Ey Gümüşhane siyasetçileri! Ey Gümüşhane bürokratları! Ey Kürtün halkı! Ey Gümüşhane siyasetçileri! Ey Gümüşhane bürokratları! Ey Kürtün halkı!
  Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası HSYK'nın açıklama yapması, Yalçın Akdoğan'ın sözleri sonrası Ergeneko ve Balyoz gibi davaların yeniden görülme ihtimali ve Adli Kolluk Yönetmeliğindeki değişikliğin yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna müdahale gibi algılanmasıyla ilgili gündemdeki konuları değerlendirdi...
HSYK'nın Adalet Bakanı'nın bilgisi dışında açıklama yaptığını söyleyen Arınç'a bir muhabir "Adalet Bakanı Müsteşarı'nın bilgisi vardı. Şerh koydu, hatta açıklamanın yayınlanması için Müsteşarın şerhi beklendi" dedi ve şu soruyu sordu:

"HSYK açıklamasında sayın Adalet Bakanı’nın müsteşarının bilgisi hatta geniş bir muhalefet şerhi var. Bu gelişmeyle adalet bakanının bilgisi olduğu ortaya çıkmıyor mu? Yürütme organının soruşturma devam ederken, adli kolluk yönetmeliğini değiştirerek, soruşturmayı hedef alan açıklamalar yapması, savcılarla ilgili açıklama yapması, devam eden yargı sürecini etki etme anlamına gelmiyor mu?"

Hükümet Sözcüsü Bületn Arınç bu soruya "İstişareye dayalı soruya cevap vermiyorz" diyerek geçiştirdi ve cevap vermedi.


İşte Bakanlar Kurulu toplantısı Sonrası Bülent Arınç'a sorulan sorular ve Arınç'ın cevapları

 

SORU CEVAP

17 Aralık sürecinden sonra gündeme gelen Adli Kolluk ile ilgili yürütmeyi durdurmasının ardından, yasal süreç konusunda bazı adımlar atılabileceği doğrultusunda, bu konu gündeme geldi mi? Ne gibi adımlar atılabilir? Başbakanın dediği gibi gereği nasıl yapılır?

Bu çok büyük bir eleştiriyle karşılanan bir durumdur. O da şu. Adli Kolluk ile ilgili yönetmelik, içişleri ve adalet bakanımızın iştirakiyle değiştirilmişti. Bununla ilgili olarak Barolar Birliği ve bir iki kuruluş, Danıştay 10. Dairesi’nde dava açtılar. İptalini istediler. Bu hukuki bir konudur. Elbette Danıştay konuyu inceleyecek, yasalara uygunluğu denetleyecekti. Ancak beklenmedik bir gelişme oldu. HSYK kararda bir gün öcne bir tavır ortaya koydu. Belli sayıdaki üyenin yaptığı açıklamayı hepimiz hayretle karşıladık. Adalet bakanımız, bakan arkadaşlarımızla bir aradaydık. 12 Eylül 2010 referandumuyla yeniden hayat bulan HSYK’nın kanuna baktığımız zaman, başında Adalet Bakanı'nın bulunduğu bir kurul böyle bir karar alamaz.

Anayasa hukuk normu var. Bunu bazıları korsan bildiri olarak nitelendirdi. Bazıları da bunun yasalara uymadığı şeklinde konuştu. Bazıları da benim de içinde bulunduğum arkadaşlarımız da, bunun doğrudan yargıya müdahale olarak anlaşılmasını istediler. Anayasa’nın 138. Maddesine göre, görülmekte olan bir dava hakkında hiçbir kurum kurul ve kişi yargıyı baskı altına alamaz. Bu HSYK’nın saygıdeğer üyeleri olsa bile.

"BEŞ KİŞİLİK HSYK'NIN MİLİTAN YARGIÇLARI DESTEKLEDİĞİ..."

