AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan"CHP’li kardeşlerimizin, partilerine ve siyaset kurumuna yönelik umutlarını giderek kaybettiklerini üzülerek görüyoruz. Buradan siyasi parti fark etmeksizin tüm vatandaşlarıma samimiyetle sesleniyorum. Asla umutsuzluğa kapılmayın. Alternatifsiz değilsiniz" dedi. Yani muhalefeti de Erdoğan örgütleyecek neredeyse...

Peki neden böyle oldu?

Türkiye'nin iktidar tarafından küresel şirketlere nasıl teslim edildiğine değinmiş ve konuyu muhalefet açısından da inceleyeceğimi belirtmiştim. Buna gerek kalmadı çünkü eski Tapu Kadastro Genel Müdürü, yazar Orhan Özkaya"Sosyal Demokrasi Açmazı..." başlığı alında özellikle CHP'den beklenenleri ama CHP'nin yapmadıklarını yazdı:

*AKP, ABD ve AB'nin bütün dayatmalarıyla ülke aleyhine ne kadar yasa varsa çıkarmış durumda. İktidara geleceğini iddia eden Y-CHP'nin, "sosyal devleti güçlendirmek için yasal ve anayasal düzeltmeler yapacağız; işçiler, köylüler, memurlar ve esnaf aleyhine ne kadar çıkartılmış yasa varsa hepsini teker teker ortadan kaldırıp; bu sınıfların lehine yeniden düzenlemeler getireceğiz, özelleştirmelerin tamamını kaldıracağız ve KİT'leri yeniden kuracağız, satılan tüm varlıkları geri alıp, kamulaştıracağız ve işsizliği böyle önleyeceğiz, altı oku yeniden tesis edeceğiz" demesi gerekmez mi?

*"Devleti böldürmeyeceğiz" söylemi, ABD ve AB'nin ülkemizi Sevr çıkmazına düşürdüğü projelere karşı çıkmak demektir. Bu söylem, emperyalist devletlerin etnik ve dinsel azınlıkları kullanarak, ılımlı İslam'ı dayatarak bir şeriat devleti kurmalarını engellemeyi ve BOP eş başkanlığını fırlatıp atmayı gerektirir.

*Y-CHP yönetimi, dış dayatmaları gördüğü halde, bunu ortadan kaldıracağını henüz net bir şekilde ortaya koymamakta, çekinmekte ve kıyıda, kenarda dolaşmaktadır. Oysa halk, miting meydanlarında siyasal partilerden ve onların yöneticilerinden önde olduğunu göstermektedir.

*Emperyalist sermaye halka hiçbir örgütlenme özgürlüğü vermeden kendi partisini ve kendine yakın işbirlikçi partilerini, "demokrasi" adını verdiği tiyatro oyununa oyuncu olarak sokup, yarıştırıyor. Her türlü bilgi kirliliğini basın ve medyası aracılığı toplum üzerinde uyguluyor.

*Bu durumu, bin yıl da geçse değiştirebilmek sandık yoluyla olanaklı değildir. Çünkü bu güç artık dünya ölçeğinde emperyalist bir diktatörlük halini almıştır. Dünya sömürü merkezi, işlerin sarpa sardığını, ezilen toplumların, ulus devletlerin birer birer uyanmakta olduğunu görüyor. Bu nedenle halkları devre dışı bırakmak için her türlü gizli kapaklı oyunu tezgâhlamaya çalışıyor.

*Dünya ise, anti-emperyalist güçlerin duruma egemen olduğu koşulları yaşamaya başlamıştır. Kurulan bütün tuzaklardan kurtulmanın yolunun bağımsızlık kavgası, savaşı vermek olduğu bilinci, halkların yüreklerine iyice yer etmiştir. Yeni küresel emperyalizme karşı verilen kavgayla elde edilen kazanımlar; halkların birleşip uluslararası örgütlenmelerle kendilerini korumalarının mümkün olduğunu net bir şekilde göstermiştir.”

***

CHP için Orhan Özkaya tarafından yapılan bu eleştiriyi, bütün muhalefet partileri için yapmak mümkündür. Çünkü hepsi sistemin bir parçası olarak halkı oyalamaktadır.

CHP, İyi Parti veya diğer partiler içinde küresel güçlerin dayatmalarına bireysel olarak karşı çıkanlar elbette var ama mevcut sistem dışında bir alternatif arayışları yok! Zafer Partisi, iktidarın küresel güçlerle işbirliği içinde Türkiye’nin nüfus yapısını değiştirmeye çalışmasına karşı geliştirdiği söylemle güç kazanmaya başladı ama eş zamanlı olarak Türkiye ekonomik olarak da işgal edilmiş durumdadır, dolayısıyla, başta emekliler olmak üzere geniş halk kitlelerine sağlam dayanakları olan bir gelecek projesi sunmak gerekir. Denilebilir ki, “mevcut sistem içinde kalınarak ve seçimlerle sonuç almak mümkün değilse, başka milletlerle dayanışma nasıl kurulacak da bağımsızlık savaşı verilecek?”

Bunun için gerçekleri halkla paylaşmaktan ve kurtuluş ümidi yaratmaktan başka çare yoktur. Küresel saldırıya cevap vermek gibi bir niyetiniz olacak ve kadrolarınızı buna göre kuracaksınız ki halk sizde bu potansiyeli görsün de kendi durumunu, konumunu değiştirsin. Halk, bir konuda ortak bir karar verirse, bu kararın önünde hiçbir güç duramaz. Seçimlerde verilecek oylardan değil, toplumsal bilinç halinden söz ediyorum. Asıl güç, o bilinçtir. Esasen o bilinç, bazen bir tek kişinin iradesinden çıkar, milletin iradesi olur!

Editör: Kerim Öztürk