Küresel güç ve/veya bölgesel güç olmanın getirdiği zaruretlerden biri de savunma hatlarınızı zaman zaman coğrafi sınırlarınızın çok çok ötelerinde kurma zaruretidir. 

ABD, bu gerçeğin bir sonucu olarak Suriye’den Irak’a, Afganistan’dan Taiwan’a, Güney Kore’den Japonya’ya savunma hatları oluşturmuş, kendi coğrafyasındaki huzur ve sömürebilme güvenliğini bu şekilde sürdürebilmektedir. Doların hakimiyeti, çeşitli isimler altında bütün dünyadan topladığı haraç/vergi-zoraki hizmet bedeli vs. nin sürdürülebilir tutulması hep bu uzak savunma hatları ve garnizonlar sayesinde gerçekleştirilmektedir.

Türk dünyasının kalbi ve beyni olarak yaşadığımız Anadolu coğrafyasının da merkez devlet olmasa bile önemli/hatırı sayılır bir bölgesel güç olarak güvenliğini ve geleceğini garanti altında tutacak/savunma mevzilerini inşaa edecek coğrafi sınırlarımız ötesinde tabii karakol niteliğinde mevziler vardır. Bu mevziler Kuzeyde Kırım, Batıda Saraybosna, Güneyde Yemen, Doğuda Afganistandır. Anadolu’da rahat ve güven içinde yaşamak istiyorsanız bu dört coğrafyada ciddi müttefikleriniz ve gücünüz olması gereklidir. Bunların dışında bazı ara karakollar da gerekli olmakla beraber onlar ikinci derece önemli olduğu için fazlaca öne çıkartmamaktayız.

İşte bu gerçek karşısında elini çenesine koyup bağımsızlık peşinde mücadele/oyun kuran Türk Devlet aklı, Hatay ve Kıbrıs’la başladığı kendine dönme harekâtına Saraybosna, Kosova, Libya, Somali, Sudan, Suriye, Irak, Afganistan, Karabağ ve benzeri bir çok coğrafyada büyük küçük birlikler bulundurmakta, Akdeniz Ege, Karadeniz dışında Kızıldeniz ve Hint okyanusunda da donanma bulundurmaktadır ve bu kaçınılmaz bir zarurettir. Eğer bunları görevde tutamaz geri çekerseniz o zaman size “haşhaş ekimini yasaklatırlar”, değil milli savunma sanayii kurmak, demir çelik/aliminyum/petrokimya fabrikası bile kurdurtmazlar.

Sivil Toplum Kuruluşları (STK’lar, DTK oldu) Sivil Toplum Kuruluşları (STK’lar, DTK oldu)

Bu gerçekleri iyi kavrayıp “ne işimiz var Libya’da, Karabağ’da, Somali’de Bosna’da, Irak’ta, Suriye’de” diyenleri uyandırmak, kasten salağa yatanları da, ihanetin fiile geçişi sayılabilecek bu düşünsel eylemlerini hukukun yumuşak ellerine teslim etmek durumundayız.

Evet dostlar, bir yanda ödemeler dengesi devamlı açık veren bir maliye, bir yanda kullandığı enerjinin büyük kısmını ithal etmek zorunda olan bir enerji denklemi… İçerde dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı/olmayacağı/olamayacağı kadar hain/hain adayı okumuş yazmış tuzu kuru entellektüel, bir yanda okçular tepesindeki kutsal nöbeti iki eğer üç kalkan için terk edebilecek bir yığın yaren. Öbür tarafta da dünya gerçekleri ve güvenlik stratejileri ile küçümsenemeyecek miktarda Türk adanmışları…

Siyaset bir yerde mümkün olanı yapma sanatı olarak tanımlanmaktadır. Türkiye elindeki her türlü imkanı kullanarak mümkün olanı yapmaktadır. Sakarya savaşıyla geri dönen Türkün gerileme süreci geçen her zaman diliminde ileti gitmekte, yükselmekte gelecek asrın Türk asrı olması için gerekli her hamle bir şekilde tahakkuk etmektedir. Bu süreçte herkes ve bilhassa Türk idealistleri üzerine düşeni-nefislerini ayaklar altına alarak- fazlasıyla yapmaktadır/yapmayada devam etmelidir/edecektir.

Bütün işaretler göstermektedir ki 21. Asır herkese ve her şeye rağmen Türk Asrı olacaktır. Yüce mevlâm asırlarca O’nun adaletini ve ismini kâinata taşıyan Bu milletin çocuklarını muzaffer edecek, Türk dünyası, İslam alemi ve mazlum milletler adaletle buluşacaktır. 18.1.2024

Hasan Külünk

Editör: Kerim Öztürk