Adına "çözüm" denilen ihanetin, ülkenin varlığını ve birliğini çözmekten başka bir sonuç doğurmayacağını bizzat projeyi yürütenler de biliyorlar ve satır aralarında söylüyorlar. Bu ihanetin projesinin acı sonuçlar verdiğinin artık aklı başında herkes tarafından görülmesi ve anlaşılması karşısında itiraflarını daha da netleştirdiler. Arkası arkasına çok çarpıcı, çok vahim, çok düşündürücü açıklamalar geldi. 

Projenin sahibi 

Hiç şüphe yok ki, bu projenin asıl sahibi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Belediye başkanlığı döneminde hazırladığı projeyi, başbakanlığında uygulamaya konulmuştur. AKP zaten bunun için ortaya çıkmış ve BOP yolunda zemin hazırlanarak iktidara taşınmıştır. Her şey onun isteği ve uygulamalarıyla yürümektedir. Şu anda çıksın, bugüne kadar söylediklerinin tam aksine, bu sürecin bitiğini ve devletin adam gibi bu ihanet güruhuyla mücadele edeceğini beyan etsin, başbakandan bakanlara, aklı karışık güruhtan yanaşma ve beslemelere kadar tamamı, anında yüzseksen derece çark ederler. Bugüne kadar söylediklerini bir kenara bırakır, yapılanın ne kadar yanlış olduğun destanlarını yazar, kahramanlık naraları atarlar. Bunun örneklerini yaşadık. Erdoğan bebek katilinin idamından, dağdan inen katil sürüsüyle HDP milletvekillerinin kucaklaşmasının suç olduğundan ve dokunulmazlıklarının kaldırılması gerektiğinden söz edince, tamamının koro halinde aynı şeyleri tekrarladılar. Erdoğan, sonra bu söylediklerini unutup tam tersini yaptı, bebek katiliyle şeref masaları kurdu, dokunulmazlığının kaldırılmasından dem vurduğu milletvekilleriyle özel görüşmeler yürüttü. Arkasındaki güruh ondan önce koştu, bebek katilini barış elçisi ilan etti. 

AKP değil de devlet yapmış! 

Başka hiçbir bilgi ve belge olmasa dahi, yaptıklarının yanlış olduğunu kendilerinin de bildiğini ve bunu milletin fark etmesinden ne kadar endişe duyduklarını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Afganistan dönüşünde uçağındaki beslemelere yaptığı açıklamalar, net biçimde ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanı, 

"Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olmuş olan bir insan var." Diyerek, bebek katilinin suçunun ne olduğunu hatırlatıyor. Sonraki cümle çok ilginç, "Bu insani şartların iyileştirilmesine yönelik yapılması gereken her şeyi bu devlet yapmıştır." Ağırlaştırılmış mübbet hapse mahkum olan bir caniye yardım etmenin ve işbirliği yapmanın, kanunlarımıza göre suç ve ihanete ortak olmak olduğunu çok iyi bildiği içinde şartların iyileştirmesine yönelik gerekenleri kendi hükümetleri değil de, devlet yapmış oluyor. 

İtiraf 

Bu sözü ciddiye alırsanız, hükümetin bütün bu ihanet sürecinde hiçbir etkisi, hiçbir katkısı yok zannedersiniz. Her şeyi hükümete rağmen devlet yapmış. Aynı şeyi, "biz görüşmedik devlet görüştü" diyerek, caniyle yapılan şeref görüşmeleri ortaya çıkınca da söylemişti. Ancak, sonraki cümlelerde caninin inini nasıl parti genel merkezine dönüştürdüklerini yine kendisi itiraf ediyor: "Bundan daha ilerisi zaten olamaz. Herhalde kalkıp özel villa tahsis edilecek hal yok. Şu anda orada 2 odası var, 2 odasının dışında televizyonu. Bunların hiçbirisi yoktu, bizim iktidarımız döneminde bunları verdik. Bunun dışında oradaki 5 tane diğer mahkumla görüşebilme imkanı var, bunun dışında daha ne olacak." 

