Türk Ocakları İstanbul Şubesi, 27-29 Haziran 2022 tarihleri arasında Türk Ocakları’nın Kuruluşunun 110.Yılında Uluslararası ‘’Günümüz İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları-2’’  konulu   Sempozyum düzenlenmiştir. 

Bu maksatla  Uluslararası  Türk Dünyası ve İslam ülkeleri olmak üzere  15 Ülkeden, konularında mütehassız   20 den fazla  bilim adamları  ve akademisyenler  davet edilmiştir. Ülkemizden de konularının uzmanı Prof. Ali Bardakoğlu, Prof. Mustafa Çağrıcı, Prof. İbrahim Maraş, Prof. Sönmez Kutlu gibi  konunu uzmanları olan İlahiyatçı ilim adamlarımız da iştirak etmişlerdir. Bu mahiyetteki sempozyumun ilki ise  2015 yılında  İstanbul Kartal Belediyesinin  destekleriyle  icra edilmiş ve sunulan tebliğler de kitap halinde yayınlanarak halkımızın istifadesine sunulmuştur.

Aynı benzeri sempozyumlar müteakip zamanlarda da yapılmıştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait aynı kültür merkezinde yapılan sempozyumların  açılış konuşmalarına baktığımızda: 
Zamanın TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, Dışişleri Bakanı Sayın  Ahmet Davutoğlu, Ekonomi Bakanı Ali Babacan, Adalet Bakanı  Bekir Bozdağ, Kültür Bakanı Numan Kurtulmuş, Azerbaycan ve Kırgızistan’dan heyetlerin olduğu hatırlamakta yarar var.

1912’de kurulan köklü ve asırlık çınar Türk Ocakları kuruluşundan itibaren, İstanbul Şubesi yine  Uluslararası en büyük sempozyumlarından birini daha  gerçekleştirmeyi  başarmıştır.

Sempozyumun yapılacağı en az bir ay önce Türk Ocaklarının İletişim ve Haberleşme Sitesinde yayınlanarak duyurulmuştur. Dolayısıyla  Türk Ocakları Genel Merkezinin de bu  faaliyetten haberinin olmaması mümkün değildir. İkincisi hiçbir siyasi parti ve temsilcileri de  özel olarak da  davet edilmemiştir.

Sempozyuma iştirak eden Uluslararası tüm katılımcıların yer, yatak, konaklama, yeme , içme ve sair her türlü masrafları  İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca karşılanarak finanse edilmiştir.

Genel Merkezimizin de ifade ettikleri ve kabul ettikleri üzere bu ve buna benzer faaliyetlerin düzenlenmesinde yerel belediyelerin finansörlüğünden ve katkılarından faydalanılması doğaldır. Düzenlenen bu Uluslararası Sempozyumun her türlü masraf ve giderlerini bırakın İstanbul Türk Ocağı Şubesini, Türk Ocakları Genel Merkezinin bile finanse etmesinin mümkün olmayacağı  açıktır.

İşin özüne gelecek olursak:

Düzenlenen faaliyete CHP Genel Başkanı Sayın  Kılıçdaroğlu’nun ve Canan Kaftancıoğlu’nun  katılmasını ve Kılıçdaroğlu’nun konuşma yapmasını gerekçe göstererek haksız ve mesnetsiz olarak İstanbul Şube Başkanı Sayın  CEZMİ BAYRAM abimize yapılan muamele, Ocağımız açısından olumlu bir davranış olduğu kanaatinde değilim.. Ani ve acele ve fevri bir karar alınarak CEZMİ BAYRAM ve Ocak  yönetiminin görevden alınmasının Türk Ocaklılara katacağa bir yararı ve artısı olmayacaktır. 

Kanaatimizce Ocak yönetimin görevden alınmasında da hem edebi hem de usuli hatalar yapılmıştır. Genel Merkez yönetiminin, ‘’ Bu kararı alırken son derece üzüldük...’’  ifadeleri doğrudur, inanıyoruz . Genel Başkanımız Sayın MEHMET ÖZ Bey’in iyi niyetinden de zerrece şüphemiz olmamakla birlikte;  yapılan usuli  işlem,  Türk ocağımızın hükmi şahsiyetini halelder edeceği,  getirecek olduğu hasarın bertaraf edilmesine yeterli olmayacağı son iki gündür elde ettiğimiz gözlemlerden bir sonuç olarak karşımıza çıkacak olması muteberdir.

