Türkiye'yi, Suriye'nin kuzeyinde oluşan bataklığa çekmek ve Mehmetçiği PKK'yla yanyana getirmek isteyen hainlerin bu cüreti nereden buldukları, gayet açıktır. Hiç dolandırmadan ve uzatmadan söyleyelim: Adına, "çözüm" denilen ihanet projesi, bugün yaşananların temel sebebidir. 

 

AKIL TUTULMASI 

Dünyada terör örgütlerine teslim olarak, onların verdiği yol haritasını hayata geçirerek huzuru sağlamış hiçbir ülke yoktur. Bu millet yıllardır kandırılıyor ve ihanete alıştırılıyor. Nitekim, geldiğimiz yer terörün ülkenin her yerine yayılması, açık ve aleni bir isyanın başlatılmasıdır. Ülkeyi bu hale düşürenlerin hala çıkıp çözümden, açılımdan, süreçten bahsetmesinin iyi niyetle izahı mümkün değildir. Bu eğer bilerek ve isteyerek bir ihanete ortaklık etmek değilse, acil tedavi edilmesi gereken bir akıl tutulmasıdır. 

 

İSTEYİP DE ALAMADIKLARI BİR ŞEY KALMADI 

Çözümcülerin söyledikleri doğru ve haklı olsaydı, geldiğimiz yer ülkenin her yerinin yakılıp yıkılması olmazdı. Tam tersine bir rahatlamanın, bir kardeşliğin, bir normalleşmenin istisnasız her yerde hissedilmesi gerekirdi. Ancak, tam tersi olmuştur. Verdikçe azmışlar ve zıvanadan çıkmışlardır. İsteyip de almadıkları hiçbir şey kalmamıştır. Bunu biz söylemiyoruz, AKP'nin televizyonlarda hazmettirme operasyonu yapan yanaşmaları ve sözcüleri söylüyor. PKK'nın dağa çıkmaya, katliam yapmaya gerekçe gösterdiği her şeyi verdiklerini ayrıntılarıyla anlatıyorlar. Onlar anlatmasa da, zaten herşey bütün Türk milletinin gözleri önünde gerçekleşiyor. 

 

VERDİKÇE AZDILAR 

Bu ihanet sürüsü, "dilimizi konuşamıyoruz" diye bu devlete ve millete iftira ettiler. AKP hükümeti bunlara inanarak kanun değiştirdi, Anayasa yaptı, yetmedi televizyon kurdu, devletin kanallarından Kürtçe yayın yaptı. Sonuç daha da azmak ve kan dökmek oldu. İhanet güruhu, devlet dairelerinde ayrı bir dilin kullanılmasını istedi, AKP iktidarı onu da verdi. Sonuç, devleti tanımamak, Türkçeyi yok etmek ve tabelaları değiştirmek oldu. Hain taifesi bebek katilinin yattığı yeri bahane etti. AKP, 5 milyon lira harcayıp bu caniye özel saray yaptı, yetmedi televizyon verdi, o da yetmedi, spor yapma imkanı sağladı ve yanına arkadaş gönderdi. Sonuç, bu katilin yattığı yeri parti genel merkezine dönüştürmek ve oradan parti yönetmek, örgüte talimat yağdırmak ve hatta ne acıdır ki, meclisin gündemini belirlemek oldu. Bölücü hainler, kendi dillerinde propaganda yapma imkanı istedi ve bu istek anında yerine getirildi. Sonuç, Atatürk heykellerine saldırmak, Türk bayrağını yakmak, paçavralar asmak oldu. İhanet güruhu devletin güvenlik güçlerinin geri çekilmesini istedi. AKP, bunu da yaptı. Sonuç, hainlerin yol kesmesi, vergi toplaması, asayiş birimleri oluşturması ve mahkeme kurması oldu. Hainler aldıkları bu tavizlerle ülkenin belli bir bölgesine "Kürdistan" dediler. AKP hükümeti, "Sivas'ın ötesi" diyerek sınır çizdi ve bu kalleşliği de onayladı ve kabul etti. Hain taifesi dağdaki katillerin artık şehre inmesini istedi. AKP kanun çıkardı, yol açtı eli silahlı katilleri şehirlere sağlamakla kalmadı, onlara ev, iş ve sosyal güvence vereceğini de ilan etti. Sonuç, bu katil sürüsünün her yeri yakıp yıkması ve isyan başlatması oldu. Geriye kaldı, bebek katilinin serbest bırakılması. Onun için de hazırlık yapıyorlar. Meclisten özel bir kanun çıkardılar, sonra da ona dayalı olarak yönetmelik çıkardılar ve "müzakerelere" başlayacaklarını duyurdular. 