Geçmişte şikayet ettiğimiz, sonunda demokratik bir noktaya getirmek suretiyle, AB’den de tebrikler aldığımız bir konuda, beş kişilik HSYK’dan, her yaptığı işlemden sıkıntı duyan insanlar, bu üye sayısını 22’ye çıkarmak suretiyle, bir kısmının seçimle gelmesi, bir kısmının belli kişilerin ve kurumların atamasıyla gelmiş olmasını demokratik olarak görmüşlerdi, görmüştük. Demokratikleşme açısından önemli, meslek açısından önemli olarak görmüştük. Beş kişilik HSYK’nın militan yargıçları desteklediği, Yargıtay üyesi olarak seçtikleri insanların, kendilerini HSYK üyesi yapması karşılığında hangi uygulamaları yaptığının çetelesini tutmuştuk. Bundan kurtulduğumuzu zannediyorduk.

Adalet Bakanı henüz görevini başlamıştır. Usulüne göre HSYK’nın kendilerini ziyaret etmesi gerekir. HSYK toplanacaksa buna başkan, Adalet Bakanı'nı kast ediyorum, ya da yetki verdiği başkanvekilini toplantıya çağırması gerekmektedir. Madem ki toplandınız, ne karar alırsanız alın, bu kararı açıklamakta kurulun başkanına düşer. Basına bir bildirinin sızdırıldığı, bir bildiriyle karşı karşıya kaldık. Bunu tartışabilirdik, tartıştık da. Ama ertesi gün Danıştay’ın ilgili dairesi yürütmeyi durdurma, veya iptal noktasına gidecek. Bu beklenen bir kişiydi. Talebi reddedeceklerdi y ada talebi kabul edeceklerdi. HSYK’nın bir yönlendirme yapmalarına direnmeleri gerekirdi.

"BİR KARŞILIĞI OLMASI GEREKİR"

Eski günlerin özlemini çekenlere "oh" dedirtmiş olabilir. HSYK’nın kendi kanununu ihmal ederek değil bilerek görmezden gelerek yaptığı çalışmanın bir karşılığı olması gerekir. Üç güçten bahsediyoruz. Burada bir itirazımız yok. Yeter ki her güç her erk kendi görevini bağımsızlık ve tarafsızlık içerisinde yerine getirebilsin. Yürütmenin bütün eylemleri yargısal denetime tabii. Yasama, yasama da pek çok denetim altında. Cumhurbaşkanı'na gidiyor, veto edebilip Meclis’e gönderebiliyor. Ana muhalefet partisi birleştiğinde, Meclis’ten çıkan her kanunu iptal etmek durumunda. Bunu da Anayasa Mahkemesi kararında görüyoruz.

"YARGIYI DENETLEYECEK HANGİ GÜÇ VAR"

Peki yargıya geldiği zaman onu denetleyecek hangi güç var? Hiçbir şey yok. Gazetelerde boy boy yazılıyor. Görevini kötüye kullanan bir HSYK üyesi hakkında ne yapabilirsiniz? Hiçbir şey yapılamaz. Yürütmenin yasamanın ellerinin kollarının bağlandığı bir ülkede, yargı gücünün karşısında hiçbir denetim mekanizması yok ki, onun yaptığı yanlışlar dikkat çekebilsin. HSYK mahkemelere talimat vermek suretiyle büyük bir hata yapmıştır. Bu hukuk dışılıkları dikkate alan hükümetimizin gerekeni yapacağından hiç kimsenin kuşkusu yoktur.Bir kanun değişikliği, anayasa değişikliği gerekli olacaksa bugünden bir şey söyleyemem. Bunun merkezi TBMM’dir. Adalet bakanlığımızın, yargısal ve yasal ne yapılacaksa bütün bunları en kısa zamanda yerine getirecektir.

Ergenekon ve balyoz davalarıyla ilgili olarak yeniden yargılamaların yapılabileceği ifade edilmişti. Genelkurmay Hukuk Müşavirliği'nin bir açıklaması vardı. Neler düşünüyorsunuz?

