Değerli okurlarım,

2023’ün ve takip eden yılların Türk Milleti, Dünya Türklüğü ve İslam alemi için hayırlı, başarılı ve huzurlu, ihanetlerden uzak geçmesini dileyerek yeni yılınızı kutlarım. Bugün yaşadığımız coğrafyayı bize vatan olarak bırakanları, başta Mustafa Kemal Atatürk ve emeği geçmiş herkesi saygı ve rahmetle anarım.

           “Kapıdaki Anayasa ve bazı sorunlar” başlıklı makaleme, anayasayı dönüştürücü, Türkiye’yi tanınmaz hale getirici gayretlerin gündeme getirileceği bir zaman dilimine ulaştık cümlesiyle başlamıştım. Yanılmamışım ve tahminlerim doğru çıktı. Demek ki yakın geçmişteki yanlışlardan, tecrübelerden dersler çıkarılamamıştır. Dışarısı nasıl bir Türkiye istiyorsa; bazıları bunda adeta bir hikmet vardır diye peşlerinden gidiyor.

Bir dönem Türkiye’yi etnik parsellere ayırıp daha iyi bütünleşebileceğini iddia edenler vardı. Mesela derin ABD, CIA e ABD Rand düşünce kuruluşlarından Graham Fuller’in “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” kitabındaki tavsiyelere kendilerini uymak mecburiyetinde hissedenler yine ortaya çıktı. Bu zat Türkiye’yi o kadar çok seviyor ki! 15 Temmuz öncesi Büyük Ada’daki bir sır toplantısında ortaya çıkmıştı. Ardından malum darbe ve işgal teşebbüsü oldu. Fuller’in bize tavsiyelerini acaba ABD’de neden uygulamazlar da sık sık Türkiye’ye yardıma koşarlar!? Neden ABD’de ana sütü gibi helal olan diller fırlatılıp atılmış herkesin dili İngilizceye dönüştürülmüştür?

           Şimdi de Deva Partisi vatandaşlık tanımını değiştirmek peşinde… Liderleri Cumhurbaşkanı adaylığına beni seçerseniz en iyisini yaparım diyor. Çelişkiye bakın ki herkes her işe ve makama kendi kendini uygun buluyor. Şimdi vatandaşlık tanımını değiştirmeye soyunduklarına göre, yarın Türkiye’yi Anadolu Cumhuriyetleri şekline de sokabilirler. Türk, Türk kimliği, TC bazılarını ne kadar da rahatsız ediyormuş. Onlar rahatsız oldukça bizler çok mutlu oluyoruz. Malum HDP’nin yanında ayrıca bir Deva Partisine ne gerek vardı? Herhalde yedeği olacak.

Efendim, herkesin ana dili ana sütü gibi helalmiş, doğrudur ama ana sütünün helal değil de haram olduğun iddia eden mi var? Eğitim dilinin gayet tabii Türkçe olması egemenliğin gereğidir. Önce eğitim ile öğretim arasındaki farkı bilmeden bu kelimeleri kullanmayalım. Her ciddi ve milli devlet vatandaşlarına milli dili öğretmek durumundadır. Mahalli dilleri de bu okulları açanlar öğretir. Ödediğimiz vergilerle hem mahalli dil öğretimine, hem de bu partilerin faaliyetleri için neden bütçeden para ayıralım ki? Anayasanın ilk dört maddesini de içlerine sindirememişler. 66. madde bazı Avrupa ülkelerinin örnek alması gereken maddedir. Herhangi bir biyolojik tasnif ve sınırlama yapmadan Türk Milletine mensup olma şuurunu esas alıyor ve vatandaşlık bağı ile bağlı olanları ayırmıyor tasnif etmiyor; kucaklıyor. Bu maddeye karşı olanlar hem sözde ırkçılığa karşıyız derler, hem de etnik ve biyolojik ayrıştırmayı esas alarak konuya yaklaşırlar. Kendisini Türk milletine mensup sayan, Türk kültürünü yaşayan bir kişiye sen bizden değilsin deme hakkımız yoktur. Daha ne istiyorsunuz?

