anlattığımız dersle ilgilidir.

Kederde, tasada, kıvançta aynı duyguları taşıyan toplulukların millet olarak tanımlanması boşuna değildir. Dilleri, kültürleri, duyguları, gelecek tasarımları bize tümüyle yabancı milyonların ülkeye doldurulmasının, ulus birliğini ve bütünlüğünü havaya uçuracak demografik dinamit olduğu bilinmelidir.

Ülkemizin hiçbir değerini benimsemeyen, hukuk düzenine, toplumsal kurallarına uyma gereği duymayan, ortaçağın feodal yaşam biçimine endekslenmiş 10 milyonun üstündeki kitlenin, bizi uygar dünyadan koparan pranga olduğunun farkına varılmalıdır. Ülkenin kurucu liderini, kuruluş değerlerini alenen aşağılayan, Türk Medeni Kanunu ve hukuk düzeni ile dalga geçercesine, çok eşli yaşam sürdüren, evlenme ve boşanmada ülke hukuku yerine kendi örfünü uygulayan, kentlerin sokaklarını güvensiz hale getiren, Türkçe konuşmayan organize suç örgütleri oluşturan bu kitle Türkiye’yi adeta rehin almış gibidir.

Sarıyer’deki Katolik Kilisesi saldırganlarının Tacikistan ve Rusya Federasyonu kökenli İŞİD üyesi olmaları, İŞİD bağlantılı çok sayıda yabancının gözaltına alınması, karşı karşıya olduğumuz demografik felaketin dehşetengiz boyutlarını göstermektedir.

Türkiye’yi ulus devlet olmaktan çıkarma amaçlı göç mühendisliğinin ulaştığı boyutlar gerçekten ürkütücüdür. Emperyal kurgulu demografik tuzak ve inceden inceye planlanmış göç mühendisliği karşısında, iktidarın içinde bulunduğu aymazlık ve gaflet ötesi tutum ise son derece korkutucudur.

Av. Hüseyin Özbek

Editör: Kerim Öztürk