DEM Partili belediyenin ilk toplantısında İstiklal Marşı krizi! DEM Partili belediyenin ilk toplantısında İstiklal Marşı krizi!
İstiklal Harbi günlerinde, Sakarya Meydan Muharebelerinin en kritik dönemlerinde, top seslerinin Ankara’dan duyulmaya başlandığı ve Büyük Millet Meclisi’nin Kayseri’ye nakledilmesinin bile düşünüldüğü günlerde, Atatürk, günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü ve bugün müze olarak değerlendirilen Ankara Tren İstasyon’undaki evde, bir sabah erken kalktığı bir sırada Çavuş Ali Metin’e:
‘’Acele olarak Fevzi Paşa’yı telefonla ara, bul ve hemen buraya gelmesini söyle’’diyor.
Ali Metin, Fevzi Paşa’yı telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi Paşa da Atatürk’ün yanına gelmek üzere hemen evden çıkmakta olduğunu söylüyor. Fevzi Paşa, Atatürk’ün yanına gelince, Atatürk ona bir kâğıt kalem uzatıp:
‘’Bugün gördüğün rüyayı yaz ve bana ver.’’diyor.
Kendi de bir kâğıt kalem alıp aynı şekilde o gün gördüğü rüyayı, Fevzi Paşa’ya vermek üzere yazmaya başlıyor. Yazma işibittikten sonra, her iki paşa da karşılıklı olarak yazdıklarını alıp okuyorlar ve okuma işi bittikten snra birbirilerine bakıp sevinçle gülümsüyorlar.
Her ikisinin de yazdıklarını kendi kâğıtlarından okuyan Çavuş Ali Metin, her iki kâğıtta da şu rüyanın yazılımış olduğunu görüyor:
Hz. Peygamber(SAV) Efendimiz, Hacı Bayram-ı Veli’ye diyor ki:
‘’Mustafa’ya söyle, korkmasın, sonunda zafer onların olcak.’’
Bilindiği gibi, aynı gecede rüyalarında Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz, Hacı Bayram-ı Veli’ye bu sözleri söylerken gören o iki muzaffer komutanın o günkü isimleri, ‘’Mustafa Kemal’’ ve ‘’Mutafa Fevzi’’dir.
*
Sakarya Savaşı’na “Subay Savaşı” denir.
Subay zayiatımız erlerden daha fazla olmuştur
Subay zayiatımız neden bu kadar çok olmuştu?
Çünkü maalesef Sakarya'da Türk ordusundan bazı erler savaştan kaçtı, yani sıvıştılar. Şehit olan ve yaralanan subaylar o kaçanların yerlerini doldurmaya çalışarak savaştıkları için bu kadar subay zayiatı verdik. Bazı kayıtlara göre erlerin %50'si Yunan önünden kaçtığı söylenmektedir.
Sadece Sakarya değil, Kurtuluş Savaşında Türk ordusundan sıvışan, mücadeleden kaçan epeyce kişi ve sözüm ona asker olmuştur. Buna rağmen, her türlü yokluk ve zorluk içinde Mustafa Kemal ve arkadaşlarının önderliğinde Türk milletinin fedakâr insanlarınca vatan kurtarılmıştır.
Bugün o kaçanların çocukları, torunlarıyla birlikte yaşıyoruz.
İşte onlar ki, dönmesiyle, devşirmesiyle, tarikatıyla, cemaatiyle; CIAsal İslamcılarıyla, liboşuyla, bölücüsüyle, cibiliyetsiziyle, Türk vatanında yaşayıp, Cumhuriyetin faziletleriyle nemalanıp, Cumhuriyeti de, Atatürk'ü de sevmeyen, fırsat bulduğunda söven, altını oyan kesimdir.
Bu vatan mücadelesinden kaçanların çocukları bazı alçaklar da var ki, Kurtuluş Savaşı olmamıştır, yalandır, gibi ipe sapa gelmez laflar ederken, bunlara inanan cibilliyetsiz, akıl fukaraları da olmaktadır. Üstelik bunu da din kisvesiyle yapmaktadırlar. Kurulan laik Cumhuriyete ‘’reklamarası’’ diyen seçilmiş Millet Vekiline kadar…
Oysa şöyle bir baksalar ve görseler, Brezilya milli marşı Portekizce, Belçika milli marşı Fransızca, Kostarika milli marşı İspanyolcadır. 
Neden böyledir biliyor musunuz?
Zamanında ebelerini düşman işgalinden kurtaran bir Mustafa Kemal'leri 
Olmadığı için...
*
Sakarya Savaşlarından, Kurtuluş Savaşlarından kaçanların torunları FETÖCÜ ihanet şebekelerinin ortak özelliklerinden Atatürk’çü Türk Milliyetçisi olarak neyi gördük? 
Cemaat piramitinin, geniş tabanını ‘’ibadet’, orta bölümünü ‘ticaret’,tepe noktasını ise ‘’ihanet’in oluşturduğunu gördük. 
Önemli bir gafletin farkına vardık: Atatürkçü geçinerek dindar halkı dışlayan ve küçümseyen devrim yobazları ile Atatürk'ü din düşmanı göstererek Atatürk düşmanlığı yapan dinci yobazların çirkin yüzlerini gördük.
Ülkede hâkimiyetin kayıtsız, şartsız millette olduğunun milletçe teyit edilmesi gerektiğini gördük. Zafer demokrasinin, meydanlar ise milletin olması gerektiğini gördük.
Ve şimdi ufkun ötesini gören büyük lider Atatürk’ün gençliğe hitabesiyle bizleri uyardığı bugünleri yaşadığımızın farkındalığıyla, milli politikalarımızı yeniden oluşturmanın sorumluluğuyla aklımızı, sağduyumuzu kullanmamız ve milli vicdanımızın sesini duymamız gerektiğini gördük….
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.

A.Kemal GÜL
( Şubat-2021)

Editör: TE Bilisim