Aradan 4 yıl geçmiştir. Bu teknoloji çağında bütün imkanlar elvermesine kamuoyunun bu konudaki hassasiyeti üst seviyede olmasına rağmen başta sayın BBP Genel başkanının ailesi ve yakınları olmak üzere, partililer, yediden yetmişe bu ülkede yaşayan herkes bu esrarengiz kazanın cinayet mi, suikast mi olduğuna dair kesin bir sonuca ulaşılamayışı kamu vicdanını kanatıyor. Kaza dün gibi sıcak, acılar yeni olmuş gibi tazedir. Ülkede bu kazayla Yazıcıoğlu ilgi odağı olmuştu. Toplumun her kesimi tarafından sayılan, sevilen, takdir edilen birisi olduğu bu ilgiyle net biçimde ortaya çıkıyordu. Bu ülkede çok faili meçhul cinayetler, suikastler ve esrarengiz ölümler olmuştur. Bu da onların arasına karışan cevaplandırılması gereken ölümlerden birisidir. AKP iktidarının bu konuda yaptığı çalışmalar olayın gerçek şeklini ortaya çıkarmaya yetmemiştir. Bu olayın gizli kalmasının sürenin uzadıkça uzamasının sorumlusu yasama ve yürütme gücünü tartışmasız elinde bulunduran AKP iktidarıdır. Bu ayıp kendilerine yeter. Bu biran önce bitirilmesi gereken emsal teşebbüslere caydırıcı olması için son derece elzemdir. Kamu vicdanında hakim olan kanaat bu olayın profesyonelce işlenmiş suikast olduğudur. Muhsin Yazıcıoğlu'nun ideallerini, sevdalarını, hassasiyetlerini bilenler kimler ve hangi güçler tarafından bu suikastin işlenebileceğine dair kanaatleri vardır. Şayet suikast olduğu kesinse bu caniler şunu bilmeliler ki bir Muhsin Yazıcıoğlu ölür, bin tanesi dirilir. Bu millet birer Muhsin Yazıcıoğlu olur, bu millet, vatan, bayrak, devlet üzerine hesap yapan güçlerin karşısına dikilir. Yazıcıoğlu müslüman Türk milletinin ve bu toprakların manevi ikliminin ortaya çıkardığı ulu bir çınardı. Bu iklimde Yazıcıoğlu gibi fetih ruhu, asımın nesli, ülkücüler, alperenler yetişmeye devam edecek bu ülke devletiyle tek kimlik Türk milletiyle asla teslim alınamayacak ve son gülen Türk milleti olacaktır. Bu topraklara gelmek isteyenler ya adam gibi gelip misafirimiz olurlar ya da düşmanca niyetlerle gelenlere mezar olacak veya defolup gideceklerdir.