İmam-ı Azam'dan asırlar sonrası o ekolün takipçileri olarak yakıcı saltanat dönemlerini müşahade ettik. Ve bu ekolün karakterstik özelliklerine vurgu yapan bir yazıyı mevcut konjektür ile uyumlu gördük.

Dünyada insani olan tüm sistemler ıslah edilmesi gereken  düzenlerdir. Ve muhakkak ki insanın dünyadaki varoluş gayesi ile uyumlu bir düşüncedir bu. 

Batı'nın İslam Coğrafyalarında terk edilen bir takım ilkelere bina ettiği modern zaman demokrasileri kendi iç Rönesansları ile mümkün olmuştur. Modern Almanya'nın babası gaddar Roma-Jermen imparatorluğu, Fransa'nın atası skolastik Hristiyan dünyasının bir cüzü olarak Rönesans'ın ve Reform'un altın çocukları olarak Avrupa Birliği'ni ihya ederler.

Bu ilkeler Medine anasyasası ile asırlar önce Bedevi topraklarına rahmet yağmurlarıyla yıkayan İslam'ın  yeşerdiği coğrafyada yaşayan kadim esaslara bina edilmiştir. Esası itibari ile Magna Carta yada Protestan Etik ve Ahlakı , evrensel hukuka dair yeni şeyler söylemez. 

Coğrafyası içinde adaleti ve ahlaki değerleri esas alan fikirler manzumesi son peygamberin tebliğ ettiği dinin asr-ı saadet idarecileri ile uygulama sahasıdır.  

Bazı CHP belediyeleri oyuna mı geliyorlar veya oyuna mı ortak oluyorlar acaba? Bazı CHP belediyeleri oyuna mı geliyorlar veya oyuna mı ortak oluyorlar acaba?

Adaleti olmayan toplumların Emeviler, Roma ve Bizans gibi yıkılması kehanetin sonucu değil aklın sonucudur. Devletin dini adalettir diyen Hz. Ali de Hz. Ömer de bu ilkeden sapmamış, saptırmamıştır. Adaletini şaşan idareciler ya azl  edilmiş ya da tesiri yok edilmiştir.

Muaviye ve Hz. Ali ihtilafının gölgesinde Emevi Saltanatı güç ve ene üzerinde yükseldi. Enaniyetlerinin kaçınılmaz bir sonucu  olarak Hz. İmam-ı Azam'ın sesini duyulmaz hale getirmek isteyenler iktidarları üzerinde rahmani siyaseti bir gölge olarak gördüler. Uydurdukları hadisler ilk yakıcı saltanat ateşinin cüzleriydi aslında. Ve gücün hukukunu esas almış ve adaleti olmayan devlet yapısı yıkımla bitmiştir. 

İkisi de saltanat olmasına rağmen Osmanlı'nın Emeviler'den belirgin bir şekilde farkılılaştığı husus işte budur. Yoksa rejimler yada sisemler üst başlığından İslami ibaresi geçse de uygulanmayan ilkeler nedeniyle sadece pespaye ve devasa yapılar olarak yıkılmaya mahkum olur. 

Makam ve mevkileri ilkelerinin bekası uğruna terk etme davranış modeli ,  Hz. Muhammed'in ortaya koyduğu bir sünnettir. Biz bu davranış modelinden mülhem bir siyaseti ilkesel olarak içselleştirmiş ve yaşayan bir siyaset anlaşını fevkalede önemsiyoruz.  “önüne servetleri yığan ve Mekke'nin anahtarlarını teklif edenlere “ itibar edilmediğini gördük. Bu davranışı İmam-ı Azam da asırlar sonra taklid etti. Bu tekbaşınalık yada çılgınlık gibi gelen eylemin aynı zamanda bir emir olduğunu da kabul etmek gerekir. Namazın beş vakit oluşu gibi bu ilkesel duruşu da göz ardı etmenin itikadi sonuçları olacaktır.  O halde üstünlük için sayıların yada servetin yeterli olmadığını görüyoruz. Bu ilkeler Bakara suresinde özetlenmekte olup, İslam-i tebliğ metodolojisinin ana presnipleridir. 
  
İttifak yada birlik olma düşüncelerini Türk Siyaset kültürüne kazandırmak için yoğun bir çaba sarf eden rahmetli lider Aykut Edibali, uzlaşı siyasetinin en bilgi temsilcilerindendir. Rahmetli Begoviç de , akrabası olduğu düşünülen Şeyh Edebali de, onun da öncesinde İmam-ı Azam da bu çizginin , tarihteki kilometre taşlarıdır.

İnsalar yürürlükteki adaletsiz bir seçim sistemi ile Cumhuriyet gibi bir rejimin fikir hürriyeti açısından en büyük konfor alanlarından olan “seçme ve seçilme özgürlüğü” imkanından mahrum olarak yeni bir seçime gidiyor. Onlar ülkelerinin yönetimini tayin edecekler. 

Hazineden alınan seçim yardımlarının ve bunların dağıtım şeklinin , keyfi ve mevcut iktidarın elini güçlendirmekten ibaret olduğu aşikardır. Bu tuhaf uygulamaları hiç bir siyasi parti iktidar olduğunda değiştirmemiştir. 

