Askerlere ‘darbeye teşebbüs’ten dava açıldığını hatırlatan Oktay Vural, “Oslo ve İmralı
darbe planıdır. Hükümet, PKK silahı ile Anayasamız’ı açıkça ihlal ediyor” tespitini yaptı
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ile İstanbul’da buluştuk. Yoğun toplantı trafiği arasında Galata’da gerçekleşen buluşmada Türkiye gündemini konuştuk. İşte o röportaj:
‘Ne pazarlık yapıyorsunuz?’
- Emin Çölaşan ile Saygı Öztürk’e konuşan Engin Alan’ın sözleri çok çarpıcı; “Giden teröristler bir gecede geri döner, kan gövdeyi götürür” diyor…
Aslında bu yapılanların terörün bitirilmesi ile hiçbir alakası olmadığı ortaya çıktı. Amaç terörü bitirmek değildir. Aksine terör üzerinden siyasal çözümü dayatmaktır. Terörü bitirmenin yolu silahları bırakmaktır. Adalete teslim olmaktır. Bu; işin başıdır ve sonudur. Ama maalesef hükümet bir sürecin başlangıcından söz ediyor. O zaman, sonu nedir bu sürecin? Bu süreç içinde hangi sözleri verdiniz? Hangi taahhütlerde bulundunuz? Terörün bitmesi karşılığında PKK ile yaptığınız pazarlık nedir? Cevap açık: Bu süreç; belli bir süre içerisinde yapılması taahhüt edilenleri yapma taahhüdüdür.
Milleti sürece mahkum ettiler
- Nedir o taahhütler?
Oslo ve İmralı görüşmeleri ile Öcalan’ın muhatap alınması, politik bir lider haline dönüştürülmesi işin özünü ortaya koyuyor. Orada masada Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti vardır. Ameliyat yapılmak istenmektedir. Türk milletinin kimliği, devletin ilkesi ve bölünmez bütünlüğü masa altında paylaşılmak istenmektedir. Milli devlet yerine federatif bir yapı öngörüldüğünü Başbakan açıklıyor zaten.
- Sürece mecbur bırakılacağımızı mı kastediyorsunuz?
Kesinlikle… Zaten özerklik verdiğiniz zaman devleti ve milleti yeniden tanımlamak zorundasınız. Bu bakımdan, ‘Analar ağlamasın, terör bitsin, barış olsun’ söylemi altında, milleti sürece mecbur ve mahkum bırakmak istiyorlar. Terörü bir tehdit aracı olarak kullanıyorlar. Diyorlar ki; ‘Bunları kabul etmezseniz terör devam eder, analar ağlar!’
- Ama BDP Eşbaşkanı Demirtaş ile Başbakan Erdoğan’ın söylemleri farklı…
Efendim aslında bunlar süreci birlikte götürüyorlar. İyi polis, kötü polis durumu var. Sonuçta Başbakan milli devleti, üniter devleti gözden çıkarmıştır. PKK’nın istediği de budur. O bakımdan aslında söylediklerinde bir farklılık yok. AKP de, PKK da milli devlete karşı. Her ikisi de milli kimliğe, üniter yapıya karşı. Sorun; bu sürece milleti nasıl yönlendirecekleri. Bu sorunu da alıştıra alıştıra çözmek istiyorlar. Yoksa silahların bırakılması diye bir şey söz konusu filan değil! Tam tersine silah bu sürecin garantörü haline getirilmekte. Deniyor ki; ‘Siz silahları bırakın yurt dışına çıkın. Ben bunları taahhüt ettim. Olmazsa tekrar gelip terör yaparsınız!’
- PKK terör örgütü, silahları nerede bırakacak?
Ben de onu soruyorum. ‘Burada bıraksınlar gitsinler’ diyor Başbakan. Terör örgütü mensuplarını dağda biliyorsan ve onları etkisiz hale getirmiyorsan, teröre yardım ve yataklık yapıyorsun demektir. İnanılır gibi değil. Şu da enteresan; ‘Silahları gömün, silahsız gelin!’ Bunu söylerken, millete mesaj veriyor.
- Ne mesajı?
Diyecek ki; ‘Ey millet taahhütleri yerine getirmezsek terör örgütü yine canlanır!’ Yani milleti tehdit edecek. Biliyorsunuz bu süre içinde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına millet egemenliğini, anayasal düzenini değiştirmeye yönelik plan yapmak ve eyleme sokmaktan, darbecilik teşebbüsünde bulunmaktan davalar açıldı. Ama esas darbeyi AKP hükümeti PKK eliyle planladı. Oslo bir darbe planıdır. İmralı bir darbe planıdır. 21 Mart’ta terör örgütünün eylemleri de, darbe planının tatbik edilmesi için kullanılan araçlardır. Bugün AKP, PKK silahı ve terör örgütü ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin anayasasını tebdil ve ihlal etmektedir. Dolayısıyla geldiğimiz noktada bu hükümet PKK ile işbirliği yapıyor. Bu işbirliği çerçevesinde anayasayı değiştirmek için anlaşma yapıyor ve PKK hukukunu geçerli kılıyor.
‘AKP’ye oy veren de bilmiyor’
- Aslında 2004’teki Başbakanlık İnsan Hakları Raporu’nda da açıklanmıştı bu süreç, yanılıyor muyum?
Elbette. Bu AKP’nin getirmek istediği bir süreçti. Başbakan Erdoğan için hazırlanan o raporda deniyordu ki; ‘Milletin bölünmezliği ne demek? Dil Türkçedir ne demek? Bunların ortadan kalkması lazım…’ Aynen böyle yazmışlardı. Dolayısıyla AKP zihniyeti itibariyle ve aslında ona oy veren insanlar bile buna hazır olmadığı halde bunu dayatıyor. Buna kendisine oy veren kitle de hazır olmadığı için, süreçte onları hazırlamak ve hazmettirmek istiyor ve terörü bir araç olarak kullanıyor. Yani PKK terör örgütü terörü bir araç olarak kullanırken, AKP de çözümü bir araç olarak kullanıyor.