Basında bir tartışma var. Bir arkadaşımız bir makale yazmış. Bugün zannediyorum kendisi çok etraflı açıklama yaptı. Akdoğan’ın yaptığı açıklamanın üstüne bir kelime ifade etmeye bile gerek yok. O kendisini ilgilendirir. Hukukçu olarak söyleyeyim. Tartışılmadı, tartışılmaya da değer görülmedi. Benim bildiğim kadarıyla söyleyeyim, yeniden muhakeme edilmenin şartları vardır. Bu şartlar, bitmiş, kararı çıkmış, denetimden geçmiş kararlar için geçerlidir. Halen yargılaması devam eden mahkemeler için yeniden muhakemeden söz edilemez.  Şüphesiz AB sürecinde, AİHM kararları gereğince aldığımız bazı hükümler var. orada da yeniden yargılamanın yolları getirilmiştir. Bunun dışında bir muhakeme sürecini başlatmak mümkün değildir. Yargılamanın iadesi süreç olarak, hukuksal olarak bir kural olarak geçmişten bugüne kadar vardır. Yoksa günlük olaylarla bağlantı kurularak, yeniden yargılama yapılsın demek sadece bir temenni ifade eder.

"YARINDAN İTİBAREN BAKANLARIN AÇIKLAMALARI TAKİP EDELİM"

İçişleri Bakanı Efkan Ala, dün bazı kesimlerin dolardan kar ettiğini söyledi. Bu kesimlerle ilgili bir bilgi var mı elinizde? Bunlar açıklanacak mı? BDDK bir inceleme başlattı mı?

Biz mitingler sırasında sayın Ala’nın ne dediğini bilmiyorum. Kaldı ki dinlesem de bunu yorumlamam doğru olmaz. Ancak şunu biliyorum. Türkiye'nin son olayları kışkırtanların hükümete tuzak kurduklarını, bu sebeple bazı kayıpların olduğunu söyleyebilirim. 100 milyar doların üzerindeki bir zarardan bahsediyorum. Bu konuyu ilgili bakanlar ayrıntılı olarak açıklayacaklardır. Yarından itibaren bütün bakan arkadaşlarımızın, mali alanlarda çalışan, ekonomiyi yönlendiren arkadaşlarımızın konuşmalarını hep beraber takip edelim.

Görevden alınan bazı emniyet amirleri göreve iade için dava açtı. Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı'nda da, Maliye Bakanlığı'nda da görevden almaların devam ettiği belirtiliyor. Bu devam edecek mi?

Eğer rutin olarak bazı görev değişiklikleri gündeme gelmişse, siz birilerini hedef haline getirirseniz bu doğru değil. Bakanın Müsteşarı görevinin başındadır. Ancak bakanlar özellikle yeni göreve başlayan bakanlar, bürokratlarıyla ilgili tasarrufa gidebilir.  Bunu cemaatle, bir gazeteyle düşünceyle, son yaşanan olayların parçası olarak göstermek yanlış olur. Bunların çetelesini tutmaya da gerek yok. Eğer haksız olduğunu iddia eden varsa, yargısal denetim ne güne duruyor? Koşar dava açar. İdare içerisinde üst düzey bürokratların görevlerine dönme arzusu, bürokrasi de hoş karşılanmış değildir. Bazı valilerin beş defa geldiğini altı defa geldiğini de biliyoruz. Bir gün Danıştay başkanı ve başkaları bir arada bulunuyorduk. Birisi geldi, Bakanım nasıl işler gidiyor diye, benim işlerim kolaylaştı dedi, valilerin yarısını ben yarısını Danıştay atıyor demişti.

"BUGÜNE KADAR YAŞANMAMIŞTI"

Hükümetin çalışmak istemediği bir valinin, yargıya giderek tekrar göreve dönmesi arzusu bugüne kadar yaşanmamıştı. Ama şimdi yaşanıyor. Herkes gidebilir. Tasarruf onlara aleyhine olduğu düşüncesindeyseler, hepsi yargıya koşabilirler.