Yazımızı biraz ayrıntılı yazacak olmamızın sebebi , bilhassa İstanbul ve Ankara dışındaki Ocaklı arkadaşlarımızın konuya medyada yazılan , çizilen gibi değil de gerçek sebepleriyle vakıf olmalarını sağlamak içindir.

Şöyle ki: 
Düzenlenen toplantıya, yukarıda belirttiğimiz gibi hiçbir siyasi parti lideri davet edilmemiştir. Sayın Kılıçdaroğlu kendisi insiyatif kullanarak iştirak etmiştir. Hele ki  CANAN KAFTANCIOĞLU’NUN  davet edilmesi zaten söz konusu değildir. Sayın Kılıçdaroğlu ile birlikte salona gelen Canan Kaftancıoğlu’na, CEZMİ BAYRAM Beyin,  ‘’...Sen gelme, seni istemiyoruz veya sen yanımda oturma...’’  gibi itirazkar sözler söylemesi mümkün müdür. 

Bu durum Türk adet, gelenek ve göreneklerine ve Türk Töresine de aykırıdır.  Husumet beslenen bir kişi bile olsa, yaptığı icraatlar söz ve davranışları beğenilmese  de o anda gelen kişi  salonu terk edinceye kadar misafir hükmündedir. 

Türk Töresinde misafire nasıl davranılacağını herkes bilmektedir. Her Türk Ocaklı bu zatın, Devletimiz ve milletimiz aleyhindeki sözlerine tutum ve davranışlarına  şiddetle karşıdırlar. 

Vay Efendim, ‘’... Devlete seri katil...’’ diyen Canan Kaftancıoğlu Sempozyuma nasıl ve neden iştirak edermiş, İstanbul Türk Ocağı Başkanı Sayın  CEZMİ BAYRAM  nasıl olurda bu kadının yanında otururmuş... 

 Gibi  mesnetsiz gerekçelerle ömrü hayatının her kademesinde Türk Milliyetçiliği davasına kendisini adamış, eğilmeden, bükülmeden kararlı adımlarla   60 yıldan fazla  bu davanın  müdavimi ve hizmetkarı olmuş abide bir kişiliğin bu haksız hareketlere maruz kalması vicdanımızda onulmaz yaralar açmıştır. Hiçbir kimsenin avukatı değilim, bu yazıyı yazarken Cezmi Bayram abimizle görüşmüşte değilim.

 Türk Ocaklarının yüzden fazla şubesinde ve binlerce üyesin yüzde doksan dokuzu, Kaftancıoğlu’un,  Devletimiz ve milletimiz aleyhindeki tutum ve tavırlarına şiddetle karşıdırlar. Hiçbir Türk milliyetçisi, Türk Devletine seri katil denmesini onaylamaz ve tasvip etmez. 

Bu konuyu uzun yazmamın sebebi, kamuoyunda  mevzuyu bilmeden, kulaktan dolma  sözlerle, yargısız infaz içinde bulunmaları kabul edilebilecek bir gerçek değildir.

Kuruluşundan bu yana ömrü hayatında Şube Başkanı Dr. Cezmi Bayram kadar yarım asırdan fazla süredir Türk Ocaklarında hizmeti bulunan kaç kişi vardır acaba?.

 Eleştirilmez, dokunulmaz, hatasız hiçbir kimse yoktur. Hiçbir kimse de ‘’bizim tabumuz’’  değildir. Ama haksız ve asılsız  yalan ve iftiralara karşı da sessiz kalmamız mümkün değildir.

 Türk Ocaklarının siyaset üstü bir kurum olduğunu, her Türk Ocaklı  biliyor bunları yazmaya gerek yok.

Milli egemenliğimiz kaldı mı? Milli egemenliğimiz kaldı mı?

‘’İmamoğlu neden gelmiştir, KIlıçdaroğlu neden konuşma yapmıştır...’’  diye  eleştiri yapanlar, yapılan konuşmaların içeriğine de bakma zahmeti müşkülatına da katlansınlar ve şunları da sormak lazım kendimize. 

Konuşma yapan kişi  beğenelim veya beğenmeyelim, ülkemizin %25'inden fazla bir vatandaş kitlesini de temsil eden kişidir. Ocaklarımızda hiç bir kimse bu devasa kitleyi  görmemezlikten gelerek  farklılaştıramaz. Kaldı ki nezaketen yapılan konuşmanın içeriğinde hiç bir siyasi vurgu bulunmamaktadır.
Milletimize fikriyatımızla ulaşmanın yolu, fasit ve kısır döngülerden aşılarak mümkün olacaktır.