İhanet içinden çıkılmaz hale geldi 

Bunun arkasından gelen cümle ise bütün gayretlerine rağmen bebek katilini henüz tek müzakereci haline getiremediklerinin ve ihaneti içinden çıkılmaz hale nasıl dönüştürdüklerinin ispatı: " Başmüzakereci, vesaire gibi böyle bir şeyler, bunlar çok büyük tehlike, çok büyük yanlış. İstihbarat müsteşarımız gidiyor, zaten kendisiyle görüşülmesi gereken konuları görüşüyorlar. Ama son zamanlarda bir şeyler değişti. Şu anda bakıyorsunuz İmralı farklı bir havada, dağ farklı bir havada, Parlamento'daki temsilcileri farklı bir havada, böyle bir ayrışmanın, bölüşmenin olduğu yerde ülkemi karıştıranların hali de ortada." 

Bakanlar tam tersini söylüyor 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İmralı canisin başmüzakereci yapılmasını, "çok büyük tehlike, çok büyük yanlış" olarak değerlendirmesinin, tamamen milletin gazabından korkulduğu için, duruma göre vaziyet almak dışında bir önemi olmadığı bakanların ve çok daha önemlisi Başbakanın yaptığı açıklamalarla ortaya çıkıyor. İçişleri Bakanı Efkan Ala, İmralı canisinin şartlarının iyileştirilmesi konusunda, "Çözüme katkıda bulunacaksa, milletimizin aleyhine olmazsa Öcalan için bazı adımlar atarız" derken, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da, "Bunu şimdiden konuşmanın sürece zarar verebileceğini düşünüyorum. Ancak cezaevi şartları süreç ilerledikçe değerlendirilebilir, iyileşmeler olabilir" sözleriyle, bebek katiline yeni imkanlar sağlanacağını net olarak ortaya koyuyorlar. Zaten bütün bunlar yaşanmadan birkaç gün önce yanaşma ve beslemelerin harekete geçip, parselledikleri televizyon kanallarında bebek katilinin şartlarının iyileştirilmesinden başlayıp, salıverilmesine kadar giden hazmettirme operasyonlarına başlaması bir tesadüf değildi. Biz daha o gün, "talimat aldılar ve bu bebek katiliyle ilgili yeni gelişmeleri hazmettirmek için harekete geçtiler" demiştik. 

Hedef milli ve üniter devlet 

Bütün bunların gelip toplandığı yeri ve işin aslının ne olduğunu Başbakan Ahmet Davutoğlu, aklı karışıklara yeniden sefer görev emri vermek için yaptığı toplantıda, beklide bugüne kadar hiç olmadığı kadar net ifadelerle itiraf etmiştir. 

Davutoğlu, "Artık Birinci Dünya Savaşı'nın 100. yılında idrak eden insanlar olarak hepimiz bir kere şunu keşfetmek zorundayız; Tekçi yapılar, kadim kültürlerin olduğu yerlerde hangi etnik ve mezhebi, dini grup adına olursa olun acı, hüzün getiriyor. Bu sadece bizde değil Pakistan-Hindistan bölünmesinde de yaşanan acıları hatırlayınız" diyor. Burada kast edilen tekçi yapı milli ve üniter devlettir. Milli ve üniter devlet acı ve hüzün getiriyormuş. O halde yapılması gereken çoklu yapıya gitmek ve benzer bütün yapılarda olduğu gibi milleti ayrıştırmak, ülkeyi paylaştırmak ve bölmektir. Zaten AKP'de bunu yapıyor. BOP yolunda bunu yapması için hazırlandı, iktidara taşındı ve orada tutuldu. Onlar da varlık sebeplerinin gereğini yapıyorlar. Burada cevap arayan soru şudur: Onlar varlık sebeplerinin gereğini yapıyorlar da, bu millet bunu nasıl hazmediyor? Bu hazım kapasitesi önümüzdeki seçimlerde de devam ederse, ne olacağını hala anlamayanlar için söyleyecek söz kalmamıştır.