2008 yılı… 1999 depremi daha yeni geride kalmış. Babamın arsasına bina yapacağım. Yapı denetim şirketlerini taradık; “18 bin alırım. 16’ya bağlarım, en son 14 bine kadar düşerim” diyen yapı denetim şirketleri ile görüştüm, ‘Abi sorun olmaz, Belediye bende” diyen zaten alıyor işi. Her masada 3-5 kuruşun ve 3-5 santimin pazarlığı var. İnşaat patlamasından herkes nasiplenme telaşında. Bir kere bile numunelere bakıldığına, kolon veya kirişlerin denetlendiğine şahit olmadım.

Yüzyılın en büyük deprem felaketi ile sarsılan Türkiye yaralarını sarmaya çalışıyor. Bir yandan da bu felaketi uzaktan takip edenlerin aklındaki soru: Deprem bizi ne zaman vuracak? Özellikle İstanbul’u etkileyecek bir depremin sonuçları korkumuzu arttırıyor.

İstanbul’da yapımı ve denetimi şüpheli on binlerce bina var. İstanbul genelinde resmi kayıtlarda 1 milyon 166 bin bina bulunuyor. Binaların 255 bini 1980 öncesinde, 533 bini 1990-2000, 376 bini de 2000-2019 yılları arasında inşa edildi. Ürkütücü olan kısmı özellikle 1980 öncesi ile 2010 yılına kadar yapılan binalar. Bu binaların büyük bir bölümü sayısı 400 bine kadar çıkan ‘çakma müteahhitler’ tarafından yapıldı. Konunun ne kadar vahim olduğunu bir de geçmişinde ‘çakma müteahhitlik’ yapan bir gazeteciden dinleyin.

Herkes müteahhit oldu

2008 yılında olağanüstü bir inşaat furyası yaşanıyor. Gecekondusu veya küçük bir arsası olanlar kat karşılığı bina yapan müteahhitlerin peşinde. O yıllar inşaat maliyetleri inanılmaz cazip. Babamın ‘herkes inşaat yapıyor, bizim arsaya da yapalım. Bir müteahhit ile anlaş’ sözü ile başladı benim ilk tecrübem. ‘Kimseye güvenemem ben yaparım’ dediğimi hatırlıyorum o günden sadece. Hemen işe koyuldum ve nasıl müteahhit olunur listesi hazırladım. Ticaret odasına bin lira karşılığında üye olup, gerekli belgeyi alacaksın. O belge ile belediyeye gidip inşaat ruhsatı çıkaracaksın. Bu arada, belediyede dolaşan uygun bir komisyoncu bulup, mimari-statik projeleri hazırlatıp belediyeden gerekli imzaları toplatacaksın. Bu arada konu komşu vasıtasıyla bir kalfa buldum. Bir kalıpçı ve bir de demirci ustası. İşlem tamam. 6 kat ve 18 daireli bir bina için hazırız. Bir yapı denetim şirketi gerekiyormuş. Prosedür öyleymiş. Eee kısa zamanda taradık, 18 bin alırım, 16’ya bağlarım en son 14 bine kadar düşen yapı denetim şirketleri ile görüştüm. ‘Abi sorun olmaz. Belediye bende’ diyen zaten alıyor işi.

Kurallar yazmak içimdir

Doğrusu işlem hızı ve kolaylığı beni çok şaşırttı. Bu kadar kolay olmamalıydı. 1999 depremini yeni yaşadık. Ders çıkarmamamız imkansız. Mutlaka ilerleyen süreçte zorlaşacak denetimler diyerek bir umut işlere devam ediyorum. Ancak manzara hiç de öyle değil. Deprem yönetmeliği yeni geçmiş. Kurallar sertleşmiş ama uygulama eski usul devam ediyor. İnşaat sektöründe karşılaştığım lakaytlık belediyelerin ilgili imar müdürlüklerinde devam ediyor. Deprem güvenliği ve denetim listenin en sonlarında. Her masada 3-5 kuruşun ve 3-5 santimin pazarlığı var. İnşaat patlamasından herkes nasiplenme telaşında. Birkaç geri adım atıyorum ve bir daha düşünüyorum inşaatı. Babama verilmiş bir sözüm var ama bu şartlarda olmaz. İlk iş olarak yapı denetim şirketini değiştiriyorum. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nde öğretim üyesi bir dostumu buluyor ve yapı denetim konusunda danışmanlığını rica ediyorum. Maliyetten ve zamandan kaçmıyoruz. Çok basit gibi görünen ama hayati bilgiler ediniyorum. Ustalar zaman kaybı diye uğraşmaktan korkuyor ama gerekirse söküp yeniden yaptırılıyor. Bir kere bile numunelere bakıldığını, kolon veya kirişlerin denetlendiğine şahit olmuyorum. 3-5 kuruşa bakanlara uzak durduğum için inşaatın yapısı değil santimi ölçülüyor. Belki biraz aşmışsam yazacağı ceza için ellerini ovuşturuyor. Hangi parti olduğu önemli değil ama tüm belediyelere olan inancım bu inşaatla sona eriyor. Kusursuz bir biçimde her aşamasını denetleyen yapı denetim şirketimiz ve bize danışmanlık veren hocamız sayesinde alnımızın akı ile binamızı tamamlıyoruz. O dönem bir çok kişi bana gelip arsaları veya gecekondusunu teklif ederek karşılığında inşaatlarını yapmamı istiyor. Binaya bakıyorum, sisteme ve umursamazlığa bakıyorum, kimsenin yapı denetim ve güvenliği önemsememesi geliyor gözümün önüne ve gösterdikleri ilgi için teşekkür edip, bildiğim işi yapmak üzere ‘çakma müteahhitlik’ macerama bir nokta koyuyorum. Ve bugün İstanbul depremini beklerken içinde 60 insanımızın yaşadığı, 60 çocuğumuzun anaokuluna devam ettiği binada geceleri huzurla uyuyorum.

Fikret Çengel – Dünya Gazetesi / 15.02.20223

Editör: Kerim Öztürk