GÜNCEL

BAHÇELİ'NİN 'ŞEREFSİZLER' SÖZÜ BİLİMSEL OLARAK TEYİT EDİLDİ !

Türkiye, MHP Lideri Bahçeli’nin “yalılardaki şerefsizler” polemiğini konuşuyor.


Fransız sosyolog David Behar, “Türk Burjuvazisi”nin röntgenini çekti. Behar’ın, “Türk Büyük Burjuvazisinin Üçüncü Kuşağı” isimli araştırması, millete tepeden bakan “yalı sakinleri”ne dair çok önemli ipuçları veriyor.  

DEMİREL: KAVGA HALKLA BURJUVAZİ ARASINDA

Süleyman Demirel’in Adalet Partisi Genel Başkanlığı döneminde söylediği “Kavga halkla burjuvazi arasında” sözüne yer verilen araştırmada, “Bu çatışma ‘kendiliğinden’ mi oluşuyor, yoksa ‘özellikle’ mi üretiliyor?” sorusuna da cevap arandı. Araştırmada, “Çatışma, burjuvazinin halka yönelik uyumsuz tutumu ve yine halkla köklü farklılıkları olan yaşama biçiminden beslenmekte” denildi. 

YARI İNGİLİZCE YARI TÜRKÇE KONUŞUYORLAR  

David Behar’ın araştırmasında şu değerlendirmeler yer aldı: “Burjuvazinin genç üyeleri hangi okulları bitiriyor, nasıl bir eğitim alıyor, yurda dönerken ne tür bunalımlar yaşıyor, nerelerde çalışıyor? Öncelikle bu gençlerin ortak özellikleri, yarı ingilizce, yarı Türkçe bir dille konuşmaları. Hatta bu gruba mensup olanların statülerini ortaya koyma yollarından biri haline geliyor söz konusu dil. Bunun başlıca sebebi; artık Türkiye’deki büyük burjuvazinin çocuklarının hemen tamamının yurtdışında aynı okullarda okuması, bu okulların ise ABD ve burada da ağırlıklı olarak Boston’da bulunması. 

ÇOĞUNLUK ROBERT KOLEJ ÇIKIŞLI

Bir tür tek tip eğitimden söz etmek mümkün. Veliahtlar, ilkokuldan itibaren anne babaları tarafından seçilen, Robert Kolej ya da Koç Lisesi gibi liselere girmelerine yardımcı olacak özel hocalara teslim ediliyor. Örneğin, Şişli Terakki’den öğretmenler özellikle tercih ediliyor. Ondan sonra bu gençleri SAT ve TOEFL sınavlarına çalıştıran, yabancı üniversitelere başvuru dosyalarının hazırlanmasına yardımcı olan özel danışmanlar devreye giriyor.” 

TERCİHLERİ ABD ÜNİVERSİTELERİ

Türk burjuvazisinin tercih ettiği yabancı üniversiteler arasında ABD’dekilerin öne çıktığı kaydedilen araştırmada, özetle şu değerlendirmelere yer verildi: “Örneğin; Tansa Mermerci, üniversite eğitimini Brown’da tamamlayan seçkinlerden. Ailelerin tercih ettiği diğer üniversiteler arasında Boston’daki Tuftsü üniversitesi, New York’taki Parsons School of Art and Design ya da Londra’daki College Saint Martins of Art and Design gibi okullar var. Bu okullar Türk burjuvazisinin kaymak tabakasında diplomayla prestij elde etmek için kullanılıyor. Eğitimlerini bu şekilde tamamlayan ‘veliaht’ların amacıysa, kariyer yapmaktan ziyade Türkiye’de bir statü sahibi olmalarını sağlayacak pozisyonlara gelmek. Bu nedenle okuldan sonra sadece birkaç sene çalışmak isteyen bu gençler için yeni mezunlara iyi maaşlar veren danışma ve yönetim şirketleri iyi bir seçenek oluşturuyor. Bu tip firmalar özellikle New York ve Londra’da bulunuyor. ABD’deki üniversitelerden mezun olanlara verilen 14 aylık çalışma vizesini seçkin ailelere mensup bu gençler ‘practical training’ (staj) yaparak değerlendiriyor. Özellikle erkekler, dönüşlerini birkaç sene de uzatıyor. Çünkü yurtdışında üç yıl çalıştıkları takdirde askerliklerini tecil ettirebiliyor, dahası yurtdışı bedelli askerlik imkânından yararlanabiliyorlar.”

TÜRK BURJUVAZİSİ BUNALIMDA

Behar’ın araştırmasında, Türkiye’nin zengin ailelerinin veliahtlarının yurtdışında eğitimlerini tamamladıktan sonra, kesin dönüş vakti geldiğinde “zorlandıkları” belirtildi. Araştırmada şöyle denildi: “Boston, New York, Londra ya da Paris gibi şehirlerde uzun süre yalnız yaşamak, ‘dönenlerin yalnızlığı’ adını verdiğim duruma yol açıyor. Oradaki çevreden uzak kalınca kendi ülkelerinde yalnızlık çekiyorlar. Alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalıyorlar. Her yere kolay uyum sağlayabilme özelliğine sahip bu gençler, paradoksal bir biçimde en çok kendi ülkelerine alışmada zorluk çekiyorlar. Türkiye’ye döndüklerinde epey değişmiş oluyorlar. Genellikle iç hesaplaşmalarla geçen ilk birkaç yılı kişisel bunalımlar izliyor.

ANADOLU KAPLANLARI’NI  SAF DIŞI ETMEYE ÇALIŞIYORLAR

1950’lerde Menderes hükümetiyle daha çok toprak ağaları arasından yeni zengin tüccarlar türedi. Bunların çocukları zamanla daha iyi eğitim alarak, kökleri Osmanlı’ya uzanan ailelerle rekabete girdi. 1980’li yıllarda Özal ve yakın zamanda da Erdoğan dönemlerinde bu kuşak siyasete de damgasını vurdu. Anadolu Kaplanları, burjuvazide yer arayışına katıldı. Bu nedenle kökü Osmanlı İmparatorluğu’na uzanan ailelerin çocuklarıyla, sonradan burjuvazide kendine yer arayanlar arasında ince çatışmalar var. Doğrudan çatışmaya girmeseler de yan yana görünmemeye gayret ediyorlar. Hatta köklü burjuvazi, sonradan gelenleri saf dışı bırakmak için bazı oyunlara, taktiklere başvuruyor..”

ŞEREFSİZ OLANA ŞEREFSİZ  DEMEK MİLLİ  SORUMLULUK

MHP ile HDP arasındaki ‘şerefsiz’ atışması sürüyor.   Bahçeli, twitter’dan yaptığı açıklamada “Hırsıza hırsız 
demekten korkmamak ne kadar zorunluysa, şerefsize şerefsiz demek o kadar yüksek ve milli bir sorumluluktur. Şahsen bu sorumluluğu yerine getirmenin huzurunu yaşıyorum” dedi.