Türkiye'nin nasıl bir ihanet yaşadığını hala anlamayan varsa Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ı bir defa daha dinlesin. İmralı canisi, Kandilli katiller, bunların Avrupa'daki ve Türkiye'deki siyasi uzantıları ile birlikte ülkeyi nasıl lime lime edip, böldüklerini açık ve net biçimde anlatıyor. Yaptığı değerlendirmeleri alın, bebek katilinin İmralı'dan gönderdiği açıklamaların yanına koyun, aralarında içerik bakımından zerre kadar fark göremezsiniz. 

İtiraflar 

Eğer hala anlamayan varsa, biz kendilerine yardımcı olalım. Bay Beşir Atalay katıldığı bir televizyon programında aynen şunları söyledi: "Ben Perşembe günü çözüm süreciyle ilgili önemli açıklamalarda bulunuyorum, HDP'nin İmralı heyeti önemli açıklamalarda bulunuyor, iş en ciddi şekilde yürüyor tam o gün bir heykel çıkıyor ortaya. Öncesinde hiçbirimizin duymadığı, bilgisinin olmadığı kırsal kesimde bir heykel. Bir, iki gazete hemen ertesi gün haber olarak veriyor bunu. Çözüm sürecinden mutlu olmayan, bu işlerin bitmesini istemeyen kesimlerden de beyanatlar geliyor." 

Nasıl da birbirlerini tamamlıyorlar 

İmralı canisiyle nasıl koordineli çalıştıklarını, birbirlerini nasıl tamamladıklarını anlatıyor ve bu hazin durumu, "iş en ciddi şekilde yürüyor" diyerek, övünerek ilan ediyor. Sonrası daha vahim. Bir katilin heykeli bir yerlerde projelendiriliyor, üretiliyor, taşınıyor, dikiliyor, kalabalıklar toplanıp açılışı yapılıyor ve hiç kimsenin haberi olmuyor. Devletin bakanı da bu vahameti, bu rezaleti sanki hiçbir şey olmamış gibi pişkinlikle anlatıyor. En hafif şekliyle, "sayın bakan bütün bu rezillikler yaşanırken siz hangi işle meşguldünüz de haberiniz olmadı? Sıradan bir vatandaşın ailesiyle yaptığı telefon görüşmelerini dinlemek yerine, keşke bu ihanetleri takibe alsaydınız." Diye sormak gerekmez mi? Şu vahamete bakınız ki, bu heykeli dikme kahpeliğini yapanlar ve seyirci kalanlar değil de, haber yapıp millete duyuranlar suçlu. Bu rezilliği, bu alçaklığı dile getirmek, karşı çıkmak ve devleti ve devlet yetkililerini görev çağırmak, çözüm sürecinden mutlu olmamak ve bu işlerin bitmesini istememek oluyormuş. 

Bebek katiliyle görüşme 

Bay Atalay ülkenin varlığını ve birliğini nasıl çözdüklerini itiraf etmeye devam ediyor: "Bundan sonrası sınırları iyi çizilmiş bir yol haritasını çalışıyoruz. Bizim MİT Müsteşarlığımız daha çok İmralı ile görüşüyor ama görüşme heyetleri bundan sonra biraz genişleyecek. MİT dışından da devletin diğer kurumlarında da katılım olacak. Oluşacak yeni heyetimizin Kandil'le de direkt görüşmesini ben arzu ediyorum. Bu işin artık son adımların belirlenmesi safhasındayız. Gerekiyorsa Avrupa kanadıyla da olacak. O mutabakatlar sağlandıktan sonra da görüşmeler başlayacak. Çerçeve belli, zaman belli, kimin ne yapacağı belli hale gelsin." 

Şeref masası 

Bay Atalay'ın sınırları iyi çizilmiş yol haritası, bebek katilinin yattığı inden hazırlayıp ellerine verdiği haritadan başka bir şey değildir. Bu haritanın MİT üzerinden ellerine ulaştırıldığı yine kendi itirafıdır. Bu kadarla da kalmıyor, bebek katilinin yeni talimatlarını almaya hazır olduklarını, aracıları ortadan kaldırıp doğrudan görüşebileceklerini ve Kandillilerle de masaya oturacaklarını da açık biçimde ilan ediyor. Bay Atalay'ın söylediği gibi bu ihanetin artık son adımları atılmaktadır. Bölücü hainlerin Avrupa kanadı dahil tamamının beklentileri karşılanmıştır. Çerçeve belirlenmiş, zaman ayarlanmış, kimin ne yapacağı, hangi pozisyonu alacağı kesinleştirilmiştir. Sırada bu ihaneti bir belgeyle bağlamak için başta bebek katili olmak üzere bölücü güruhun temsilcileriyle açık ve aleni görüşmeler vardır. Bay Atalay'ın bu açıklamaları aynı zamanda, "PKK ile görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir" diyen Erdoğan'a da, kesin ve net bir cevaptır. 

Milletle alay ediyorlar 

Bay Atalay'ın bütün bu sözlerin altının nasıl doldurulduğunu da bölgede yaşananlar belgeliyor. Ülkenin belli bir bölgesinde ayrı bir dil konuşulmakta, ayrı paçavralar sallanmakta, ayrı asayiş birimleri oluşmakta, ayrı vergiler toplanmaktadır. Bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından, "Kürdistan" denilerek adı da konulmuştur. Şimdi sınırlarını çizip son darbeyi indirmeye hazırlanıyorlar. Eğer buradan bir birlik bütünlük çıkacağını ve ülkenin bölünmeyeceğini hala iddia ederek akıl tutulması yaşayanlar varsa, dönsün Irak'a, Suriye'ye baksınlar. Barzani Irak'ın toprak bütünlüğünü saygı duyduysa, İmralı canisi de Türkiye'nin birlik ve beraberliğine saygı duyar. Milletin aklıyla daha fazla alay etmeyin. Türk bayrağı indirilerek, bölücü bir katilin heykeli dikilerek ülkenin birliği nasıl sağlanabilir? Kimse kimseyi kandırmasın, ülke bizzat AKP iktidarı araçlığı ile bölünüyor. Bu kadar kesin, bu kadar nettir. 

Güler misin, ağlar mısın? 

Bay Atalay bu kadar şeyi söyledikten sonra, dönüyor suratı haktan görünebilmek için, "Buradan valilik, kaymakam ve jandarmaya söylüyorum. Vatandaşı tehdit eden, haraç toplayan, provokasyonel eylemler çözüm süreciyle alakalı değildir. Hepsine tereddütsüzce müdahale edilsin. Süreç var diye yasadışı olaylara izin verilemez." Diyor. Tam bir güler misin, ağlar mısın durumu. Sayın bakan bu sözü alın önce bizzat kendinize uygulayın. Yasadışı olaylara izin verilemez diyen bakanın kendisi yasa dışı işler yapıyorsa vali, kaymakam, jandarma kime ve nasıl müdahale edecek? Bölücü terör liderleriyle masa kurmak, müzakere yürütmek hangi vicdana, hangi yasaya sığıyor? 

Bakanın bütün açıklamaları Türkiye'nin nasıl bir felakete sürüklendiğinin itirafıdır. Asıl mesele Türk milletinin bu ihaneti daha ne kadar seyredeceği ve hazmedeceğindedir.