Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da gerçekleştirdiği bölücü ayinde telaffuz ettiği Kürdistan tabirinin bir sürçü lisan olmadığı, bilerek ve planlanarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Açılım sürecinin koordinatörlüğünü yapan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, “Bunların hiç birisi tesadüfî değildir. O kavramın da bu süreç içerisinde kullanılıp kullanılmamasını değerlendirdik, ondan sonra da başbakanımız onu kullandı” açıklaması, Diyarbakır’da başbakanın Barzani ile buluşmasının ne anlama geldiğini gayet açık bir şekilde ortaya koymaktadır.


Türkiye’ye yıllarca terör ihraç eden onbinlerce vatan evladımızın canından sorumlu Barzani’nin, çalışma ofisinin duvarında Türkiye’nin bir parçasını da içine alan Kürdistan haritası asacak kadar niyeti bellidir. Dört parçalı Kürdistan hayali, Osmanlı’nın son döneminden bugüne neredeyse yüzyıldır emperyalizmin elindeki oyuncaklardan birisidir. Barzani ise şu anda bu bölücü kalkışmanın en önemli figürlerinden birisi olarak efendilerine hizmet etmektedir. Türkiye’de otuz yıldır kan döken bölücü terör örgütü ne ise, Irak’ta ABD’nin tahsis ettiği bölgedeki Barzani ve Suriye’deki PKK uzantıları da aynı şekilde bölgesel istikrarsızlığın taşeronlarıdır. 


Ortadoğu’da Kürt meselesini gündeme getiren büyük güçlerin başta bölgedeki petrol ve doğalgaz rezervleri ile ilgili hesapları olmak üzere, geleceğe yönelik strateji ve politikaları karşısında Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, bizzat başbakan Tayyip Erdoğan ve bakanları da dâhil olmak üzere aşiret reisi ve basit bir bölgesel hükümet düzeyindeki Barzani kadar politik öngörü sahibi olmadığı ve ülkelerinin menfaatini korumaktan aciz oldukları anlaşılmaktadır. Son yıllarda açılım politikaları adı altında teröristle pazarlık masasına oturtulan hükümet, daha dün pasaportlarını dahi bizim verdiğimiz Barzani ile Diyarbakır’da bölücü ayinlerin aciz figürü haline getirilmiştir. Parçalanmış Türkiye ve dört parçalı Kürdistan haritalarını çizen emperyalist devletler ve taşeronları, bu gayrımeşru hayali devletlerine isim babalığını Tayyip Erdoğan hükümetine yaptırmaktadırlar.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın açıklamasında ifade ettiği üzere, Diyarbakır’daki bölücü ayinde Tayyip Erdoğan’ın söylediği cümleler aslında çözüm süreci adı altında uzun süredir yürütülen Türkiye’nin çözülme ve parçalanma programının bir parçasıdır. Hükümet seçim atmosferini de hesap ederek teröre tam manasıyla teslim olmakla kalmamış, istedikleri ne taviz varsa sessiz sedasız hepsini bir bir yerine getirir hale gelmiştir. Son günlerdeki dershane tartışmalarının Oslo’da görüşülen PKK’ya verilmiş sözlerle ilgili olduğu, başbakanın Kürdistan adını koyduğu yurdumuza ait bu bölgede mıntıka temizliği yapıldığı anlaşılmaktadır. Keza son yıllarda Türk ordusunun özellikle terörle mücadelede aktif görev almış şerefli subaylarının hedef alınmasının, Beşir Atalay’ın bahsettiği programla ilgili olduğu çok açıktır. 


Türkiye üzerinde hak iddia eden hayalî haritaların gözünü diktiği vatan topraklarına bölücülerin ağzıyla, emperyalistlerin isteğiyle Kürdistan adını veren, hem de bunu bilerek, isteyerek, taammüden yapan bir Türkiye Cumhuriyeti hükümeti kabul edilemez. Kendi topraklarımızda Kürdistan tabirini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kullanması, ilgili devlet bakanının da bunun o anlık spontane bir olay değil, bir plan dahilinde yapıldığını itirafının ardından, halkın iradesine dayalı demokratik herhangi bir ülkede hükümetin çoktan istifa etmesi gerekirdi.


Başbakanın telaffuz ettiği ve yardımcısının planlanarak yapıldığını söylediği bu talihsiz açıklamaların devletimizin hangi yetkili organlarında görüşülerek kararlaştırıldığını Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk milleti adına soruyoruz. Hükümet ülkemiz için hayati öneme sahip bu temel politika değişikliğini yasama organımız olan TBMM’de mi, ya da Bakanlar Kurulu’nda mı görüşerek karara bağlamıştır. Yoksa bugüne kadar pek çok konuda olduğu gibi TBMM’nin yanı sıra devletin ilgili birimleri ve hatta AKP grubu ve Bakanlar Kurulu’nun önemli bir bölümü devre dışı bırakılarak, küçük grup tarafından bu hayati kararlar gizlice alınıp uygulanmaktadır. Anayasamızın, kanunlarımızın suç saydığı bir konuda, kanunlara göre icraat yapmakla, Türk milletine hizmet etmekle sorumlu hükümetin izlediği bu politikanın izahı yoktur. Bugüne kadar ülkemizin bir parçasını başkalarına ait gösteren haritalar ve bu bölgeye Kürdistan ve diğer adları verenler hakkında Cumhuriyet Savcıları hangi yasal işlemleri başlatmıştır.

Editör: TE Bilisim