Söze bir hikaye ile başlayalım:
Bir keşiş araştırma yapmak için bir köye gitmişti. Önce o köyün mezarlığına girdi. Çünkü kültürlerin, yaşam felsefesinin böyle yerlerde gizli olduğuna inanıyordu. Gözleri birden mezar taşlarının üzerindeki rakamlara takıldı. Mezar taşlarında 867, 905, 4610, 74, 421 gibi birbirleriyle hiç de bağlantısı olmayan rakamlar vardı.
Uzun uzun düşündü, fakat bu rakamların anlamını çözemedi. Köyün en bilge kişisine gitti, ona sordu :
"Nedir bu rakamlar Tanrı Aşkına?" dedi. " Bu rakamların gösterdikleri ay mıdır, yıl mıdır, saat midir?" Bilge kişi gülümseyerek yanıtladı:
"Bizler bebeklerimiz doğduğu zaman, bellerine bir ip bağlarız. Yaşamı boyunca her güldüğü an, o ipe bir düğüm atarız. Öldükten sonra ise, bellerindeki düğümleri sayar, düğümün sayısını mezar taşına yazarız."
Bilge kişi, karşısındaki keşişin bir şey anlamadığını görünce açıklamasını sürdürdü:
"Böylece onun ne kadar 'yaşamış' olduğunu anlarız." (Kaynak. Nil Gün, Çekim Yasası, İstanbul, 2007).
Gülümsediğimizde vücudumuz kortizol seviyesini düşürür ve endorfin adı verilen mutluluk hormonunu salgılar. Bu ani değişiklik, kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar ve yaşadığımız stresin azalmasına yardımcı olur. İngiliz araştırmacılar, gülünce insanda 2000 çikolataya eş değer seviyede mutluluk hormonu salgılandığını ortaya koymuştur.
Gülümsediğimizde vücudumuz rahatlar ve bağışıklık sistemimizin güçlenmesini sağlar. Gülme kana en hızlı karışan ilaçtır. Çok gülümseyen ve mutlu insanların, gergin insanlara göre ortalama 10 yıl daha uzun yaşadığı görülmüştür.
Zülfikar ÖZKAN