Cari açık; ülkenin dış ödemeler bilançosunda döviz girişlerinin döviz çıkışlarından az olduğunu anlatmak için kullanılan bir terimdir. Bunun terside mümkündür. Yani döviz girişleri, döviz çıkışlarından fazla olabilir. Bu durumu ise cari fazla ile ifade edilmektedir. Ödemeler bilançosunun cari fazla vermesi, paranın değerlenmesi sonucu ihracatın azalmasına ve ekonomik durgunluğa sebep olmaktadır. (bkz. Japonya ve Almanya' da olduğu gibi ) Ama asıl problem cari açığın belli bir eşiğin üzerinde greçekleşmesinden kaynaklanmaktadır. (ülkemizde ve diğer fakir ülkelerde olduğu gibi)

Cari açığın nedeni ülke olarak, diğer ülkelere sattığımızdan çok mal almamızdır. Diğer bir ifadeyle ithalatın ihracat ve turizm gelirleri toplamından fazla olması, yani ürettiğimizden çok tüketiyor olmamız cari açık olarak karşımıza çıkmaktadır. Hele bizim gibi enerji, hammadde ve teknoloji de dışa bağımlı ülkelerde problem daha da katmerli hale gelmekte ve vatandaşın mutfaktaki yemeğinden dış politikaya kadar yapacağınız her hamleyi etkilemektedir. Cari açık 1946 yılından beri devam eden , birtürlü tedavi edemediğimiz ulusal hastalığımızdır.Yaşı ellinin üzerinde olanlar hazinenin 70 cente muhtaç olduğu yılları, benzin ve tüpgaz kuyruklarını hatırlayacaklardır.

Çok şükür günümüzde döviz yokluğundan kaynaklanan bir kıtlık yaşamıyoruz. Ama bu işlerin iyi gittiği anlamına  gelmediği gibi her an geçmişte kalan bu sıkıntıların gündeme geleceği endişesi veriyor. Diğer taraftan ülke ekonomilerini değerlendirip not veren kuruluşlar ' dan hep kötü  not almamıza neden oluyor. Ekonomiden kötü not alınca borçlanma maliyeti başta olmak üzere dış piyasalardan temin edilecek ihtaiyaçların bedeli  artıyor.

2012 yılında ihracatımız 152 milyar dolar, ithalat ise 220 milyar dolar civarında gerçekleşti. Dış ticarette yaklaşık 70 milyar dolar açık verdik. Yukarıda belirtiğimiz gibi enerjide, savunmada ve sanayinin temel girdilerinde dışa bağımlıyız ve ithalatımızın yaklaşık 4/3 ü bu kalemlerden oluşuyor. Diğer taraftan ihraç ürünlerimizin ortalama kilo fiyatı 1,5 dolar, ithal ettiğimiz malların ortalama kilo fiyatı 3,4 dolar civarındadır. Yani katma değeri düşük mallar satıp, katma değeri yüksek mallar satınalıyoruz. Bir akıllı telefon veya bilgisayar alabilmek için kaç kilo domates vermek gerektiğini hesaplayabilirisiniz.                                                                                                                                          Böyle olunca da bölgede söz sahibi ülke olmak, küresel güç olmak gibi söylemler havada kalıyor.Hamasetten öteye geçmiyor. İhracatı artırmak için çabalıyoruz ancak bir anlamda ihracat artışı ithalat artışına bağlı. Dış pazar bulmanın yanında enerji, hammadde ve aramalı ithal edebildiğimiz ölçüde ihracatı artırabilmekteyiz.

Çözüm nedir derseniz, öncelikle tüketimde israfı önlemeliyiz.Devletin bu konuya ciddiyetle eğilmesi şarttır. Mesela televizyon dizilerinde inanç ve ahlakımıza aykırı yaşantıları gençlere dikte ettirmek yerine tasarrufu özendirici konular işlenebilir. Okullarda, camilerde radyolarda, televizyonlarda bu konunun sürekli işlenerek kamu oyunun bilinçlendirilmesi gerekir. İsrafın önlenmesi cari açığı % 15 – 20 azaltacaktır.                                                                                  Petrol ve doğalgazda hem yerli üretimi artıracak çalışmalara hız verilmeli hemde alternatif enerji kaynakları araştırılmalıdır.

Üretimi katma değeri düşük geleneksel ürünlerden yüksek teknoloji ürünü mallara dönüştürmeliyiz. Üzerinde türk malı yazan, araba, uçak, bilgisayar, telefon, silah ve teçhizat dünya pazarlarında dolaşıma çıkmadığı sürece biz, Avrupa, Amerika ve uzak doğunun pazarı olmaya devam ederiz ve küresel güç olma, lider ülke olma hayallerimiz kursağımızda kalır.