19 Mayıs 2022 günü Alaeddin Tepe’sinin çevresinde yürürken bir binanın kapısında: “Uluslararası Öğrenci dernekleri Federasyonu” (UDEF) diye bir levha gördüm.
Merak ettim, içeri girdim. Beni, birisi Afrikalı, diğeri Pakistanlı iki genç karşıladı. Türkçeleri çok iyi. Afrikalı, Konya’da iktisat, Pakistanlı ilahiyat fakültesini bitirmiş.
Pakistanlı tefsir anabilim dalında, 5-6 ay sonra Dr. oluyormuş.
Her iki gençle 1-1.5 saat sohbet ettim. Derneğin merkezi İstanbul’da imiş. Türkiye’nin birçok ilinde şubesi varmış. Halktan büyük ilgi görüyorlarmış.
Pakistanlı ile Türkiye-Pakistan ilişkilerinin dününü bugünü, İslam dünyasının sorunlarını konuştuk.
Dedi ki: “Osmanlı yıkıldı, Türkiye Osmanlıcayı (Arapça, Farsça) bıraktı, yeni harfleri aldı, İslam dünyası ve Müslümanlar dağıldı…”
Demek istedi ki: “Atatürk Osmanlıca ve padişahlığı kaldırmakla yanlış yaptı.
İslam dünyasının sıkıntısı Türkiye’dir, millî eğitimdir…”
Bu iddiayla, 19 Mayıs günü beynimden vuruldum.
Pakistanlı genç bu fikirleri Pakistan’da edinmedi. Konya İlahiyatta, sekiz yıla yaklaşan bir sürede edindi.
Konya İlahiyatın öğretim görevlileri ve öğrencileri ona Türkiye’yi böyle tanıttılar.
UDEF’in teorisyenleri, Konya’daki bazı dinî vakıf, dernek ve siyasi partiler o gence Türkiye’yi böyle kötülediler. Bu bir ihanet ve seviyesizliktir.
Bu yüzden biz önce içerideki millet ve devlet düşmanlığını yok etmek zorundayız.
Pakistanlı gence, Osmanlı dönemindeki Müslüman ülkelerin halk ve yöneticileri Osmanlıcayı biliyorlar mıydı diye sordum.
“ Yo.” Dedi. Niye öğrenmemişler dedim. Sustu. Sormayı sürdürdüm:
Siz Arapça ve Farsçayı biliyor ve konuşuyor musunuz? “Yo.” Niye?
*Hani Müslümanlar Arapça ve Farsça ile güçlü olacaklardı? *
Sizin resmi diliniz galiba Orduca dedim.
“Değil. İngilizce. Yazışmalar İngilizce, devlet büyükleri İngilizce konuşurlar…” bir tuhaf oldum. Demek siz hala devlet olamamışsınız, hala İngilizlerin sömürgesisiniz.
Bizim resmi dilimiz Türkçe, halk Türkçe konuşuyor. Biz Bunu Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz. Atatürk’ün ne kadar büyük bir devlet adamı olduğunu sırf dil devriminden bile anlamanız gerekir, dedim.
TUDEF’in üst katını görmek istedim. Afrikalı genç bana: “Kadınlar toplantısı var. Giremezsiniz.” Diye müsaade etmedi.
Az sonra yukarıdan genç Türk kızları inmeye başladılar. Afrikalı ve Afganistanlı bu kişilerin karşısında öyle bir duruşları var ki, hayret etmemek mümkün değil. İki büklümler, hizmetli-cariye gibiler, “Abi, abi” diye ağızlarına bakıp duruyorlar, doğallık ve kişiliklerini kaybetmişler.
Bugüne kadarki görgü ve deneyimlerimden elde ettiğim sonuçlara göre, her biri bir üniversite öğrencisi olan o genç kızlarımız, yabancı gençlere gösterdikleri bu kibarlık ve saygıyı evlerinde anne-baba, abi ve yakınlarına göstermiyorlar.
Oradaki kızlarımızı böyle görünce ikinci bir kurşun daha yedim. Bu kurşun da kalbime saplandı.
25 Mayıs 2022 günü TUDEF’in Konya başkanını buldum.
Duyduklarımı anlattım, siz niçin uluslararası ilişkilere özenti duyuyorsunuz, dedim. Aldığım cevabın özeti şu: “Dünya Müslümanlarını birleştireceğiz. Türkiye’nin öncülüğü esas…”
Bu kafa, siyasal İslamcı, uluslararası, millet ve devlet tanımayan bir kafa. Tehlikeye bakın!
19 Mayıs 2022 günü Konya’da başka kurşunlar da yedik. Yazı uzadı. O kurşunları bundan sonra açıklayayım.
Yusuf Dülger / 26.05.2022