Türkiye’de milliyetçi taban yaklaşık %35 civarında kabul edilmektedir. Bu oran hem AKP nin hem de CHP’nin oy oranının çok üzerindedir. Hal böyleyken neden milliyetçi partiler iktidar olma iddiasının uzağında kalarak AKP ve CHP politikalarına mahkûm oluyorlar?
Bu sorulara parti aidiyeti, amigoluğu ya da basit kişisel çıkarlardan kurtularak cevap aramak gerekmektedir.
Yine bu süreci bilimsel bir bakışla değerlendirebilmek için, geçmiş dönemlerde görev almış başkan, reis gibi yaşadığımız sürece dolaylı da olsa etkisi olmuş sözde efsanelerin söylemlerinden kurtulmak gerekmektedir. Zira yarınlarla ilgili bir iddiası, kurgusu olmayan insanlar mevcudu korumak oyunları dışında milliyetçi tabana hiçbir katma değer sunamazlar.
Diğer yandan milliyetçi tabanın güvenini yeniden kazanmak gerekmektedir. Milliyetçi tabanla bütünleşebilmek için şu ana kadar öğretilen bütün güvenlikçi, efsunlu veya soyut bekaya dayandırılan demokratik olmayan buyurucu söylem ve eylemleri de çöpe atmak gerekmektedir.
Türk milliyetçiliği Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde demokratik bir başkaldırı ile Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Dolayısıyla Türk milliyetçiliği demokratik, sivil ve hukukun üstünlüğünü esas alan bir özelliğe sahiptir. Türk milliyetçiliği var olan korumaya çalışan durağan bir milliyetçilik değildir. Aksine devrimci, atılımcı ve geleceğe ışık tutan akılcı ve bilimsel bir milliyetçiliktir.
Atatürk ile Türk milliyetçiliğinin öznesi Türk milleti olmuştur. Demokratik, laik, özgürlükçü bir milliyetçilik hedeflenmiştir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bu parola aslında milleti kul olmaktan çıkarıp yönetimin efendisi yapmıştır.
Padişahların kişiliklerini kutsamak için padişah hizmetinde olan bürokrasiye devlet diyerek devleti kutsama hastalığı da Osmanlıdan günümüze sıçramış olan bir hastalık halini almıştır. Oysa devlet milletin teşkilatlanmış hali olup millette hizmet için vardır.
Türk milliyetçileri, mevcut milliyetçi partilerin bu yanlış öğreti ile kurulmuş olmasından dolayı destek vermemiş olması yukarıda ifade edilen nedenlere dayanmaktadır.
Türk milliyetçileri, parti kutsamalarını kabul etmedikleri için mevcut milliyetçi partilere tam destek vermedikleri seçimlerle ortaya çıkmıştır. Türk milliyetçileri lideri kutsayan ilkel anlayışlara hiçbir şekilde prim vermediler.
Türk milliyetçileri egemen güçlere kolluk kuvveti görevini üstlenen ve bunun sonucunda kriminal suçlara karışan yapılara karşı hep mesafeli davrandılar. Türk milliyetçileri çıkar, ego tatmini ve komitacılıkla oluşmuş yapılara karşı nasıl mesafeli olduklarını yaşanan süreçlerde şahit olduk.
Türk milliyetçileri, İnsani değerlerden kopmuş, ahlaki değerleri hiçe saymış ve meşru olmayan yol ve yöntemlere başvuranlara karşı özellikle son zamanlarda mesafesini tamamen açtı.
Sözün özü dün dünde kaldı cancağızım. Önemli olan yarınlar için bir şeyler söylemek gerekmektedir.
Türk milliyetçileri, sözde milliyetçi patilerin aynı taban üzerinde acımasızca ve ahlaki değerleri de hiçe sayarak nasıl mücadele ettiklerini ibretle izlemektedirler.
Diğer yandan MHP’nin dayattığı Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi zaten küçük partilere yaşam hakkı tanımamaktadır. Bütün bu olumsuzluklar küçük partilerin ülkenin kaderinde etkilerini adeta sıfırlamıştır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden parlamenter sisteme geçmeden milliyetçiler toparlanır mı? Biraz zor görünüyor. Bir mucize gerekir.
Ancak mevcut yapılar geçmişin hastalık sarmalından kurtulamadıkları için günümüzü ve geleceği okumaktan da çok uzaktırlar. Kanaatimce Türkiye parlamenter sisteme geçtikten sonra Türk milliyetçileri de toparlanır.
Abdullah ALAGÖZ