Diğer partilerin liderleri geldiler de salona mı alınmadılar. Kendileri gelmedilerse  neden bir temsilci  gönderme zahmeti müşkülatına katlanmadan, çıkıp televizyonlarda salvodan atış yapmaktadırlar. 

O zatı muhteremler kendilerince acaba Türk Ocağı gibi kökü maziden atiye olan asırlık çınar Türk Ocaklarını kendi arka bahçeleri mi zannetmektedirler. Tenezzül edip gelmeyenlerin , salona iştirak edipte nezaketen içinde hiçbir siyasi üslup bile bulunmadan konuşan şahsa karşı hazımsızlıklarının altında yatan sebep, Ocağı siyasetin kirli bataklığına çekmek ve iç politikada malzeme yapmaktan öte bir şey değildir.

 Kaldı ki Sayın Genel Merkez yönetimi de, Türk Ocaklarının hiçbir siyasi yapının arka bahçesi olmadığını anlayacakları dilde beyan etmiştir.

Yine konumuza dönecek olursak: 
Açılışta konuşma yapan CHP Başkanı siyasidir burasını anladık. Peki konuşmanın muhtevasını acaba kaç kişi okudu. Kılıçdaroğlunu savunacak değilim fakat bilmeden istemeden veya taammüden tasarlayarak ve bilerek te olsun,  ‘’ ...Vurun abalıya...’’ tavri Ocaklılara yakışmayacak bir nezaketsizlik tavrıdır. 

CHP Başkanı yaptığı konuşmada tek bir cümle siyaset yoktur. Tam aksine CHP tabanına verilmesi gereken ama veremediğimiz mesajları Türk Ocaklarının bütünleştirici ve kucaklayıcı çatısı altında vermiştir. Genel Başkan özetle yaptığı konuşmada:

 ‘’...İslam’ın adalet anlayışından bahsetmiştir. İslam’ın ön gördüğü adalette ama, fakat, ancak ile başlayan  ve adaleti, adalet arayışını daraltan, eriten  cümlelere ve bahanelere yer olmayacağını  belirtmiştir. Bizler İslam'ın temel değerlerini  savunuyormuş gibi, görünerek zenginliği, kayırmacılığı, özgürlüğü, denetimsizliği kendine bahşeden, sabır ve şükür tavsiyeleriyle  milyonlara yoksulluğu, dışlanmayı, baskıyı  reva gören  anlayışlara karşı  adaleti savunmalıyız...’’   mealinde konuşarak sözünü bitirmiştir.  Bu konuşmanın neresinde bir siyasi partinin propagandası yapılmıştır?...

  Daha önceki  forumlarda  iştirak eden ve konuşma yapan  CEMİL ÇİÇEK- AHMET DAVUTOĞLU- ALİ BABACAN- BEKİR BOZDAĞ- NUMAN KURTULMUŞ gibi AKP’li Bakan ve Milletvekilleri siyaset üstü kişiler midir.  Bir bardak suda fırtına kopartanlar, acaba o zaman   neden bir eleştiri de bulunmamışlardır?

Biz söyleyelim, Genel Merkezin önceki tutum ve davranışları doğru bir davranıştı. Türk Ocakları, sadece bizim değil Türk Milletinin Türk Ocağıdır  ve asli yeridir. Milliyetçilik düşüncesinin tabana ve halka yayılmasında Türk Ocaklarının ayrımcı değil, kucaklayıcı tutumu muteberdir.

Geldiğimiz noktada ise, Mazrufa bakmadan, zarfın eleştiriye tabi tutulması, hak ve nesafet değildir. Yapılan faaliyet yanlışsa neden devamına izin verilirken faaliyeti icra edenler görevden alınmaktadır?!.. Sempozyum bittikten sonra hizmeti geçenlerin görevden alınmasının  savunulacak bir tarafı olamaz...

 Bu faaliyetin programı günlerce önceden belirlenip açıklanmıştır. Genel Merkezin bilmemiş olduğu kabul edilemez. Böylesi Uluslararası büyük bir faaliyetin tüm finansörlüğünü  İBB Başkanlığı yapmıştır. Uluslararası tüm katılımcıların yer, yurt, konaklama ve sair her türlü masrafı Belediye tarafından finanse edilmiştir. Şehrin Avrupa yakası tüm metro, metrobüs, duraklar ve Bilbordlarda Türk Ocağının faaliyet programının tanıtımı yapılmıştır. 

