Bilindiği gibi 14 mayıs tarihi itibarıyle  borcumuzu sıfırladık ve yarım asırlık IMF boyunduruğundan kurtulduk.  Aynı gün hükümet ve taraftarları zafer çığlıkları atarken, muhalif medyada bunun doğru olmadığını, aslında  gırtlağımıza kadar borca batmış olduğumuzu, on yıl öncesi ile mukayese ederek  yazıp çiziyordu. Acaba hangisi doğru?.

İkiside abartılı. 31.12.2012 tarihi itibarıyle, 110,8 milyar doları kamunun, 114,6 milyar doları reel sektörün, 111,5 milyar doları da  kar rekorları kıran bankaların olmak üzere toplam 336,9 milyar dolar dış borç bulunmaktadır. Kamu borçlarının 11 milyar doları, özel sektör borçlarının 88,8 milyar doları kısa vadelidir. Yani geri ödemede herhangibir sıkıntı yoktur.                              Özel sektörün borcunun ne kadarının gerçek, ne kadarının sanal olduğu bilinmemektedir. Sanaldan kastım; bazı patronlarımızın kendi paralarını yurt dışına gönderip sonrada kendi şirketlerine borç veriyormuş gibi gösterdiklerini artık biliyoruz.

Nitekim 2009 yılında hükümet, IMF ile program yapmayacağını açıkladığında, sözünü ettiğimiz çevreler; eğer IMF' den 35 milyar dolar borç alınıp kendilerine verilmezse borç taksitlerini ödeyemeyeceklerini ve ekonominin krize gireceğini söylüyorlardı. Hükümet bu blöfü yemedi, onlarda krize falan girmeden borçlarını paşa paşa ödediler. Ayrıca üç gün önce Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu' na olan borçlarını ödemediği için iki şirketine el konulan bir holding patronumuzun İsviçre' de zenginler listesine girdiğini gazeteler yazdı.

Konumuza dönersek, 2002 yılında kamukesiminin dış borcu 64,5 milyar dolar, özel sektörün borcu ise 43,1 milyar dolardı. Geçen on yıllık sürede özel sektör borçlanmada kamuyu ikiye katladı. Devlet elindeki malları satarak kaynak sağlarken özel sektör borçlanarak mal sahibi oldu. Diğer taraftan geçtiğimiz yıllarda MB ' nın uyguladığı yüksek faiz düşük kur politaikasını özel bankalar çok iyi değerlendirdiler, yurt dışından aldıkları ucuz kredileri yüksek faizlerle kullandırdılar. Tabii bu krediler üretimde ve yatırımda kullanılsaydı sorun olmayacaktı. Ancak ağırlıklı olarak tüketimin finansmanında kullandırıldı. Sadece sanayici ve tüccarın borcu artmadı,  hane halkı borçluluk oranı da yükseldi.

Kamu kesiminin 2002 yılında 155,2 milyar TL olan iç borç stoku, 2011sonunda 387,6 milyar TL'na, 2012 sonu itibarıyle de 408,3 milyar TL' na ulaştı. Burada önemli olan borç yükünün taşınabilir olup olmadığıdır. Avrupa Birliği Maastricht kriterlerine göre kamu borç stokunun enfazla, GSYİH nın % 60 ı kadar olmalıdır. 2012 yılı sonunda iç ve dış borçlar toplamı 510,9 milyar TL, yine aynı tarihte GSYİH mız 1 trilyon 416,8 milyar TL olduğuna göre borçların GSYİH ya oranı %36 olmaktadır. Bu oranın 2002 yılında % 74 olduğu dikkate alındığında nisbi olarak bir azalma olduğunu görüyoruz.

Son söz ; borcun iyisi olmaz.