AKP ve Cumhur İttifakı, "yerli ve millî" olduğunu iddia ediyor ama bu iddiayı benimseyenler, Tayyip Erdoğan'ın "Bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlükle çıkmasın, kimse bizim karşımıza Türklükle de çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız." sözlerini izah edemiyor.

Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldıktan sonra "ben de milliyetçiyim" diyemezsiniz!

Fakat Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanlığı, her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almanın sonucudur. Bu proje, sonuç olarak Amerikan milliyetçiliğine ve içinde Türkiye topraklarının da bulunduğu Büyük İsrail Devleti'ne hizmet değil midir?

"Türklük", Cumhuriyetin kuruluş döneminde etnik bir ad olarak sunulmadı topluma... Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk denildi. Dolayısıyla herkes Türklüğü bir millet adı olarak benimsedi.

Turgut Özal döneminden itibaren ve ağırlıklı olarak da Tayyip Erdoğan döneminde Türklük sadece etnik bir kavram olarak gösterildi. Sorun, temelinden yanlış olan bu zihniyetten ve cumhuriyetten intikam almaya yeminli kadrolardan kaynaklanıyor.

***

Diğer taraftan, Türkiye'de bazı kavramlar, halkı kandırmak için kullanılıyor! Mesela, 57'nci Hükûmet döneminde, egemenliği AB'ye teslim etme programına "Ulusal Program" denilmişti.

Erdoğan hükümeti de "açılım"ı "Millî birlik ve kardeşlik projesi" diye göstermiş ve ısrarla "Bu proje, bu süreç AK Parti'nin değildir. Bu proje, bu süreç devletindir" diye propaganda yapmıştı.

Açılım sürecinin bir devlet projesi olduğu doğruydu da Türk devletinin değil... Oslo'da Türk devletinin temsilcilerini PKK ile masaya oturtan koordinatör ülkenin projesiydi açılım süreci...

Ayrıca AKP'nin kendisi bir CFR projesidir. Parti programının ana fikirleri, 2001'in Temmuz ayında ABD'den gönderilmiştir. Bunu 26 Ağustos 2001 tarihinde belgesiyle ispat ettim. O gizli belgede Tayip Erdoğan'a "Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve millî hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezî olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız..." deniliyordu.

İşte Erdoğan'ın "Millî birlik ve kardeşlik projesi" dediği proje de bu ana projenin gereğiydi!

***

Ekonominin nasıl yönetildiğini de Dışişleri Bakanlığı'nın İnternet sitesinde yayınlanan, Tayyip Erdoğan'ın, 27 Ocak 2004 günü, "Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Türkiye'nin Ekonomik Kalkınması" konulu CSIS Konferansı'nda yaptığı konuşma metninden biliyoruz: Erdoğan, şöyle diyordu:

"Çalışmalarımız Dünya Bankası ve Uluslararası Finans Kurumu'nun uzmanları ile kendi uzmanlarımızın yürüttüğü alan çalışması ve ilgili çevrelerin katılımıyla yapılan toplantılar sonunda ortaya çıkan ve 'Türkiye'de Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Reform Programı' olarak kabul edilen eylem planı çerçevesinde gerçekleştirilmektedir."

Yani ekonomiyle ilgili kanunlar Dünya Bankası ve IMF ile birlikte hazırlanmaktaydı...

Bu mu yerlilik ve millîlik?

***

Kimileri de Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na Türkiye'nin koyduğu çekinceleri kaldıracağız" sözleri konusunda ne düşündüğümü soruyor. Bu sütunun okurları bilir ki bu konuda da tavrım nettir.

Gümüşhane STK’ları Ayaklandı; “Utanç Köprüsü” Gümüşhane STK’ları Ayaklandı; “Utanç Köprüsü”

Konuyu 2011 seçimlerinde Hakkâri dönüşünde Kılıçdaroğlu'na sormuştum. Cevabı şöyleydi:

"Biz, Avrupa Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı'nı uygulayacağımızı ilan ettik ama fark şu: Biz, siyasi özerklik istemiyoruz."

"Halka vereceğiniz bir teminat yok mu?" diye sorunca da Kılıçdaroğlu, "Bizim teminatımız Lozan.. CHP bu konularda direnecek elbette. Başka bir seçeneğimiz yok. Yoksa kendi varlık sebebimiz ortadan kalkar. Yoksa biz de kurucu ilkelere ihanet etmiş oluruz. Biz, cumhuriyeti kuran partiyiz" diye cevap vermişti.

Kemal Bey, şimdi de o teminatı vermek durumundadır!

Çünkü özerklik şartı ile ilgili söylemler, birilerine "Biz 100 yılık cumhuriyeti değiştireceğiz" deme cüretini veriyor...

Arslan Bulut - Yeniçağ

Editör: Kerim Öztürk