GÜNCEL

Ege’de Türk kadınlarına yönelik Yunan vahşeti!

1919–1922 yıllarında Ege’de Türk kadınlarına yönelik Yunan vahşetini belgeleyen Tasos Kostopoulos’un çalışması Türkçeye çevrilmeyi bekliyor. Emekli eğitimci İsmail Erdal, “Bu eser mutlaka Türkçe’ye kazandırılmalı” diyerek çağrı yaptı.

Ege’de Türk Kadınlarına Yönelik Vahşet: Unutulmaması Gereken Tanıklıklar

Tarih, yalnız cephedeki çatışmalarla değil; evlerin içinde, sokak aralarında, cami avlularında yaşanan insanlık sınavıyla da yazılır. 1919–1922 arasında Ege’de yaşananlar, bunun en acı örneklerinden biridir. Yunan tarihçi-gazeteci Tasos Kostopoulos’un yıllara yayılan arşiv ve tanıklık derlemesi, resmî söylemlerin görmezden geldiği karanlık sahneleri açıkça ortaya koyuyor.

Bir Yunan askerinin günlüğünden aktarılan sahne, insanlığın içini dağlıyor: “Eve girdim; ölü bir Türk ihtiyarının üzerinden adımımı attım. İçeriden gürültüler… On kadar asker bir Türk kızını eteğini kaldırarak orada oynatıyordu. ‘Gel, sen de eğlen’ dediler. ‘Ayıp’ dedim. Kız ayaklarıma kapanıp ‘kurtar’ diye yalvardı. Askerlere yapmayın diye rica ettim; biri süngüsünü bana doğrulttu, kaçmak zorunda kaldım. Kızın çığlıklarını unutamadım.” Bu satırlar, bir anlık “taşkınlık” değil, sivili hedef alan bir zihniyetin resmidir.

Uşak yakınlarında anlatılan başka bir facia, aynı aklın sürekliliğini gösteriyor: Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar camiye sığınmış; etraftan ot toplayan “reziller” otları yakıp pencereden içeri atmış; dumandan dışarı kaçan kadın ve çocuklar, sanki bir atış talimi tahtasıymış gibi kurşuna dizilmiştir. Bu, yalnız Anadolu’nun değil, insanlığın hafızasında bir kara lekedir.

Yalova–Gemlik hattında köylerin sistematik biçimde yakıldığı, kadın ve çocukların hedef alındığı; Manisa’da düzenli geri çekilme planının parçası olarak şehrin ateşe verildiği; sürgün yollarında kadınlara dönük cinsel şiddetin yaşandığı, dönemin gözlem raporlarında da yer bulur. Bu anlatılar, tek bir halkın acısını büyütmek için değil, bütün kurbanların onurunu iade etmek için kayda geçirilmelidir. (Bu döneme ilişkin kitap açıklamaları ve yayınevi kayıtları için bkz. Yunanistan’daki Vivliorama yayını ve kitapçı katalogları; ayrıca konuyu özetleyen akademik değerlendirmeler.)

Kostopoulos’un çalışmasının kıymeti şuradadır: O, milliyetçi şablonların dışına çıkarak, kimliği ne olursa olsun sivile yönelmiş şiddeti görünür kılar. Bu nedenle kitabı, yalnız Yunan okuyucusuna değil, bize de ayna tutuyor: Ege’nin iki yakasında birbirimizin acısını görmeden barış inşa edemeyiz.

Türkçeye çeviri çağrım

Bugün, bu eserin bilinen resmî bir Türkçe çevirisi yok. Yayınevi kaydı (Vivliorama) yalnızca Yunanca baskıyı gösteriyor; Türkçe bir edisyon görünmüyor. Bu boşluk, Türkiye’de kamuoyunun ve akademinin sağlıklı bir yüzleşme için ihtiyaç duyduğu birincil kaynaklara erişimini zorlaştırıyor. Buradan açık çağrı yapıyorum: Bu kitap temin edilmeli, liyakatli bir çevirmen ve titiz bir editörlükle Türkçeye kazandırılmalıdır. (Yayınevi ve katalog kayıtları yalnız Yunanca baskıyı listeler; Türkçe baskı görünmüyor.)

Somut adımlar
• Yayınevi ile temas: Vivliorama (ISBN 978-960-8087-66-8) üzerinden haklar ve izinler sorulmalı.
• Kütüphane ve araştırma: Üniversite kütüphanelerinin yabancı dil koleksiyonları taranmalı; Yunanca baskı üzerinden ön okuma ve bölüm çevirileri için akademik işbirliği kurulmalı.
• Çeviri ve editörlük: Modern Yunanca, Balkan tarihi ve Osmanlı-Cumhuriyet geçiş dönemi literatürüne hâkim bir ekip oluşturulmalı; dipnot ve belge dizini Türk okuruna uyarlanmalı.
• Kamusal paylaşım: Çeviri süreci tamamlanınca, hem basılı hem açık erişim özet-raporlarla bulgular kamuoyuna sunulmalı.

Ben, bir emekli eğitimci olarak, Ege’deki Türk kadınlarının uğradığı vahşeti unutturmamak, her bir kurbanın adını ve onurunu yaşatmak için bu çeviri hamlesinin acil ve ahlakî bir görev olduğuna inanıyorum. Gerçeğin dili çoğu zaman acıdır; fakat ancak o dili konuştuğumuzda barışın zemini sağlamlaşır.

İsmail Erdal
Emekli Eğitimci – Muğla