 

SAYIN BAHÇELİ'NİN TESPİT VE UYARISI 

Her zaman olduğu gibi, IŞİD bahanesiyle başlatılan bu isyan provaları karşısında da, en kararlı ve onurlu duruşu MHP ortaya koymuştur. Genel Başkan sayın Devlet Bahçeli, "IŞİD terörünün Kobani ablukasını Türkiye'ye mal etme kurnazlığı projelendirilmiş, önü arkası düşünülmüş, aynı zamanda içeriğinde küresel ve bölgesel uzantılarının da yer aldığı acımasız bir senaryodur. PKK-PYD-HDP ve İmralı canisinden müteşekkil terör konsorsiyumu AKP'den daha fazla taviz koparmak, Türkiye'nin elini kolunu daha çok bağlamak için IŞİD'den nemalanmakta, Kobani'yi kullanmaktadır. Bu itibarla Türkiye'nin ufku perdelenmek, tarihi yürüyüşü sekteye uğratılmak istenmektedir." Sözleriyle bir durum tespiti yapmış ve hükümeti şu sözlerle uyarmıştır: "Başbakan ve Hükümeti, artan ve kontrolden çıkması an meselesi olan şiddet hadiseleri karşısında her tedbiri sırasıyla alacak basiret, dirayet ve cesareti gösterebilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti teröristlerin oyuncağı, komşu coğrafyalardaki istikrarsızlığın alıcısı olmayacaktır. Çok açık uyarıyorum, AKP Hükümeti Türkiye'nin milli ve stratejik hedeflerine duyarsız kalmayı sürdürürse, çoktan bitmiş ve gömülmüş olan süreç ihanetine oksijen vermeye devam ederse çözülme kaçınılmaz olacaktır." 

 

HAİNLERE KOZ VERİLMEYECEK 

Sayın Bahçeli, Türk milleti ve parti teşkilatlarına da şu tarihi uyarıyı yapmıştır: " Vatandaşlarımızın sakinlik içinde, aklıselim çerçevesinde sabır ve olgunluğun çizgisinden ayrılmaması en öncelikli tavsiye ve temennimizdir. Ayrıca Milliyetçi-Ülkücü Hareket'in her mensubu uyanık ve dikkatli olacak, muhtemel kavga ve çatışmalardan kesinlikle uzak kalacaktır. Türkiye sevdalısı aziz dava arkadaşlarım, çakılan etnik kıvılcımın nelere mal olacağını, pusuya yatmış bölücülerin bin yıllık kardeşlik ve kader ortaklığına darbe vurmak için nasıl kuyruğa girdiğini bilmek ve görmek zorundadır. Kardeş kavgası çıkartmak ve son yurdumuzu baştan ayağa cehenneme çevirmek için iştahlı olan şiddetseverlere koz verilmeyecektir. Milliyetçi-Ülkücü Hareket'in simge ve işaretlerini kullanarak sokaklara çıkanların karanlık mahfillerin telkin ve yönlendirmesi altındaki ajan-provokatörler olduğu unutulmamalıdır. Birlik ve beraberlik içinde kalınırsa bu kötü günler mutlaka aşılacak, toplumsal huzur ve denge yeniden tesis edilecektir." 

Bu satırları yazarken, televizyonlardan sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trabzon'daki açılışlarda yaptığı konuşma canlı olarak yayınlanıyordu. Cumhurbaşkanı'nın bulunduğu makamın sorumluluğunu unutup siyasi parti liderini bile geride bırakan üslubu ve tavrı, siyasette yeni gerilimlerin yaşanacağının habercisidir. Sayın Bahçeli, "Erdoğan'dan Cumhurbaşkanı olmaz" derken ne kadar haklı olduğunu bir defa daha ibretle izledik.