“Sabri Şenel: Trabzon’dan Gelen Dost Ziyareti, Geleneksel Değerlere Saygının İfadesi” “Sabri Şenel: Trabzon’dan Gelen Dost Ziyareti, Geleneksel Değerlere Saygının İfadesi”
 Mü'min, Allah'a, Peygamberine, Allah'tan gelen her şeye, Hesap Gününe inanmış, dosdoğru istikamet üzere hayatını devam ettirmeye ahdetmiş (1), Kutlu Kervanın bir neferidir.  
          
Mümin, sözünde, özünde, hayatını kuşatan bütün davranışlarında, aile, arkadaş, dost ve iş çevresi ile ilgili tüm ilişkilerinde daima dürüst, güven veren, güven duyulan samimi, ilkeli ve tutarlı insandır.                            

Ruhi çöküntü,manevi kasırga ve ahlaki erozyonların  aile ve toplum hayatını felce uğrattığı bir zamanda şüphesiz en güvenilir liman,en muhkem sığınak, mü'minin sevgi dolu kalbi ve dostlarına uzanan şefkat elidir. 

Çünkü "Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden salim olduğu, ,Mümin ise, insanların canları ve malları hususunda emin olduğu kimsedir.(2).

Sahte dostlukların, riyakar davranışların alabildiğine yayıldığı, menfaat ve ihtirasların şahsiyetleri törpülediği, yıllarca beraber olan dost, arkadaş, akraba ve ortakların bile birbirine daha itiyatlı yaklaştığı, "dostum beni çarpar" endişesi ile artık kılı kırk yarar hale geldiği güvensizlik ortamında itimat edilecek dostlara çok ihtiyaç vardır.

Şahsiyeti aşınmamış, davranışları çifte standartlı hale gelmemiş, adam gibi adam, samimi, dürüst, güvenilir mü'minlerin varlığı ve çokluğu sadece yaşadığımız toplum için değil tüm insanlık için bir değerdir.     
                       .  
Ancak, bizi biz yapan, bir arada ve ayakta tutan Yüce Değerlerimiz ve güzel hasletlerimiz  şu değişim ve gelişim çağında, modernitenin getirdiği hızlı değişim ve iletişimin de etkisi ile maalesef süratle aşınmakta ve zayıflamaktadır.
Neticede toplumdaki güven duygusu, fertlerin ve ailelerin birbirine kol - kanat germesi gibi nice güzel davranışlar yerini artık yavaş yavaş menfaat, çıkar, bencillik, vurdum duymazlık ve aymazlığa terk etmektedir.

Daha duyarlı olması gereken müminlerin bile, yakın akrabaları, kapı komşuları, tertemiz fıtrat sahibi olan sayısız çocuklar ve gençler şeytani tuzaklara, akıl almaz felaketlere sürüklenirken, bunları seyretmesi, ilgisiz, tepkisi, tedbirsiz ve duyarsız kalması toplumsal bir çöküş emaresi değil midir? 

Halbuki, hangi konum ve durumda olursak olalım, muhitimizde dindar, ibadetlere müdavim, hayra hasenata düşkün olarak tanınırsak tanınalım, eğer, dosta-düşmana karşı ilkeli, duyarlı, dürüst, söz ve davranışları tutarlı bir insan şahsiyeti ve herkesin hayranlık duyduğu örnek bir mümin karakteri gösteremiyorsak, mensubu olmakla her zaman gurur duyduğumuz Yüce Dinimize zarar vermiş veya söz getirmiş oluruz. Çünkü zamanımızda insanlar maalesef mazrufa değil, zarfa bakarak karşısındakini değerlendirmektedir.

Doğruluğun adeta karaborsaya düştüğü, pek çok insanın, güvenilir eş, evlat, arkadaş, dost, komşu, ortak, amir, memur, işçi aradığı bir zamanda, yolunu adım adım takip etmeye ve Güzel Ahlakı ile şekillenmeye sevdalı olduğumuz Rahmet Elçisine (S.A.V) en acımasız düşmanlarının bile "Muhammed-ül Emin" diyerek güven duyduklarını nasıl göz ardı edebiliriz?

Dindarlığımızın davranışlarımıza yansıması gerekirken, acaba çevremize Emin ve Güvenilir bir Müslüman imajı verebiliyor muyuz?

Fani hayatın geçici izzet, ikbal, servet, şöhret, konfor gibi nice cazibesi karşısında irademizi dizginleyen, ihtiraslarımızı frenleyen Kutsal Değerlerimizi daima öne çıkarmalıyız. Aksi halde, bu Yüce Değerleri haşa görmemezlikten, duymamazlıktan gelircesine  umursamaz davranmak bizi şahsiyet erozyonuna ve kimlik bunalımına sürükler. Neticede bu durum, dostlar nezdinde ki itibarımızı, düşmanlara karşı ise, geçmişteki gıpta edilen onurumuzu zedeler.

Bugün gerçekten,"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol"(3) ayetinin kendisini ihtiyarlattığını beyan eden Allah Rasulü’nün işaret ettiği doğruluk - dürüstlük ilkesini mü'min feraseti ile yeniden dinlemeye, anlamaya ve uygulamaya daha çok ihtiyacımız var.          

Cehaletin, kör taassubun ve geri kalmışlığın girdabında bocalayan İslam Dünyasının Işık hızıyla ilmin aydınlığına, Dinimiz ve Dünyamız için gerekli bilginin inkişafına koşması yanında, mutlaka Ahlaka, irfana ve adeta İmanın muhafaza zırhı sayılan dürüstlüğe önem vermesi gerekir.   
              
Netice olarak, yarınlara güvenle bakabilmemiz, ,sağlam karakterli, tutarlı, idealist, en ufacık bir menfaat karşısında vicdanı sakatlanmayan, oraya buraya yalpa yapmayan, zikzak çizmeyen ,hele hele yabancı ideolojilere iradesini ipotek etmeyen Vatansever ve iyi     donanımlı dürüst aydınların ve vatandaşların sayılarının artması ile mümkündür. 23.07.2018                       

Dipnotlar  
           
1-Fusslet  41/30-33(bak).                 . 
2-Buhari,iman,4; Müslim,imam 65; Tir.iman,12.                         
3- Hud 11/112 - AHMET BULUT - EMEKLİ MÜFTÜ






Editör: TE Bilisim