✍️ | Abdurrahman ZEYNAL yazdı...
Kur'an-ı Kerim'de Âlemlerin Rabbi pek çok peygamber kıssasını anlatır ve kavimlerin, toplulukların, şehir halklarının nasıl yok edildiğini, suçlarının ne olduğunu açık açık, tane tane anlatır. İnsanoğlunun bundan ders çıkarmasını ister. Kavimleri helake götüren süreç önemlidir. İşte bu sürece götüren sosyolojik şartlar.....
1- Zemin oluşurken seyirci kalıyoruz.
Biyolojik, sosyolojik, ekonomik ve ahlakî bünye sağlam durumdayken gerekli tedbirler alınmaz ise zamanla çürüme başlar. İnsanlar bu çürümeye seyirci kalır. Kendi gerçeklerini görme yerine dış dünyada meydana gelen olaylara gözlerini dikerler. Yanı "cambaza bak cambaza" hikayesi gerçekleşmeye başlamıştır......
2-Ucu bize dokunmuyorsa izliyoruz.
İnsanlar kendilerini tribünler de kabul eder. Nasıl olsa maç sahada. Bize ne? Adam sende? Nasıl olsa bize ucu dokunmuyor? Nasıl biliyorlarsa öyle yapsınlar? Bize değmeyen yılan bin yıl yaşasın anlayışı çürümeyi hızlandırır...
3-Bizden olanlar yapınca susuyoruz.
Toplumsal hayat bir sosyal organizasyondur. Bu organizasyonları yapanlar bizim tanıdığımız, bildiğimiz ve bizimkilerse "bir bildikleri var ki yapıyorlar", "eskiden onlar yapıyordu şimdi bizim yapmamız gerekir" anlayışı çürümeyi kanserleştirir...
4-İşimize yarayınca destek veriyoruz.
İnsanoğlu şöyle düşünür: Eğer yapılanlar kanunsuz, hukuksuz, ahlaksız da olsa işime yarıyorsa destek bile vermekten çekilir. Şöyle ki; "çalıyorlar ama çalışıyorlar... Bal tutan parmağını yalar... Bana dokunmayan bin yıl yaşasın…”
5-İtiraz eden olunca yalnız bırakıyoruz.
Vicdanı olan ilim ehli, gönül ehli, insaf ehli insanlar yapılan yanlışlar karşısında: Etmeyin ağalar, beyler bu yaptığınız yanlıştır... Tarihte bu yapılan yanlışlar toplumları, devletleri yıkmış yok etmiştir deseler bile... Gerçeği görmeyenler, işlerine gelmeyenler, olaylardan nemalananlar itiraz edenler karşı "konuşma, dışlama, ötekileştirme" yolunu tercih ederek "bizden değiller ya ondan öyle" deyip yalnız bırakma hatta cezalandırma yolunu tercih ederler. Yani "eski köye yeni adet mi getireceksin" anlayışı ....
6-Kendi kendine düzelsin istiyoruz.
Toplumun ekserisi yaşanan bu olayları gördüğü halde duygusal olarak, korkarak, yol değiştirerek çürümenin kendiliğinden duracağına inanırlar. Bunlar bildikler halde "balık baştan kokar" atasözüne muhalif etmeyi marifet sayarlar. Çürümenin kendi kendine düzeleceğine inanırlar.
7-Çürüme tarihsel olarak tamamlanmıştır.
Tüm bu davranışlar sonunda çürüme bitmiş yıkılma, yok olma artık mukadder olmuştur. Çürüyen ağaç yeşermez. İhtiyarlayan insan gençleşmez. Çürüyen toplum asla belini doğrultamaz. Yıkılan bina yapılır. Eskiyen ayakkabı yenilenir. Yırtılan elbise dikilir. Yıkılan fabrika yenilenir. Fakat “ahlak” bitmişse çürüme sona yaklaşmıştır. Yok, oluş mukadderdir.
Tarih bunun tanığı, şahidi, belgesi ve uygulama sahasıdır. İsterseniz; Lut, Ad kavimlerine bakın… Eyke ve Res halkına bakın… Elam, Akad, Sümer, Mısır, Roma, Bizans ve Osmanlının yıkılışına bakın… Eh bundan sonra ister okuyun, ister okumayın.
Bizden hatırlatması......
1 Kasım 2025 ERZURUM