HSYK açıklamasında sayın Adalet Bakanı’nın müsteşarının bilgisi hatta geniş bir muhalefet şerhi var. Bu gelişmeyle adalet bakanının bilgisi olduğu ortaya çıkmıyor mu? Yürütme organının soruşturma devam ederken, adli kolluk yönetmeliğini değiştirerek, soruşturmayı hedef alan açıklamalar yapması, savcılarla ilgili açıklama yapması, devam eden yargı sürecini etki etme anlamına gelmiyor mu?

TBMM içtüzüğünün 67 olabilir. İstişare amaçlı sorular sorulmaz diyor. İstişare anlamında soru yok. Ama ben size başka bir şey söyleyeyim. HSYK kanununda, bazı yetkileri sayın bakan, başkanvekiline devredebilir. Sadullah Ergin ağustos ayında böyle bir görevlendirme yapıyor. Ahmet Hamsici, HSYK başkanvekilliğine bir yazı yazmış diyor ki, şunlar şunların devri uygun görülmüştür. Kurulu yönetmek, gereken toplantı gündemini belirlemek.  Sonunda da HSYK adına yapılacak basın açıklamalarının ise, adalet bakanının uygun görüşü alındıktan sonra yapılması gerekir deniyor.

Sayın Bakan Bozdağ, 27 aralık 2013’te yetki devrini değiştirdi. Yine söylüyor. Başkanın yokluğunda kurulu yönetmek, yargı çevresiyle ilgili bir şeyler yapmak. Yapılacak basın açıklamasının ise, kurulu yönetme ve temsil etme, başkan tarafından yapılacaktır bilginizi rica ederim diyor. Buradan şunu anlıyoruz. HSYK Başkanvekili, adalet bakanı ile uyumlu çalışmalıdır. Diyelim ki farklı şeyler konuşuldu. Sonunda açıklama yapılması gerekli. Bunu sadece bakan yapacaktır, çünkü kanun amir hükmü böyledir deniyor. Son yapılan iş kötü ve maksatlı olmasına rağmen buradan bir hayır da çıktı.

İkinci soru istişareye dayalıydı onu geçtik.

Gezi olaylarında da dikkatimizi çekmişti. Yabancı basının Türkiye2ye olan ilgisi. İngiliz gazetelerinin attıkları başlıklar dikkat çekici. Bunu nasıl değerlendirmek lazım? Yazarlar Vakfı’nın açıklaması oldu. nasıl değerlendireceksiniz?

Yabancı basının ilgisinden şikayet etmeyiz. Dışarıyı nasıl manipüle etmeye çalışıyor onunla ilgileniriz. Yoksa basını sansür etmek, basınla ilgili konularda engel olmak gibi bir düşüncemiz yok. Bu olaylar sebebiyle İngiliz basını ne yazdı, ben şahsen duymadım. Bizim Gezi’de,  CNN International ve Reuters’la görüşme talep ettiler. Yapılan aksaklıklar için fikri birliği içerisinde olduk. Önemli olan çarpıtma olup olmadığıdır. Haberim yok.

Tüm bu yaşananlar sonrasında, Ak Parti’nin üç dönem kuralını değişeceği de konuşuluyor. Sizin görüşünüz nedir?


Bakanlar kurulunda böyle bir şey zinhar konuşulmadı. Ben de özel düşüncelerimi defalarca açıklamıştım. Tekrar edilmesi için bir gerekçe yok. Yeni yılınız kutlu olsun. hepinize başarılı bir yıl diliyorum. Anneler babalarla birlikte inşallah mutlu bir yıl geçiririz. Başbakanlık muhabirleriyle inşallah bir araya geleceğiz. Orada bol bol konuşmak üzere hepinize iyi akşamlar.
Editör: TE Bilisim