Ümit Özdağ ‘Türk Çernobili’ diyerek faciaya karşı böyle uyarmıştı: Acil durum ilan edilmeli Ümit Özdağ ‘Türk Çernobili’ diyerek faciaya karşı böyle uyarmıştı: Acil durum ilan edilmeli
 VATANDAŞ OLARAK SEYRETTİKLERİMİZDEN ANLADIKLARIMIZ
Hüseyin Gülerce otuz yıl boyunca Fethullah Gülen'in sözcülüğünü yapacak, bugünlerde yandaş TV'lerde kripto fetö'cüler üzerine ahkam kesecek, akıl yürütüp fetö'nün ve mensuplarının ne kadar mendebur olduklarını anlatacak, belki de bütün bunlar üzerinden program başına maaş alacak, hükümetin teminatı ve güvencesi altında keyfi tıkırında olacak; ama bazıları da ekmek parası niyetine, belki daha dindar olma hayaliyle, devlet adamlarını dahi kandıran cemaate bulaşmış, dershanesinde öğretmenlik yapma talihsizliğini yaşamış insanlar da hapiste olacaklar. 
...
Hüseyin Gülerce'nin suçsuzluğunu gösteren ''Turnusol'' ne ola ki. Yoksa Hüseyin Gülerce gibi tarihen tescilli fetö mensuplarının ekran show'ları, tutuklu fetö mensuplarına karşı farklı ikinci bir psikolojik ceza şekli mi dir. 
...
Nazlı Ilıcak-Kadri Gürsel deyince hemen Ergenekon, Balyoz ve Cemaat konusunda iki karşıt görüşlü insanların hararetli tartışmalarını hatırlıyoruz değil mi? Çok garip, bu iki insan fetö davasından hapiste olacaklar ama Hüseyin Gülerce "Fetöcü olmadığı için" mi; TV ekranlarında ülkemizin geleceği, birlik bütünlüğümüz, 15 Temmuz ve fetö üzerine ahkam kesecek. Sonra da adalete güvenin kalmadığından bahsedenlere "Hadi ordan halt etmişsiniz" diyecekler. Asıl siz halt etmişsiniz. 
...
Hüseyin Gülerce, Nurettin Veren, Latif Erdoğan gibi tarihen tescilli fetöcü isimler kodese girmediği sürece yürekler ferahlamayacaktır. 250 insanımızın şehit eden katillerin cemaatçi hayatlarının kim bilir ne kadarlık bir sürecinde Hüseyin Gülerce, Nurettin Veren, Latif Erdoğan ile yolları kesişmiştir. Bunların hiç sorgu, sualleri yapılmayacak mı; sallana sallana ortalıkta gezecekler mi. Bu ve bunlara benzer insanların ortalıkta dolaşıyor olmalarıı vicdanları yaralıyor.
...
TV'lerde, filmlerde sigara ve içki sahneleri puslu gösterilip, sansür uygulanırken cumhuriyet tarihinin en alçak örgütünün mensubu bu gibi insanlara niçin ekran yasağı konmaz anlamak mümkün değil. Efendim neymiş bunlar; itirafçılarmış, 17/25 aralıktan sonra da pişmanız demişler. Tabi ki pişman olurlar; çünkü cemaatin çekirdeğinde konumlanmış olan bu insanlar olup, bitenleri yakinen görüyor, fark edebiliyorlardı. Dolayısıyla, kendileri için en makul kurtuluş yolunun kendilerini cemaat karşıtlığında, itirafçı kanatta konumlandırmaktı; nitekim de onu yaptılar. Oysa cemaat dershanesinde, Allah rızası için bir şeyler yaptığını sanan zavallı öğretmen; Hüseyin Gülerce'nin bildiklerini nereden bilecekti ki; tedbirlerini alıp, pişmanlık duyup, itirafçı olabilsin. Hele ki o zamanlar işsizliği dikkate aldığımızda hiç bir dershane öğretmeni 17/25 Aralık sonrası devletin tepesi ile cemaatin tepesindeki savaşın vahametini tahmin edip, çalıştığı dershaneye "Ben size artık inanıp, güvenmiyorum, istifa ediyorum" demeleri mümkün olamazdı. Empati yapabilen herkes bunu pekala düşünebilir. 
...
Belki de bizler böyle düşünürken, devlet erkanı da ''Siz ne biliyorsunuz ki'' diyebilirler. Haklı da olabilirler; ancak vatandaşın vicdanının da tatmini sağlanmalıdır ki; şer odaklara karşı millet şüpheden uzak, topyekün savaşını verilebilsin.

Mehmet Soral




Editör: TE Bilisim