Bölgedeki alavere dalavere siyasetinin sonucu Türkiye'nin amansız bir kuşatmaya alınması ve bölünmenin daha sağlamlaştırılmasıdır. Bugüne kadar BOP'cular planlayıp kullanıma sunuyordu, PKK yolu açıyor ve yol haritası hazırlıyordu, AKP yerine getiriyordu. Ancak, bu plan yalama oldu ve istenilen hızda işlememeye başladı. Hemen (b) planını devreye soktular. Şimdi BOP adına IŞİD yolu açıyor, PKK bu yoldan yürüyor, ABD emrediyor, AKP gereğini yapıyor. 
 
BAŞIMIZA YENİ BELALAR AÇILDI 
IŞİD terör uygulayarak, yakıp yıkarak, güya bölgede bir İslam Devleti kurmaya çabalıyor. Ama şu rezilliğe bakınız ki, oluk oluk Müslüman kanı akarken, bu durumdan menfaat sağlayan, konumunu pekiştirip bugüne kadar yaptıkları ihanete haklılık kazandıran Barzani oluyor, PYD oluyor, PKK oluyor ve onların ağababaları olan ABD ve İsrail oluyor. Her anlamda kaybeden tek ülke ne yazık ki, yine Türkiye'dir. Bölgede bu kadar ülkenin temsilcisi varken, IŞİD'in niye Türk konsolosluğunu basıp 49 insanımızı rehin aldığı, şimdi çok daha iyi anlaşılıyor. Bu rehineler bahane edilerek terör örgütleriyle irtibat kurmak, pazarlık yürütmek, takasa girmek legal ve normal bir hale getirilmiştir. Rehin alınma olayında da, kurtarılması sırasında da Türkiye'nin başına yeni belalar açılmış, yeni kayıplar yaşanmıştır. Vatandaşlarımızın sağ-salim ülkeye getirilmeleri elbette çok önemlidir. Ancak bu durum ortadaki vahameti de, ayıpları da, kayıpları da ve bedelleri görmezden gelmeye ve kaldırmaya yetmiyor. 
 
İSTENSE IŞİD BİTİRİLİRDİ 
Eğer istenseydi IŞİD denilen kanlı örgütün başı çoktan ezilmiş olurdu. Şu anda ABD'de, bu canavarları tamamen ortadan kaldırmak için değil, kontrolde tutup kullanmak için planlar yapılıyor. Onun için sadece hava saldırısı ile yetiniliyor. Onun için esaslı bir yok etme harekatı planlanmıyor. Karadaki mücadeleyi yerel güçlere bırakacaklarını, bunun için de eğitim ve silah dahil, her türlü yardımın yapılacağını açıklıyorlar. Daha önce de yazdık. Bölgedeki yerel güçlerin kimler olduğunu bakınca tablo daha netleşiyor. Suriye'de ve Irak'da ABD'nin işbirliği yapıp silah vereceği yerel güçlerin tamamı ya PKK, PYD gibi terör örgütüdür veya Barzani gibi terör örgütleri ile bağlantılıdır. IŞİD'den tek farkları ABD'nin kontrolünde, hatta emrinde olmalarıdır. Dolayısı ile verilecek ağır silahların ve sağlanacak imkanların tamamının terör örgütlerine gideceği aşikardır. 
 
ZIVANADAN ÇIKTILAR 
IŞİD'in BOP'un işini nasıl kolaylaştırdığını kendi ülkemizde daha net ve daha yakıcı bir şekilde görüyoruz. PKK ihaneti IŞİD'le birlikte yeni bir ivme kazanmış ve meşrulaştırma yoluna sokulmuştur. İmralı'daki bebek katili de, Kan dilli sürüngenler de, şehirlerdeki uzantılar da, siyasetteki hainler de iyice zıvanadan çıkmış durumdadırlar. Bebek katili, kendisiyle masa kurulmasını yeterli bulmamış, IŞİD'i emsal göstererek her istediklerinin kayıtsız şartsız teslim edilmesini isteme cüreti göstermiştir. Dağdaki katiller aynı bahane ile isyan çağrılarında bulunma kalleşliği yapmış, şehirdeki uzantılar siyasetteki hainlerle birlikte, bölgede devleti yok saymışlardır. Milletvekili sıfatı bulunan bir hainin Türk askerini taşladığı gazetelere yansımış, Diyarbakır Belediye başkanı, askerin önünden çekilmesini isterken "sizin devletiniz" diyerek, kin kusmuştur. 
 
BU MU ÇÖZÜM? 
Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırın diğer tarafında IŞİD zulmünden kaçanları hiçbir sorgulama yapmadan, hiçbir kontrolden geçirmeden içeri alırken, bu ihanet güruhunun ne yapmaya çalıştığı gayet açıktır. Bu durum sadece nankörlükle izah edilemez. Devleti yok sayıp, devletin koyduğu kuralları, kanunları ve Anayasayı işlemez hale getiriyorlar. Kendilerini devlet yerine koyup, güya PYD güçleriyle birleşip IŞİD'le çatışmaya gidiyorlar. Asıl hedef bunun üzerinden kendilerine bir meşruiyet ve ihanete bir uluslararası boyut kazandırmaktır. Bütün bunlar planlı ve maksatlıdır. Nitekim, İmralı'daki bebek katilinin verdiği talimat, Kan dilli sürüngenlerin yaptığı tehditler nasıl bir ihanet yolu açıldığını ve AKP'nin "çözüm" diyerek ülkeyi nasıl çözdüğünü net biçimde ortaya koyuyor. Bebek katili aynen şunları söylüyor: "Halkımızın yüksek yoğunluklu savaşa karşı yaşamını şekillendirmesi gerekiyor. Sadece Rojava halkı değil kuzey ve tüm parçalardaki Kürt halkının buna göre yaşamını şekillendirmesi gerekiyor. Bütün Kürt halkını topyekun bu yüksek yoğunluklu savaşa karşı direnişe geçmeye çağırıyorum." 
 
BÖLÜYOR VE AYRIŞTIYORLAR 
Hani barış olacaktı? Hani analar ağlamayacaktı? Hangi ülkenin birliği ve bütünlüğü sağlanacaktı? Hani Türkiye bölünmeyecekti? Bebek katilinin sözlerinde, siyasetteki hainlerin yaptıklarında, uzantılarının eylemlerinde, birlikten bütünlükten bir iz görebilen var mı? Tam tersine, Büyük Kürdistan'dan söz ediyorlar. Bölüyor ve ayrıştırıyorlar. Buna karşı çıkanlara karşı da direniş ve savaş çağırısı yapıyorlar. Bütün bu gelişmeler, bütün bu yaşananlar, MHP'nin bugüne kadar söylediklerinin ne kadar haklı, ne kadar doğru olduğunu, AKP'nin ülkenin varlığını ve birliğini nasıl çözüp lime lime ettiğini ve BOP yolunda bölünmenin eşiğine getirdiğini ispatlıyor. 
Başta da belirttiğimiz gibi, BOP adına IŞİD yolu açıyor, PKK bu yoldan yürüyor, ABD emrediyor, AKP gereğini yapıyor.