IŞİD’in bir hastanede bulunan ajandası, cihatçılarla ilgili bilgiler sunuyor.Ajanda, IŞID’in Türkiye’den nasıl militan devşirdiğini gözler önüne seriyor.

Gar katliamının acıları taze! Ne var ki IŞİD’e ait günlük maalesef yeni terör eylemlerinin de yaşanabileceği sinyallerini veriyor. YPG’nin eline geçmeden önce IŞİD’in kontrolünde olan Kobane, Srin’deki hastanede bırakılan ajanda, cihatçılarla ilgili detaylı bilgiler sunuyor. Ajanda, IŞID’in dünyanın dört bir yanından militan devşirdiğini gözler önüne seriyor. Ajandadan örgütün ne kadar düzenli çalıştığı, hiçbir detayı atlamadığı, militanları arasında büyük bir koordinasyon kurduğu anlaşılıyor. Günlükte şaşırtıcı detaylar da ön plana çıkıyor. IŞİD’in içinde çok sayıda Türk olduğu, bunların stratejik görevlerde kullanıldığı da anlaşılıyor.

Türkiye’yi neler bekliyor?

Bu noktada üzerinde durulması gereken önemli noktalar var. Suriye’deki iç savaşın başlamasının üzerinden 4 yıl geçti. Rusya’nın savaşa müdahil olması, bölgedeki dengelere yeni bir boyut kazandırdı. Cihatçılar vurulurken, Türkiye’de katliamlara girişiyor. Akla gelen sorular şunlar: Bu kadar büyük bir organizasyonun dağılması kolay olacak mı? Cihatçılar kaçtıkları yerlerde faaliyetlerini arttıracak mı? Terör nerelere uzanacak ve Türkiye bundan ne kadar etkilenecek? Soruları Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarını göz önünde tutarak, IŞİD günlüğüyle birlikte değerlendirirken uzman görüşlerinden ve bölgedeki gelişmelerden yararlanıyoruz! Türkiye’de sadece IŞİD tehlikesi mi var? Hâlâ Suriye’de savaşan farklı örgütlerdeki cihatçılar anlatıyor: “Yarası hafif olanları Kilis Devlet Hastanesi’nde tedavi edip, daha ağır durumdakileri İstanbul’a sevk ediyorlar!”


Ajanda bir yıllık

IŞİD tarafından tutulan ajanda 2012 yılını kapsıyor. Alacak verecek hesaplarının, bazı silahların, bomba ve şarjör sayılarının kayıt altına alındığı günlükte, militanlar da geldikleri yerlerle birlikte isim isim görülüyor.


Türkler çoğunlukta 

Günlükteki kayıtlar ve yazan isimler, kanlı terör örgütü içinde, en fazla militanın Suriyelilerden oluştuğu görülüyor. İkinci sırada ise Türkiyeli militanlar var. Türkler; Abu Cafer Türki, Abu Mustafa Türki, Abu Muammer Türki, Abu Tarık Türki, Abu Useydullah Türki, Muhammed Saba Türki gibi isim ya da kodlarla anıldıkları gibi şehir adlarıyla da tasnif ediliyorlar. Abu Mahas Diyarbekiri, Hamza İstanbuli, Özeyfe Ankaralı kod adlarıyla anılan cihatçıların nerelerden gelip, IŞİD’e katıldıkları da anlaşılıyor. Türkler arasında Mücahit, Yusuf ve Muhammed isimleri sıkça görülüyor.


Ammar Amerikani, Ebu Harisi Almani

IŞİD’in, Mısırlı, Tunuslu, Somalı, Faslı, Afganistanlı, Lübnanlı, Iraklı, Cezayirli, Kuveytli militan sayısının oldukça fazla olduğu da bilgiler arasında. Söz konusu militanlar; Mısiri, Lübnani, Iraki, Mağribi, Afgani olarak kodlanmış durumda. Abu Cafer Kürdi, Abu Musenne Kürdi ve Abu Muray Kürdi ve benzeri isimler, IŞİD’in oldukça fazla Kürt militana sahip olduğunu da ortaya koyuyor. Örgüt içinde batılı militanların olduğu da görülüyor.

Elbette bunlar Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlar! Hepsi deftere kayıtlı! Karşılarında görevleri yazıyor. IŞİD’in görev dağılımında ‘milliyetçilik yapmadığı’ anlaşılıyor. Askeri idare sorumluğu verilen Abu Usame Almani ve Ebu Harasi Almani, gizli evraklardan sorumlu tutulduğu anlaşılan Abu Muhammet Almani gibi isimler göze çarpıyor. Abu Ammar Amerikani ise askeri dosyalardan sorumlu.