İttifaklar seçim protokolleridir. Bu adaletsiz seçim sistemi muhalefetin ittifakının konusudur. Millet farklı düşünceleri bilmeli ve mukayese edebilmelidir. Çok iyi tadı olan bir domatesin tüketiciye ulaştırılamaması domatesin kalitesinden bağımsızdır. Bazıları biz seçmenler olarak inandığımız ilkelerin temsil edilip yaşatılmasını sağlayacak partileri bu iki blok içinde göremiyoruz diyor. Ve sistem onların seçme hakkını elinden alıyor. Bazıları da biz sesimizi duyuramıyoruz diyor, sistem bizim de seçilme hakkımızı alıyor. Ortada iyi bir domates olduğu halde belki de kimse onun varlığını bilmiyor. Hiç muhatabına ulaştırılamamış bu fikirlerin iktidara gelmesi ve denenmesi durumunda bir başarıdan söz edilebilir. Sataşmalarla doğrudan yada dolaylı olarak bu başarı konusu sürekli dillendiren kimseler için çokça vakit kaybetmeden, sesimizin gittiği yere kadar davamızı anlatma misyonunu kadim ve cihanşumul bir görev olarak telakki ediyoruz.

Kıbrıs, Doğu Meselesi, tarım politikaları, Suriye politikası ve Birlik Davamız Türkiye siyasetinde uygulanmak üzere kadrolarıyla denenmeyi bekleyen bir hareketin en etkin test alanı elbette iktidar olacaktır. 

Şayet kaynağını Furkan'ın ilkelerinden alıyorsa, sabırla yüreklere damlayan sözlerin en katılarını dahi şkna ve ihya edecektir. Ülkeninin içinde bulunduğu üzücü manzara karşısında kayıtsız kalan kılını dahi kıpırdatmayan kabuğuna çekilmiş , küskün ve benzgin seçmenin yavaş yavaş bu hareketii iktidara taşıyacaktır. Bu çaba bizatihi tıpkı elli yıldır olduğu gibi bugün de kıymetlidir.  Daha önce Yeniden Milli Mücadele hareketinin ifa ettiği görev, Islahatçı Demokrasi Partisi'nin ifa ettiği görev, başarılı bir şekilde tamamlanmıştır.  

Yeni dönemde Millet Partisi'nin misyonu en geniş kapsamı ile  ülkeyi ve dünyayı iyiye doğru değiştirmek ve dönüştürmektir. Ülke ve dünya mevcut hali ile  adaleti olmayan ismi demokrasi ve cumhuriyet olan sıfatlarının önünde İslami yazan ülkelerin ekseriyetinde yakıcı bir saltanat ile yönetilmektedir.

Aşağıda bizim açımızdan öncem teşkil eden bazı hususları özetlemek isterim.

1. Mevcut seçim sisteminde “Başkanlık Sistemi” olarak 15 Temmuz sonrasında kucağımızda bulduğumuz bu yeni sistemin kuvvetler ayrılığını yeniden ele almasıdır. Cumhurbaşkanlığı makamının arttırılmış etkisi nedeniyle yargı ve adalet sistemi üzerindeki olumsuzluklarından ülke zarar görmektedir.

2. Temsilde ve seçimde adaletin sağlanması için seçim sistemi değiştirilmelidir. 

3. Bütün partiler aldıkları oy nispetinde mecliste temsil edilmelidir

4. Seçim sırasında tehdit ve baskı ile oy alma yoluna giden partiler tespit edilmeli ve bu gerekçe azil ve kapatılmalarında yeterli olmalıdır. Hiçbir partinin terör ile organik bağlantısının varlığına müsaade edilemez.

5. Partilerin hazineden aldığı yardımlar denetlenmeli ve eşit oranda verilmelidir. Seçmen sandığa gittiğinde bütün partilerin görüşleri ile bilgi ve düşüncelere vakıf olmalıdır. 

6. Hesap verilebilirlik ilkesi uygulanmalıdır. Seçim vaatlerinde bulunan politikacıların durumu vaatlerini tutamaması durumunda yeniden seçilmesi mümkün olmamalıdır. Oy alan siyasetçinin para alan satıcıdan farkı yoktur. Nasıl satıcı aldığı paranın karşılığı olarak mal yada hizmet vermekle mükellefse politikacı da taahhüd ettiği siyasi vaadden sorumludur. Eksik ve ayıplı mal yada hizmetin müeyyidesi olduğu gibi halkı eksik yada gerçekleştirilmesi imkansız vaatlerle kandırmanın da bir müeyyidesi mutlaka olmalıdır.

7. Seçimlerde milletvekili olmak için çeşitli partilerde aday olanların , bu partilerde aday olmak için herhangi bir nakdi veya ayni ödeme yapması , partililerce adaylık karşılığında parasal yardım yada maddi yardım talep edilmesi yasaklanmalıdır. 

Mevcut seçim sistemi için ve önceki seçimlerde kronikleşmiş ilkesel ve etik açmazların giderilmesine yönelik olarak önerilerimizle bu yazıyı noktalamak isterim. Muhakkak ki Allah herşeye kadirdir, başkalarına zor gelenler için onun “ol” demesi yeterlidir O doğrunun ve mazlumun yanındadır. Allah bizi yapmakla mükellef olduklarımızdan alı koymasın. Ankara'da bu konu ile ilgili istişare eden Millet dostlarına selamlar.

Ali Edibali

Editör: Kerim Öztürk