TÜRK-İŞ’in yaptırdığı son araştırmalara göre ülkemizde açlık sınırı yaklaşık 8.000 liraya yoksulluk sınırı ise 25.000 liraya yükselmiştir. Asgari ücret siyasi bir kararla belirlenmemeli teknik kararlarla, en azından ekonomik olarak aynı seviyede bulunduğumuz ülkelerdeki ve dünyadaki ortalama seviyelerle kıyaslanarak belirlenmelidir.

Asgari ücret veya genel olarak çalışanların ücret ve diğer hakları belirlenirken; öncelikle ekonomik gelişme, kronik hale gelmiş işsizlik sorununun halledilmesi, bütçe dengeleri, cari ve dış ticaret açıkları, enflasyon, çalışanların insanca yaşama hakkı,  çalışan başına verimlilik, kısaca ekonomik ve sosyal hayatın bütün dinamikleri dikkate alınarak vb. hususlar dikkate alınmalıdır.

Bu manada özet olarak Türkiye’nin durumunu veriler ışığında irdelersek.

2021 yılı TÜİK, Dünya Çalışma Örgütü (İLO) ve Dünya Bankası (DB) verilerinden hareketle yaptığım hesaplamalara göre ortalama olarak 25’i gelişmekte olan 15 kadarı da gelişmiş ülke göstergeleri ile kıyaslandığında asgari ücret miktarı ekonomik ve sosyal durumumuz da dikkate alınarak aşağıdaki hesaplamalara göre belirlenmelidir.

Asgari ücret tespitinde, çalışanların ücreti ve verimliliği yani çalıştığı işletmedeki üretime katkısı önemli iki faktördür. 

Ülkemizde işgücü verimliliği; satın alma gücü paritesine (SGP) göre yukarda arz ettiğim ülkeler ortalamasının az farkla üstündedir. Ancak nominal rakamlarla aynı ülkeler ortalamasının yarısı kadar, gelişmiş ülke ortalamalarının ise 4-5 katı daha azdır. Bunun anlamı; bizim 4-5 çalışanımız eşit zamanda gelişmiş ülke çalışanlarının 1’i kadar üretebilmektedir. Türk ekonomisinin ve sürdürülebilir kalkınmanın en önemli engellerinden birisi faktör bunun yanında işgücü verimliliğinin düşük olmasıdır.

İşgücü verimliliği başka unsurlarla da birleştiğinde; asgari ücret, kişi başına ortalama milli gelir, milli tasarruf ve yatırımlar, bütçe-dış ticaret-cari açıklar ve sürdürülebilir kalkınmanın önemli belirleyicilerinden birisidir.

TÜRK-İŞ’in belirlediği yaklaşık 8000 lira bugünkü kurla 425 dolara denk gelmektedir ki bu tutar nominal bakımdan yukarda bahsedilen ülkelerin 838 dolar olan asgari ücret ortalamasının %51’i kadardır. Ancak ülkemizde asgari ücret 425 dolar olursa SGP’sine göre 1.350 dolara denk gelmektedir. Yukarda belirttiğimiz ülkelerde SAGP’ne göre asgari ücret 1.125 dolardır.

Asgari ücretin belirlenmesinde; makroekonomik açıdan ülkemizin içinde bulunduğu darboğaz dikkate alınarak seçim ekonomisine göre hareket edip aşırıya kaçmamak gerekirken, asgari ücretle çalışanlarımızı muhtaç duruma bırakacak geçinemeyecekleri düşük bir rakam da belirlenmemelidir.

Meseleyi kökünden çözecek husus;  faktör verimliliğini bu arada işgücü verimliliğini çözecek milli eğitim seferberliğidir. Bunun için ticaret odaları, sanayi odaları, TOBB ve diğer meslek teşekküllerini de çözüm ortağı yaparak işgücü eğitiminde etkinlik ve verimliliği artırmak gereklidir.

Kalıcı olarak çözüm için önemli hususlardan biriside yüksek olan ülkemiz gelir dağılımı adaletsizliğinin azaltılmasıdır. Gelir adil dağıtıldığında dar ve sabit gelirlilere daha fazla pay düşecektir. Gelişmiş ülkelerin bazılarında 20’li rakamlara kadar yaklaşan ve ülkemizde 42 olan ve 100’e yaklaştıkça gelir dağılımında adaletin bozulduğu sıfıra yaklaştıkça daha fazla adil gelir dağılımının sağlandığı GINI katsayısı hiç olmazsa 30 civarına düşürülmelidir. Bunu sağlamanın bir başka yolu da gelir idaresinde etkinliğin artırılarak vergi gelirlerinin tüketim yerine üretimden daha fazla alınmasında saklıdır. Tüketim ağırlıklı vergi gelirleri gelir dağılımında adaletin sağlanmasında en büyük engellerdendir.

AB, Macar ekonomisine darbe vurmaya hazırlanıyor AB, Macar ekonomisine darbe vurmaya hazırlanıyor

Kişi başına gelirin yükseltilmesi ve kalkınmanın önünde en büyük engellerden olan israfın minimize edilmesi de önemli bir sorunumuzdur.

Günümüz Türkiye’sinde en önemli diğer sorunları sıralarsak;

İşgücü israfı;

Çalışabilir yaştaki nüfusumuzun işgücüne katılım oranının %57 oranında ve çok düşük olmasıdır. Aynı oran gelişmiş ülkelerin çoğunda %75’lerin üzerindedir. Bu durum ülkemiz işgücünün 10-13 milyon kadarının israf edilmesi ve üretime hiç katılmadan katılanlara bağımlı yaşamasıdır. Kaldı ki işgücüne katılan işgücümüzün de yaklaşık 3 milyonu işsizdir böylece israf edilen işgücü sayısı ortalama 15 milyondan fazladır. Bu kabullenilemeyecek ölçüde ekonomik kayıptır ve asgari ücret seviyesini azaltan bir faktördür.

Toprak israfı;

Tarım bakanlığının işlenebilir olarak belirlediği toprak varlığımızın yaklaşık yarısı ekilip dikilebilmekte, bununda neredeyse çok yüksek su israfına sebep olan sistemlerle %25’i sulanabilmektedir.

Su israfı;

Ülkemizin yıllık kullanılabilir su varlığı 112 milyar m3’tür. Kullanabildiğimiz su miktarı ise 44 milyar m3’tür. Küresel ısınmanın günden güne gıda tedariki ve güvenliğimizi daha fazla riske ettiği günümüzde bu israf ve bunun yol açtığı gelir kayıpları kabullenebilir oranların çok çok üstündedir.

İsraf sorununun yanında değerlendirebildiğimiz, üretime kattığımız, işgücü, toprak, su ve sermaye varlıklarımızdaki verimlilik düşüklüğü de ülkemizin zenginleşmesinin önündeki en büyük engellerden birisidir. Dijital uygulamaları, bilimin, aklın hızla her alana girdiği günümüzde Türkiye böyle devam etmemelidir, edemez de.

Mehmet Yalburdak

Editör: Kerim Öztürk