Bölükleri isimlendirmişler

IŞİD’in askeri birlik ya da bölüklere isimler verdiği de anlaşılıyor. Ajandada ‘Halit İbn Valid’ ya da ‘Baraka’ gibi bölük isimleri geçiyor. Abulhint Fransi kod adıyla IŞİD içinde yer alan bir Fransız’a ‘Ömer İbn Hattab’ bölüğünün sorumluluğunun verildiği görülüyor. Kilis’in köylerinden Seve’nin karşısında bulunan Bab Bölgesi'nin tüm sorumluluğu da Abul Hamza İmarat adlı bir Dubailiye verildiği anlaşılıyor.


İstanbul, Adıyaman, Ankara, Diyarbakır, Bursa

IŞİD’in İstanbul, Ankara, Diyarbakır ve bölgeden militan devşirdiği ortada. Ancak, ajandadaki kayıtlar, terör örgütüne Türkiye’deki farklı illerden de cihatçı katıldığını gösteriyor. Günlüğün 18 Ekim tarihli sayfasında ‘Hür Bursalı’ isimli bir militan dikkat çekiyor.

Her şey Rakka’nın bilgisinde

Ajandada, depo, mühimmat, askeri idare, posta, kanal, askeri dosya, muhasebe, basın enformasyon sorumlularının olduğu görülüyor. Görev dağılımının en ince detaylara kadar yapıldığı, bu açıdan IŞİD’in organizasyon yönünden ne kadar güçlü bir yapı oluşturduğu anlaşılıyor. Günlükte yer yer, “Başkent Rakka’ya bildirildi, her şey Rakka’nın bilgisinde” ibarelerinin not düşülmüş olduğu görülüyor. Bu da açıkça IŞİD’in merkezi yönetime tam anlamıyla bağlı olduğunu ortaya koyuyor.

Türkler huduttan sorumlu

Sadettin Tantan’dan tarihi uyarı! Sadettin Tantan’dan tarihi uyarı!

Türkiyeli cihatçılar, iddia edildiği gibi sadece ‘canlı bomba’ eylemlerinde mi kullanılmışlar? Hayır, başka etkin görevler de üstlenmişler. Bunlar defterden açıkça okunuyor. Sözgelimi Abdurrahman Türki askeri dosyalardan, Ebu Haris Türki askeri idareden sorumlu. Ekim ayına ait sayfalarda, üç Türk kardeşin eğitim alanından sorumlu olduğu da görülüyor. Bir aileden 3 kişinin IŞİD’e katılmış olması düşündürücü. Ancak daha ilginç detaylar da var. IŞİD’in hudut sorumluları da Türkler. Abu Raffar Türki ve Abu Zeydi Turki isimlerinin karşısında, “Hudut idaresinden sorumludur” diye yazıyor. Bir dönem ve hâlâ IŞİD kontrolünde olup, Türkiye’ye sınırı ya da sınır kapısı bulunan Kobane, Talabyad, Cerablus, Bab gibi bölgelerde IŞİD’in neden hudut görevlilerini Türk militanlardan seçtiği büyük ipuçları veriyor!

iç güvenlik politikaları açısından da operasyonel olarak gerekenler yapılmadı. Yaklaşık bir buçuk yıldır, hep şu soruyu soruyorum? IŞİD’le ilgili neden adım atılmıyor? Bunlarla ilgili hâlâ etkin bir mücadele yürütülmemesinin nedeni ne?

Bölünerek büyürler

IŞİD dağılır. Ancak bu yok olması anlamına gelmiyor. Sorun daha da içinden çıkılmaz bir hal alır. Çünkü örgütün bölünerek büyüme riski çok yüksek!

Devletin kimyası bozuldu

Özellikle son bir buçuk iki yıldır devletin kimyası bozuldu. 17-25 Aralık dosyalarının yarattığı tedirginlik bir yana, Suriye’de çok kısa sürede Esad’ın devrileceğinin söylenmesi üzerine inşa edilen politika çöktü. Geldiğimiz nokta çok vahim. Cumhurbaşkanınız bir ülkeyi ziyarete gidiyor, o ülkenin Devlet Başkanı ile inanç merkezi açıp, samimi pozlar veriyor. Döndükten kısa bir süre sonra, o ülkenin uçakları, füze sistemleri Suriye’yi vuruyor. Ne devlete bağlı strateji uzmanları, ne diplomatlar ne de analistler Putin’in kısa bir süre sonra izleyeceği yolu görmüyor. Büyük bir körlük! Bu çok önemli bir detay!

Editör: TE Bilisim