GÜNDEM

KIBRIS ELDEN GİDERKEN

Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ Lozan ve Kıbrıs'ı yazdı.


*

Siyasete girişini, bakanlığını ve başbakanlığını hep eleştirdiğim Tansu Çiller'i arar hale geldik. Vatansız solcuların ve neo-liberallerin dalga geçtiği "bir çakıl taşını bile vermeyiz!" sözünün kıymetini anlamış durumdayız. Çiller bile tepeden inip oturduğu koltuk için ısrarcı olmayarak siyasetten çekilip bir nebze de olsa saygınlığını korumaya devam ediyor. Ya diğerleri? Kaybede kaybede feleğin tefine dönenlerin çıkardığı teneke sesleri tırmalıyor kulakları.

Bazen de güzel şeyler olmuyor değil memleketimde. Makama kazık çakanlara inat "vakit tamam" diyerek yıpranıp örselenmeden veda etme erdemi de sergileniyor. Türkiye'mizin millî meselelerinde korkusuzca tavır koyan, bilgeliği her haliyle belli olan İstanbul Baro Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocasakal, üç dönemdir başarı ile sürdürdüğü göreve bir daha talip olmayacağını açıklayarak gönüllerde taht kurdu. "Helal olsun!" nidaları ile şapka çıkarılır. Kocasakal ülkeye sadece Baro Başkanı olarak hizmet etme sınırını aşıp, önümüzdeki günlerde siyasete yeni soluk getirirse onu daha çok alkışlarız. Yakışır da..

Bir de dede-baba dostluğumuz var. Son yıllarda yok edilmek istenen cumhuriyetimizin değerlerinin hukuki koruyucusu hürriyeti taşıyan Prof. Dr. Metin Feyzioğlu. En kritik günlerde ders verir hep. Sadece üniversitenin kampüsünde değil, ekranlarda, kürsülerde ve hatta meydanlarda... Daralınca yüreğimize su serper. Yine de öyle yapmış:

 Metin Feyzioğlu'nun açıklaması şöyle:

 "Lozan Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusudur. 1. Dünya Savaşı sonunda sadece İç Anadolu'ya hapsedilmiş bir milletin kurtuluş mücadelesi sonunda tekrar kazandığı Anadolu ve Trakya'ya sahip olduğunun belgesidir.

'Lozan'da imparatorluğu verdiler' iddiası, en hafif ifadeyle derin bir bilgisizliğin dışa vurumudur.

'Seslensen sesin duyulacak' denilen Ege adalarını alamadık serzenişinin muhatabı, gölgesinden korkan despot sultan Abdülhamit'in donanmayı Haliç'te çürütmesinin sonucudur. Milli Mücadele kahramanlarının elinde savaş gemisi ve yeterli asker mi vardı ki, alsalardı.

Dünyanın gördüğü en büyük asker ve devlet insanlarından olan Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkelerini felakete sürüklemeye pek hevesli maceraperestlerden farkı; kahramanlığının yanında nerede durması gerektiğini bilmesidir.

Emevi Camiinde cuma namazı kılacağız diye Türkiye'yi Orta Doğu'nun kanlı bataklığına dönüştürmek üzere olanların kendileri ve ülkeleri için en hayırlı olanı, bir an önce Atatürk'ten ders almaları olacaktır."

(Kaynak: Yeniçağ)