Erdoğan, Öcalan’ı kendine yardımcı yapmak istiyor!..
- Sürecin sonunda ne olacak?
Onu soruyorum. AKP; ‘Sınır dışına çıktıkları zaman süreç başlar’ diyor. Süreç başladı, nedir sonu?
‘Şaka gibi ama…’
- Nedir?
Belli aslında. Ama bunu açık ve net bir şekilde değil, adım adım yapmak istiyorlar. AKP’de Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarını hazırlayan, Öcalan’ın konuşmalarını da hazırlamıştır. AKP bugün bizzat Öcalan’ı yöneten, Karayılan’ı yöneten, PKK’yı yöneten bir idare haline dönüş-müştür. İnsanlara şaka gibi gelse de; Başbakan Öcalan’ı yardımcısı yapmak istemektedir.
‘Psikolojik savaş var’
- “Kim inanır? Kadir inanır..” diye tepkinizi dile getirmiştiniz Meclis’te. Akil insanlar arasında Kadir İnanır da var…
Vallahi kim inanır bunlara bilmiyorum ama, aklı olan inanmaz orası kesin. Neymiş; adamlar toplanacak, bizi sürece hazırlayacaklarmış. Yani biz aptal bir millet miyiz? Buradan bu sonuç çıkıyor. AKP şu anda millete karşı psikolojik savaş açtı. ‘Millet hazır değil, millete bu süreci hazmettirmemiz lazım’ diyor. ‘35 yıldır terör bitmiyor’ yalanını millete kabul ettirdiler. Aslında bitmiş bir terör vardı ve bunlar canlandırdılar. Şimdi de ‘Bunları yapmazsak terör devam eder’ yalanını millete hazmettirmek istiyorlar. Dolayısıyla akil adamların amacı; PKK ve AKP propagandası yapmaktan başka bir şey değildir.
n Seçilen isimler sizce tam anlamıyla ne için seçildiklerini ve ne yapacaklarını biliyorlar mı?
Ben de bunu soruyorum. Onlar ne olduğunu biliyorlar mı ki, ne için çalıştıklarını anlasınlar. Akil adam dedikleri de şudur: PKK’nın açtığı terör savaşı ile AKP’nin açtığı psikolojik savaşta kuşatılmamamız için bizden istenenleri vermeye milleti ikna edecek insanlar! Neyi teslim etmemizi istiyorlar bizden? Diyorlar ki; ‘Bir, adınızdan vazgeçin. İki, Cumhuriyet’inizden vazgeçin. Üç, Türk Bayrağı filan, bunun isminden de vazgeçin. Başka bir şey istemiyoruz.’ Bunları yaparsak terör biter diye milleti aldatıyorlar. Ama millette büyük bir uyanma var. Tepki de giderek büyüyor.
‘Soğanın cücüğü hikayesi’
- Bir de eyalet sistemi diyor Başbakan Tayyip Erdoğan…
Eyalet açıklaması tesadüf değildir. Bugün PKK’ya demokratik özerklik adını verdikleri bir özerklik taahhüdü yapılmıştır. Bu taahhüdü yerine getirmek için engel olan milletin adını ve milletin üniter ve milli devlet vasfını ortadan kaldırmaktır amaç. Dolayısıyla Başbakan Erdoğan’ın ‘Eyaletler olabilir, olmalıdır’ ifadesinin altında yatan, soğanın cücüğü hikayesidir.
İlk 4 maddeyi değiştirmeye güçleri yetmez
- Anayasa değişikliği görüşmelerinde uzlaşma sağlanabilecek mi?
Biz mücadelemizi orada da sürdüreceğiz. Büyük Türk Milleti önünde namusu ve şerefi üzerine yemin eden milletvekillerinin, namus ve şereflerine sahip çıkacakları umudunu muhafaza etmek istiyorum. Her halde AKP’de de Türk Milleti’nin isminin anayasadan çıkartılmasını hazmedemeyecek insanlar vardır diye düşünüyorum. Daha doğrusu onların içinde de böyle insanlar olduğunu biliyoruz. Türk Milleti ibaresinin çıkartılacağı bir anayasaya 200 tane dahi oy çıkmasının mümkün olmadığını söyleyen AKP’liler var. Hem de partinin en üst seviyesindeki isimler bunlar. Ben de buna inanıyorum. 12 Eylül Referandumu’nu bir kamuflaj malzemesi yapmışlardı. Sonuçta da milletimiz ‘Evet’ dedi. Ama ‘Evet’ dediği anayasa ile yargı siyasallaştı. Verdikleri sözlerin hiçbiri yerine gelmedi. Dolayısıyla bu kez hangi taktik amaçlı yapıyorlar bilemiyorum, ama bu anayasa bir PKK anayasasıdır ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde PKK anayasasına geçit yoktur. Bu kadar açık ve net. Anayasanın ilk 4 maddesini değiştirmeye, adını değiştirmeye hiçbir güç muktedir olamaz. Bunun siyasi ve hukuki meşruiyeti kesinlikle yoktur. Başbakan Tayyip Erdoğan da bunu kafasına sokacak, başka yolu yok. O da büyük Türk Milleti önünde namus ve şerefi üzerine yemin etti. Bizim pazarlık konusu yapılacak cumhuriyetimiz yoktur, bayrağımız yoktur, adımız yoktur, egemenliğimiz yoktur. Bu bizim son sözümüzdür.