Bu zamana kadar belki de Ocağı bilmeyen ve duymayan bir çok vatandaşımız böylece Ocağın adını duymuş, faaliyetlerini öğrenmiştir. İstanbul Türk Ocağı, duruşundan, fikriyatından taviz mi vermiştir acaba? 

Tam aksine, kendisini aşarak İstanbul’un, yurdumuzun bir çok yerlerinde ve Uluslararası arenada davamızın fikri ve kültürel bayraktarlığını ve tanıtımını ifa etmekten başka bir şey yapmamıştır. Herkes kendi yaptıklarına ve boy aynasına  bakmalıdır. Kıskançlık, haset ve fesat Türk Ocağı kapısından içeriye girmemelidir...

Velev ki, yukarıda yazılanların hilafına diyelim ki İstanbul Şubesi hata yapmış olsun. Bunun tamir yolu bu şekilde olmamalıydı. Ben Sayın Başkanımız Cezmi Bayram adına konuşamam tabi ki ancak şahsi düşüncelerimi ifade edebilirim.

Kendisi çağırılıp, durum izahatı yapıldıktan sonra, ‘’...Biz sizi görevden alma yerine, sizin şahıs ve teşkilat olarak kendinizin istifa etmesi ve kamuoyuna bu şekilde  yansıtılması bizce daha uygun olacağı kanaatindeyiz...’’   tavır ve davranışı geliştirilseydi hem teşkilatın hem de bugüne kadar yaptığı hizmetlerle heykeli dikilecek bir başkanın itibarı bu şekilde zedelenmezdi. 

Yukarıda da belirttiğimiz gibi maalesef Genel Merkezimiz haksız , mesnetsiz ve gerekçesi inandırıcı olmayan sebeplerle görevden alma yetkisini kullanırken bize göre telafisi mümkün olmayacak irade sakatlanmasında  bulunarak usuli hata yapmıştır. 

Siyasi hiçbir hevesi ve arzusu olmayan, ömrü hayatını Türk Milletine, Türk Devletine ve Türk Cumhuriyetlerine hizmet etmekten ve ülkücülüğü hiçbir taviz vermeden, hayatının her alanında yaşatan bir kişiye itibarsızlık gömleğini hiç kimse hak göremez.

  Geldiğimiz noktada,  bilhassa  son yirmi yıldır ve günümüzde, İslam’ı  siyasal söylemden  ayrı,  hatta siyasi söylem olmaksızın  düşünebilmenin imkansız hale getirildiğini hepimiz yakınen bilmekteyiz. Hatta günümüzde İslam’ın  siyaset sahnesinde  ileri sürdüğü çeşitli konular belki de tarihin  hiçbir döneminde  olmadığı kadar ön planda ve sorgu altında  tutulmaktadır...

Maalesef Siyasal İslamcıların bir çoğunun, Allah’ın iradesinin tersi yönünde şeytani zihniyet işletmeleri, kendi adına iş yapıp bunları Allah adına diye yansıtanların yaptıkları dincilik hurafeleri, bir çok mütedeyyin insanlarımızın iradelerini fesata uğratacak cihete getirmiştir.

 Dindarlık altında, dincilik hareketi, Allah’ın indirdiği din yerine kendi sapık düşüncelerinden harmanlaşmış uydurulan din ikame edilmiştir. 

Dinin neredeyse arı, duru,saf  gerçek kaynakları tam bir Emevicilik zihniyetiyle ifsat edilmiş olunduğu bir zamanda, İstanbul Türk Ocağı, Uluslararası uzman kişileri bir araya toplayarak İslam’ın günümüzde yaşanan sorunlarına çare olmak ve neşter vurmak amacıyla düzenlenmiş olan Sempozyumun bildiri ve tebliğleri hizmete sunularak İstanbul Türk Ocağı bir defa daha tarihi vazifesini başarıyla yerine getirmenin gururunu taşıyacaktır.

Hukukta da kuraldır. Eleştiri haktır ve olmalıdır. Ama hak ve nesafet kuralları da esastır. Sekiz buçuk yıl İstanbul Ümraniye Şubesinde Türk Ocağı Başkanlığı yapmış bir kişi olarak  ve kendi adıma, ufku ve tasavvuru açık olan İstanbul Türk Ocağı Başkanı Dr. Cezmi Bayram’a reva görülen  muameleyi  kabul etmemiz  mümkün değildir. 29.06.2022/ Ümraniye

                               AV. Faruk Ülker

Editör: SEFA BUĞRA ŞENEL