İsrail-İran geriliminde Cihat Yaycı'dan çarpıcı yorum: Bu bir cambaza bak savaşıdır' diyerek Türkiye'yi uyardı İsrail-İran geriliminde Cihat Yaycı'dan çarpıcı yorum: Bu bir cambaza bak savaşıdır' diyerek Türkiye'yi uyardı

Türkiye’de bazıları Türk’le başkaları adına kavgalı olurdu. Bir ara ideolojileri gereği kızıl komünistler uğraşırdı; sonra bu görevi milliliği reddeden yeşil komünistler ele aldı. Şimdi de neo-liberal sağcılar ve solcular ittifakı var. FETÖ’nun çocukları arasında bu dönekler epey yer tutuyor. Sağ-sol yine piyasada ama mücadelenin aslı, Türkiye’den yana olanlarla yerli ve milli olmayanlar arasında… Yerli ve milli olmayanlar; dıştan kumandalı, milli kimliksiz, vatansız ve devletsizliği özleyen, kan kaybeden küreselleştirmeye karşı yükselen milliyetçilikten patronları adına rahatsız olan küreselciler ve yanaşmalarıdır. Etnik merkezli ırkçılık demokratikleşme diye yutturulmaya çalışılıyor. Bir çok yanlış ezber sürekli tekrar ediliyor. Maksat milli devlet ve üniter yapıdan uzaklaştırmak, bize yeni Osmanlı’ya geç, dün olduğu gibi yine ağabeyliği sürdür, sınırlarını genişlet ama milli devlet ve üniter yapıda ısrar etme deniyor. Çokkültürlülük (çok seslilik değil) tuzağına düş, egemenliği paylaş, çözülmeye destek ol, ana diliyle eğitim yap; Devletin kurucu unsuru ve iradesini dışla, Milli Mücadeleyi reddet ve Cumhuriyet ile kavgalı ol, yerel yönetimlere özerklik ver, daha sonra onları Filistinlileştir.

Milli kimlik hemen hemen hiçbir ciddi devlette etnik çağrışım yapmaz. Fransada’da Fransız, Almanya’da Alman, Türkiye’de Türk… Milli Mücadeleyi yapan onu Cumhuriyetle taçlandıran kurucu unsur, o ülkenin ve milletin adıdır. Bizde ise farklı bir zorlama var.

Bir başka dikkat çeken husus da dinle milliyeti kapıştırmaktır. Mesela kimse sen Hristiyan mısın, yoka Fransız mısın; Protestan mısın, yoksa Alman mısın gibi anlamsız soruları sormaz. Ama Türkiye’de sorulur. Bizde İslam ve Türklük bazılarınca birbirine rakip gibi gösterilir. Bunlar rahmetli Mehmet Akif’ten de bazı şeyleri öğrenmemişlerdir. İslam şeref duyduğumuz, çoğu zaman nerede diye aradığımız ümmettir; Türklük ise yine şeref duyduğumuz milliyetimizdir; tarih boyu milletimizin adıdır.

Yeni anayasa’da etnik taassup ile marjinal gurupların önü açılır. Dün terör baskısı, bugün sözde müttefik Batılı dostlarca işbirlikçiler de kullanılarak hedeflerimizden uzaklaştırılmamız istenir. Milli savunma sanayii bunun başında yer alıyor. Bu ne dayanılmaz sevgidir ve ilgidir bize bilemiyorum. Anlamlı bütünleşme yerine sürü veya kalabalık haline dönüştürülmek istenen bir Türkiye var. Aslında farklılıkları kutsallaştırmak, etnik tuzak, ufalanma emperyal güce alan açmaktır.

Milletleşme olmadan demokratikleşme olamaz ve demokrasi de sürdürülemez. Demokrasi milletleşme üzerinde yükselir. Anayasa’daki maksatlı bazı değiştirmelerle insanları birbirine ötekileştirerek, düşman ederek ileri bir demokrasi kurulamaz. TC yeni kurulmuş ve arayış içinde olan, tamamlanmamış bir devlet değildir. Hiçbir ciddi devletin kabul edemeyeceği teklif ve dayatmalara önce ülkeyi yönetmeye aday bazı siyasetçiler bu kadar teslim olmamalıdır. Atatürksüz Atatürkçülerin bollaştığı kıdemli bir partimizde Atlantik ötesinden yeni tayin edilen ABD’li müfettiş geliyor diye ay yıldızlı bayrağımızı kaldıranları anlamak da çok zordur.  

Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL

Editör: Kerim Öztürk