Biz 70 arkadaş, bu yılın Mayıs başında yollara düştük, yüksek dağlar ovalar aştık ve Kars’tan Kabaköy Yaylasına geldik. Bizi satın alanlar bin bir hevesle büyük bir fedakarlıkla adeta bayram havasında yolculuk ettik çok güzel karşılandık sanki efsane geri döndü adeta bayram ediliyordu.

Geldiğimizde bizi bir yaylada ahıra yerleştirdiler. Sahiplerimiz üzerimize titriyor bizi çok seviyorlardı. 
Birden yatacak yerimiz değiştirildi Şok olmuştuk ne olduğunu anlamaya çalışıyor çok endişeye kapılmıştık. Sırt sırta verdik tam alıştık artık derken bizi ahırımızdan yerimizden çıkarıp şimşeklerin çaktığı, nisan yağmurlarının gökten boşalırcasına yağdığı, yağmur dolu soğuk bir havada çamur deryası içinde yaşamaya mecbur edildik.

Hz. Ömer’in ümmetin dağlarında hayvanlar aç kalmasın, dağlara buğday ekin talimatının ruhu bu insanlara hiç ulaşmamış sanki. İşte bizi ayakta kalmanın mümkün olmadığı eğreti telle çevrili, çok basit bir alana geceleri hapsettiler. Kurda, kuşa, çakala ve yabani hayvanlara açıkta hedef ettiler. Günlerce bu alanda akşamları çamur deryası içinde geceledik.

Üç arkadaşımız bu meşakkate, çileye dayanamayıp telef oldular. Çok sayıda yeni doğan kuzular, koyunlar bile telef oldu. Biz dişi danalar, inek olmayı sahiplerine süt, et rızkı olmayı daha iyi muamele ile ödüllendirilmemiz gerekirken adeta zulüm görüyorduk. Sahi neler oluyor diye kara kara düşünüyorduk meğerse bizim oraya gelişimizi istemeyen bizi şikayetle buraya indiren; günlerce biz dilsiz hayvanlara çile çektiren, dağların hükümranlık hezeyanına kapılmış birileri varmış.

O birilerinin köpekleri bizim bekleyen köpeklerimizi infaz etti; boğdu, öldürdü. Adeta bizi toplu katliama zorluyorlardı. Yabani hayvanlar etrafta vaziyet almış, sesleri bizi ürkütüyor; bir taraftan korku bir taraftan zor tabiat şartları epeyce bize zayiat verdirdi.

Neyse ki uzun bir çile dönemi bitti ve yeniden ilk geldiğimiz ahıra yayla ahırımıza geri döndük.

 

Gümüşhane "Kürtün" niçin cezalandırılıyor! Gümüşhane "Kürtün" niçin cezalandırılıyor!

SAHİPSİZ VE ÇARESİZ KALDIK

Yazın sıcak günler biri birini kovaladı, zirvelerin yalnızlığını giderdik zor olsa da alıştık; çok güzel dayanışma kurduk, yıllarca yavrularımız olur. Burada bizi bakan sahiplerine layık onlara bol ikramda bulunmayı hayal ederken bir gün apar topar yollara düştük.

Dağ taş dere tepe aşarak Kabaköy Yaylasından köy merkezine indik. Etrafta garip haller vardı zira istenmediğimizi anlar gibiydik. Her gün arkadaşlarımızdan bazıları alınıp götürülüyor daha geri gelmiyordu sayımız günden güne eksilip epeyce azaldı. Nerede ise yetmişin yarısı fire verilmiş kalan arkadaşlar bir kamyona bindirildik; meçhule yolculuğa çıkmak üzereydik. Meğer bizi satmışlar artık son hamle kamyonun şoför mahalli üstüne çıkarak dilsiz hayvan olarak vücut dilimizle bizi anlayacak ariflere sessiz feryadımızı iletelim istedik.

Meğer her arkadaşımıza alış ve maliyet fiyatımızın yarısına hepimizi zararına zorunlu satmışlar. Son bir kez durumu etkili ve yetkili vebali olan herkese sessiz arkadaşlarımızın dili olarak arz ediyoruz. Meğer kalacak yerimiz yokmuş, sahipsiz ve çaresiz kaldık.

Ot, saman ateş pahası. Bu masraflar yapmak istemeyen kalacak yerimizde olmayınca bizi bir başka kamyonla bilinmeyen bir yolculuğa çıkardılar. Çok üzgünüz biz yandık başka arkadaşlarımız yanmasın. Lütfen bize kışları geçireceğimiz otel istiyoruz. İşte bu resimle ilgili herkese mübarek hayvan kapak yaptı. Eskiden arabanın şoför mahalline hatırlı insanlar binerdi onların bile üstüne çıktı.

“Bizim hatırımızı saymayanlara daha ne anlatabilirim der” gibi nazire yaptı. Ülkenin her türlü Turizm yatırımının yaşama şansı Turistler kadar Tarım ve hayvancılık varlığının gelişmesine yerli ve milli olmasına bağlıdır o insanlar kadar küçük hayvan işletmecilerini sürdürülebilir hayvancılık İçin kışlık hayvan otellerine ihtiyaç vardır bu hayvancılığa müthiş bir gelişme ufkudur. Birçok insan kışın hayvan bakamama endişesiyle hayvancılıktan vaz geçti.

İşte bu dilsiz hayvanın dilini bilenlere selam olsun.

Sabri ŞENEL / 26.10.2021 Ümraniye- İstanbul

Editör: TE Bilisim