En Önemli Rızık: Beşerî Sermayemiz En Önemli Rızık: Beşerî Sermayemiz

Hukukçu olmayanların gözünden kaçmış olabilir. Ama Cumhurbaşkanının TBMM’nin kalan yetkilerini de kullanmasının, (yetki gaspının) önünde artık bir engel kalmadı.

Danıştay, Meclis’in kanun çıkararak onayladığı uluslararası antlaşmaların Cumhurbaşkanı kararı ile tek taraflı olarak, “Türkiye bakımından feshedilebileceği” şeklinde bir içtihat ortaya koydu.

****

İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerin imzalanmasında hukuki prosedür bellidir.  

Önce TBMM'nin bir onay kanunu çıkarması gerekiyor. Sonra TBMM'nin çıkardığı kanun, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanınca uluslararası anlaşma yürürlüğe giriyor.

Uluslararası anlaşmaları “onaylamak ve yayınlamak” konusunda uygulanacak prosedür bakımından, eski parlamenter sistemle şimdiki Cumhurbaşkanlığı sistemi arasında hiçbir fark yok.

****

Bilindiği gibi İstanbul Sözleşmesi’ne Türkiye’nin taraf olması Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi iradesinin eseridir. Ancak Erdoğan oyları düşüp, marjinal kesimlerin oylarına da ihtiyaç duyunca, Saadet Partili Oğuzhan Asiltürk ve cemaatlerin isteğiyle sözleşmeyi Türkiye bakımından feshetti.

Danıştay işte Cumhurbaşkanının TBMM’nin yetkisini kullanarak yaptığı bu işlemi hukuka uygun buldu.

**************************

Anayasa Hukukuna Göre Prosedür Nasıl?

“Bir kural nasıl konuluyorsa, o yolla kaldırılır!” Bu bir temel hukuk kuralıdır.

TBMM’den kanun çıkarılarak kabul edilmiş bir sözleşmenin feshinde de aynı yol izlenmesi yani TBMM’den bir fesih kanunu çıkarılması gerekirdi.

Değerli Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler bu hususu şöyle açıklıyor: “Usûlüne göre yürürlüğe konulan milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Kanun hükmünde olan bir işlemin sona erdirilmesi hususu da kanunla veya kanun hükmünde olan bir işlemle düzenlenmelidir. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ise ne kanundur; ne de kanun hükmündedir. Dolayısıyla yasama yetkisine ilişkin bir hususun Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenmesi Anayasaya aykırı olur.”

****

Ayrıca Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu'nun dikkat çektiği gibi, İstanbul Sözleşmesi insan haklarına ilişkin bir uluslararası sözleşmedir. Bu yanıyla Anayasa gereği, normlar hiyerarşisi bakımından kanunların üzerinde alıyor. Anayasa bağlayıcıysa, Cumhurbaşkanı, konusu insan hakları olan bir düzenleme yapamaz.

**************************

ERDOĞAN NEDEN YETKİ AŞIMI YAPTI?

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu uyarılara rağmen, bir Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile Türkiye’yi sözleşmeden çıkardı.

Meclis’te AKP’nin ve Cumhur İttifakının çoğunluğu var. Bir grup milletvekili kanun teklifi verebilirdi. Hatta gerekirse bir torba kanunun içine bir cümle ilave edilebilirdi. Sonra da Meclis’te Grup Başkanvekilinin işaretiyle eller havaya kaldırılırdı. Kabul edilen kanunu aynı gün Cumhurbaşkanı onaylar ve Resmî Gazete’de yayımlanarak Türkiye uluslararası Sözleşmeden tek taraflı olarak çekilmiş olurdu.

Ama Cumhurbaşkanı, belki de özellikle, bu normal hukuki yolu tercih etmedi. “Türkiye’nin uluslararası sözleşmelere dahil olmasına da çekilmesine ben karar veririm, yetki Meclis’in değil benimdir” demiş oldu.

Bu tercih “Benim valim, benim Genelkurmay Başkanım, benim bakanım” gibi ifadelerinde tezahür eden bir güç gösterme psikolojisinin bir başka yansıması da olabilir.

****

Cumhurbaşkanının yetki gaspı ile yaptığı işlemin iptali” için açılan davayı Danıştay 10. Dairesi’nin iki muhalif üyeye karşı üç oyla reddetti. Danıştay üyelerini Cumhurbaşkanı kendi seçiyor. Buna rağmen 5 üyeden 2’si TBMM'ye ait bir yetkiyi, icra organının başı olan Cumhurbaşkanının kullanmasını hukuka aykırı buldu. 3’ü ise bu “yetki gaspını” hukuka uygun buldu. 

Bir oy farkla karar alınmış da olsa, bu yeni içtihat bambaşka sonuçlara yol açabilecek.

Çünkü “Gazi Meclis” yetkilerine sahip çıkamıyor.

**************************

Diğer Uluslararası Sözleşmelerden De Çekilirse…

Danıştay’ın bu kararı ile “Yürütmeye hukuk dışına çıkma konusunda cesaret verilmiş” oldu. Fakat kararın başka sonuçları da olabilecek.

Türkiye’nin temellerini oluşturan Lozan gibi, Montrö Boğazlar Sözleşmesi gibi, Birleşmiş Milletler sözleşmeleri, Uluslararası Çalışma Örgütü, UNESCO, Karadeniz Ekonomik İş birliği Örgütü, Ekonomik İş Birliği Teşkilatı, Lahey Uluslararası Özel Hukuk Konferansı gibi sözleşmeleri Cumhurbaşkanı “benim yetkimdir” diyerek, iptal etmeye kalkarsa ne olacak?

Cumhurbaşkanı Erdoğan “İstanbul Sözleşmesinden” çekilme işlemini TBMM üzerinden değil de kendisi yaparken acaba sürecin bundan sonraki safhasını da planlamış olabilir mi?

Yani Danıştay üyelerinin yapısını iyi bildiği için, açılacak bir davadan böyle bir karar çıkacağını hesaplayarak/ bilerek, kendisine çok geniş bir yetki alanı açmak için mi süreci bu şekilde yönetti?

**************************

Kuvvetler Ayrılığı Yoksa Anayasa Da Yoktur

Türkiye’de “Yargının, yürütmenin başına bağlı olduğu” bir düzen oluştu. Yargı, Yürütmenin (Erdoğan’ın) çizdiği çerçevenin dışında karar veremiyor. Bu yeni düzenin düşündüğümüzden de vahim sonuçları olabilir.

1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesinde şu şekilde ifade edilmiştir:

“Hakların güvence altına alınmadığı ve kuvvetler ayrılığının olmadığı bir toplumda anayasa da yoktur.”

Türkiye artık “Anayasası fiilen ortadan kaldırılmış bir ülke” durumunda.

Bir ülkenin kaderinin tek adamın iradesine bağlandığı bir sistem pekişiyor.

O bir kişinin bütün zaaflarını, korkularını, saplantılarını çok iyi bilen “dış güçlerin” bir tek hamlesiyle Türk milletinin talihinin karartılabileceğini düşünüyorum.

ABD’de bir “malvarlığı davası açılması tehdidiyle” dış politikada yaşadığımız keskin zikzakları hatırlıyorum.

Ve endişelerim her geçen gün artıyor. Bir an evvel CB sistemi denilen bu ucubeden kurtulmamızı diliyorum.

Ruhittin SÖNMEZ

Editör: Kerim Öztürk