Altı yaşında bir çocuğun; ''ileri sürülen sava göre'' evliliğe yönlendirildiği gündem edilmiştir. Kuşkusuz bu durum, SAPKIN bir anlayışın ürünü olarak, yasalarımızda karşılığı çok ağır bir suçtur. Cezası da ivedilikle, derhal verilmelidir. 

Ayrıca evlilik konusunda bay ya da bayanın yaş bakımından küçük olması da tek başına bir sorun değildir. Yaşları yasal sınırlar dahilinde olsa da, ZORLAYICI evlilikler de aynı değerde sapkın, ilkel düşüncenin ürünüdür. Erdem dışıdır. Güzel dinimiz İslam anlayışına da aykırı bir eylemdir! 

İslam anlayışında; ''Rüşt'' denilen bir kavram vardır. Bu da bir kimsenin bay ya da bayan olsun, sahip olduğu mal varlığını; din, akıl, mantık ve ekonomik ilkeler gereğince uygun biçimde koruyup yönetebilmesini sağlayan düşünsel olgunluğa erişmesini, akıl, ruh ve fiziksel bakımdan erişkin düzeye gelmesini ifade eder. Kısaca; akıl, ruh ve fizik bakımından ergin, erişkin ve yetkin olması gerekir. Buna da rüşt denir. 

İslam anlayışında evlilik konusunda karar verici yalnızca bu iki bireydir. Onların oluru olmadan kesinlikle zorunlu evlilik yoktur. Ayrıca iki birey çok istekli davransalar da, mutlaka ''rüşt'' denilen kavrama sahip olmaları gerekir. Örnek vermek gerekirse; bu kişiler 20-25 yaşında da olsa ''rüşt'' niteliklerini taşımıyorlarsa evlilikleri İslam'a göre uygun değildir. 

Zorunlu evlilik geleneksel, ataerkil anlayışın ürünüdür. Hatta günümüzde ''çağdaş'' olarak nitelenen kimi aileler salt sosyal konumları gereğince çocuklarını bu yönde zorlayabiliyorlar. 

İslam'da evlilik konusunda bir de ''küfüv'' denilen bir kavram vardır. ''Küfüv'' evlenecek eşler arasında; ''anlayış, gelenek, kültür, inanç, sosyal konum, ekonomik durum gibi'' konularda; denkliği, eşitliği, benzerliği, yeterliği önceleyen, düzenleyen bir kavramdır. Bu kavram da genelde iki bireyin de denkliği aranırken özel de de erkeğin kadına göre tam olarak uyumu öncelenir.

Burada ise zorunluluk yoktur. Örneğin maddi bakımdan denklik önerilse de varsıl ya da yoksulun evlenmesinde engel söz konusu değildir. 

Ayrıca kesinlikle iki birey arasında karar verici bireylerin kendileridir. Onların oluru olmadan dışardan zorlama kesinlikle yasaktır. Uygun da değildir.  

Bunun dışında medeni yasalarımız bireyler arası evlilikleri olması gerektiği ölçüde düzenlemiş, bireylerin hak ve yükümlülüklerini koruma altına almıştır. Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre yasal yaş sınırı altında olan hiç bir kimse evlendirilemez. Yasal yaş sınırı üstünde olan bireyler de kendi özgür istençleri dışında evliliğe zorlanamaz. 

Tüm bunların dışında bir cemaat içinde yaşandığı ileri sürülen bahse konu eylem doğru ise devletin yetkili kurumları derhal gereğini en şiddetli biçimde yapmalıdır. Bu gibi olayları üzerinden güzel dinimize saldırıların da son derece çirkin olduğunu söylemek isterim. Din eleştirisi ayrı bir konudur, bir olay üzerinden bir inancı yerli yersi karalamak ayrı bir davranıştır. 

Her gün yayılan milyonları, milyarları aşmış olan;

Çocuk pornosu,
Hayvan pornosu,
Erişkin pornosu,

Gibi değişik adlar altında topluma, bireye çocuklara sunulan, yaygınlaştırılan, dayatılan sayıya sığmaz İĞRENÇ, SAPKIN, ALÇAKÇA eylemleri görmezden gelerek söz konusu İSLAM olunca bir olay üzerinden bir İNANCA yönelik saldırılar da erdemli bir davranış olmayacaktır.

Söylemek isterim ki; sapkınlık yalnızca cinsel eylemler üzerinden gerçekleşmez. Sapkınlık bir anlayış biçimidir. Sapkın anlayış nerede görülüyorsa devlet önlemini almalıdır. 

Hiçbir inanç düzeni, evrensel erdem anlayışı sapkınlığı hoş görmez. Bir Müslüman ile bir Hristiyan bu konularda çok da ayrı düşünmez. Bu zaten evrensel bir kavramdır. Kimi odaklarda yaşanan yanlışlar üzerinden bir değer olan inanç ya da düşünceler yargılanamaz, karalanamaz. 

Cinsel saldırılar, sömürüler her toplumda, her kurumda, her örgütte olabilen yaşanabilen davranışlardır. Daha çok bireyseldir. Bu gibi yanlış eylemlerin önleyicisi ise başta toplum olmak üzere yasalar dahilinde devlet olmalıdır. 

Eğer caydırıcı yasalara sahip hukuk düzeniniz varsa bu gibi istenmeyen olayların yaşanma oranı da azalacaktır. 

İlgili toplulukta yaşanmış olduğu düşünülen bu olayda bütün sorumlular en ağır biçimde cezalandırılmalıdır.

Zafer Çağlar

Editör: Kerim Öztürk