“Türkçe edebiyat” mı yoksa “Türk edebiyatı” mı tartışmaları devam ede dursun, ben bir başka konuyu tartışmaya açmak isterim: Türkçe’nin katli ‘olacağım’ kalıbı. Son 10 yılda, plazaların göğe hızla yükselmesi ile ‘meeting set etmek’ (toplantı ayarlamak) ‘attachment post etmek’ (ek dosya göndermek) gibi ‘plaza’ Türkçesi denilen bir dil sinsice hayatımıza girdi ve birçoğumuzu da ele geçirdi. Son bir yıldır ise Türkçenin yeni bir düşmanı daha var: ‘Olacağım’. ‘Döneceğim’ yerine ‘Size dönüyor olacağım’ ya da ‘Süreci beraber planlarız’ yerine ‘Süreci planlıyor oluruz’, ‘Gideceğim’ yerine ‘gidiyor olacağım’ gibi gibi. ‘Türkçeyi bu kalıpla kullananlara çok pis dalıyor olmak isterdim’ ama onun yerine dilbilimcilerle konuştum ve ‘Türkçe katliamı mı?’ diye sordum.

ÖZENTİ ŞEKLİNDE YAYILIYOR VE TÜRKÇEYİ YOZLAŞTIRIYOR

Türkçe aslında kendi içinde yeni kelimeler türeten, yaşatansüslü anlatım, benzetme ve mecazlarla dolu bir dil. Ancak son yıllarda saldırı altında. Gerçi buna ne kadar saldırı diyebiliriz? Orası tartışmaya açık. Bana göre sosyal medyanın neredeyse tüm yaş ve cinsiyet gruplarını ele geçirdiği düşünülünce bu açık bir saldırı.

MANASIZ BİR ISRAR

Eğitimde soru çözmek mi sorun çözmek mi? Eğitimde soru çözmek mi sorun çözmek mi?

Dilbilimci, yazar Feyza Hepçilingirler de benimle aynı görüşte: “Bu kullanım şekli Türkçeye bir saldırıdır, zarar verir ve yozlaştırır” diyor ve ekliyor: “Oysa Türkçede o kadar çok kip ve anlatım olanağı var ki... Ama yine de ‘yapacağım’ yerine ‘yapıyor olacağım’ kullanmak gibi manasız bir ısrar var. Yapmak ve yapıyor olmanın farklı anlamlara geldiği durumlar elbette var ama bahsettiğim bu doğru kullanım genel kullanımın yüzde birini bile oluşturmuyor. Üzücü olan bu kullanımın, ‘özenti’ şeklinde kişiden kişiye giderek yaygınlaşması.”

Türkçenin yeni düşmanı: Olacağım

İNGİLİZCEDEN GEÇTİ

Peki, nereden geçti bu kullanım dilimize? Pek tabii İngilizceden. ‘Future Perfect Continuous Tense’ gelecek zamanda bir işin ne kadar süredir ‘yapılıyor olacağı’ bilgisi verilir. ‘I will have been playing tennis for 3 hours’ yani ‘Ben üç saat boyunca tenis oynuyor olacağım.’ Oysa Türkçede ‘3 saat tenis oynayacağım’ denir.

Türkçenin yeni düşmanı: Olacağım

ANADİLDE EĞİTİM

Eğitimin anadilden uzaklaşarak, parmak ile gösterilen okullarda bile İngilizceye döndüğü hatırlatmasını yapan dilbilimci Feyza Hepçilingirler, “Her ne kadar dünya vatandaşı olmak için yabancı dil önemli olsa da birinci öncelik kendi anadilini öğrenmek olmalı. Eğitimin İngilizce yapılması Türkçenin bozulmasına bir etkendir. Bir diğer etken de insanların kendinden memnun olmamasıdır. İnsanlar arayış ve ‘özenti’ içinde. Kendilerini ‘farklı’ sanıyorlar bu sayede. Yanı sıra yanlış çeviriler de işin bir diğer boyutu. İngilizce bilenlerden çok ‘İngilizce biliyor’ görünmek isteyenler yapıyor bu yanlışları. Dili ‘hava atma’, kültürel bir ‘statü belirleme’ aracı olarak görüyorlar. Oysa Türkçemize kattıkları hiçbir yenilik yok. Sadece yozlaştırıyorlar” diyor.

Türkçenin yeni düşmanı: Olacağım

BASİT BİR ENTELEKTÜEL GÖRÜNME ÇABASI

Dilbilimci, yazar Necmiye Alpay da İngilizceden, hiç ihtiyacımız olmamasına rağmen, direkt çeviri ile ‘yapıyor olacağım’ kalıbının dilimize geçtiğini söylüyor. Peki, bu kullanım Türkçeyi katletmek olarak yorumlanabilir mi? Bu noktada görüş ayrılığı var: “Yani ‘Dile zarar veriyor’ demek bana göre pek de bilimsel bir bakış açısı değil çünkü her çeşit kullanım var dilde. Argo var mesela, resmi dil var ağızlar var. Dilin çok farklı katmanları vardır ve bu tarz ‘ekleme’ yaklaşımlar her zaman olan ve olacak dil olaylarıdır. Dolayısıyla ‘dili bozmak’, ‘dile zarar vermek’ gibi kavramlar bu noktada biraz da popüler kültüre hizmet ediyor. Dilbilim böyle gelişmelerle ilgilenmiyor yani ilgileniyor ama daha çok ‘tespit etme’ noktasında. Yani dramatik bir, ‘Eyvah! Dil gidiyor’ gibi bir bakış açısı yok dilbilimde.”

DİLDE TASARRUF İLKESİ VARDIR

Dilbilimci Alpay, parantez açarak şöyle bir ekleme yapıyor: “Tabii bu söylediğim ‘yanlış kullanımları onaylıyorum’ demek de değil. Özentiden, dili biraz daha müzikal hale getirme, uzatma, şatafatlı kullanma çabasından, böylelikle yeteri kadar entelektüel görünme arzusundan da kaynaklanıyor bu yanlış kullanım. Sadece gençler, beyaz yakalılar değil politikacılar dahil kamuya söz söyleyen herkes benzer bir yanlışa düşüyor. ‘Sizi bekleyeceğim’ demek varken ‘Sizi bekliyor olacağım’... Oysa dilde tasarruf ilkesi vardır. Fazladan kelime kullandığınızda daha bilgili değil tam tersi yetersiz olduğunuzu gösterebilirsiniz.”

Editör: Kerim Öztürk