Türkiye Sinan Ateş cinayetiyle sarsıldı. Genç bir akademisyen, ülkü ocakları genel başkanlığı yapmış, MHP’nin başına geçme iradesi, potansiyeli ve de kabiliyeti olan birisiymiş!
Üstelik MHP yönetimi ile de arası açıkmış. Bunu nereden anladık, bu genç liderin ölümü dahi MHP yönetimini yumuşatmadı. Başsağlığı dilenmedi. Cenazede bulunulmadı. Ve Devlet Bahçeli öfkesinden çekinildiği için, suskun kalındı.
En az Sinan Ateş’in ölümü kadar, sarsıcı olan şey, MHP gibi Türkiye yönetiminde bulunmuş ve halen ‘küçük ortak’ olarak bulunmaya devam eden bir partinin, bu anlaşılmaz, akıl almaz sessizliği…
Bu nasıl anlayış!
Bu nasıl zihniyet!
Ve bu nasıl bir kin!
Ülkücü camia bence, bu cinayetten çok, bu sessizlikten ve kayıtsızlıktan ve hatta vicdansızlıktan rahatsız…
Sinan Ateş, “ülkücü” olduğu kadar, Türk milletinin bir evladı ve ferdi. Türk milletine de mi saygısı yok, bu anlayışın!
Türkiye, bu kadar kaliteli bir genci, belli ki, ölümüyle tanıdı. Ben şahsen tanımıyorum ve ölümü ile tanıdım, adeta vuruldum.
Karizmanın, asaletin, ahlakın, inancın, kültürün ve de imanın, hatta yiğitliğin, mertliğin ve delikanlılığın bir arada vücut bulmuş şekli, Sinan Ateş olarak karşımıza çıktı. İnanın, Türk milleti kahroldu.
Kim ne derse desin, bu olay MHP’nin başını yer. MHP’yi parti bilirdik ama sessizliği ve tepkisizliği ile büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Bazıları bu olayı “töre” kılıfıyla hazmettirmeye çalışıyor ki, o zaman biz bu cinayete “töre cinayeti” mi demeliyiz, ne demek istiyorlar!
MHP, “katiller bulunmalı” deseydi. Sinan Ateş’in genel başkanlık yaptığı “Ocak” olayı lanetleseydi, ne kaybederdi? “Töre” mi çiğnenmiş olurdu acaba!
Ama bütün bunların hiç birini yapmadı. Yapmayınca “Ülkücüler İP’e” diye çağrılar yapılıyor. Peki, istenen bu mu? Ülkücüleri MHP’nin taşıyamadığı apaçık ortada… Daha doğrusu, mevcut MHP yönetimi taşıyamıyor.
MHP’li olmayı bugüne kadar kaderi gibi gören insanlar, Sinan Ateş cinayetiyle farklı düşüneceklerdir. Bunda da haksız değiller. Ancak bu adres, asla İP olmamalı?
Sinan Ateş neden hedef alınmış olabilir?
Veya hedef sadece Sinan mıydı?
Asla.
Tek hedef Sinan Ateş değil!
Sinan Ateş, ülkücü hareketin ileride lideri olacak önemli bir hedeftir. Sinan’ın özellikleri, kendisini doğal hedef yaptı. Sinan, belli ki kabına sığmayan bir insan, aslan iken kedi yapılmaya zorlanmış ve ‘töre’ kılıfıyla sindirilmek istenmiş. ‘Terbiye’ edilmeye çalışılmış.
Haksızlığa boğun eğmeyen yapısı ve cesareti, parti içinde Bahçeli ile karşı karşıya getirmiş görünüyor. Yapısı gereği ne kadar saygılı ve kibar olsa da, idealleri, patlamak üzere olan bir volkana dönüştürmüş Sinan’ı. Bu da kısa zamanda camianın kanayan yarası haline getirmiş ve içerden hedef yapmış.
Ülkücüler üzerine mühendislik çalışması yapan bir güç, ülkücü duvardan Sinan gibi bir tuğlayı çekerek yıkılmasını hedeflemiş olabilir. Ülkücü duvar yıkılırsa, sokaklar, kimlere kalır düşünmenizi istiyorum. Yani ben bu olayda, ülkücülerin hedef olduğunu düşünüyorum.
Bu işte MHP zararlı çıkacaktır ve MHP çok ciddi suçlanacak, sorgulanacaktır. Hele de MHP’den bazılarının bu işte parmağı olduğu ortaya çıkarsa. Ancak MHP’nin suçunun değil, yanlışının olduğunu düşünmek istiyorum. Bahçeli’nin bu süreci yönetmesi de mümkün olmayacak, her şeyden önce sağlığı ve yaşı buna müsait değil.
Küresel hesapları görmeden, içerdeki gelişmeleri eksik değerlendirirsiniz. Küresel hesap ve küresel plan, Türkiye’de yeni bir “açılım” istiyor. Parçalanan Irak ve Suriye’den sonra, parçalanmış Türkiye istiyorlar. MHP, yeni bir ‘açılım’ önünde engel görülüyor. Bunun için, AKP içinde kontrolsüz bir güç, devre yapıyor olabilir. İP ile ittifak heveslileri var.
MHP’ye “Ateş” edilmiştir. Bu da Sinan Ateş’ten başkası olamazdı. Böyle bir cinayette MHP’nin yanında içişlerinin, emniyetin suskunluğu, çok manidar…Soylu’dan Bahçeli’ye, Bahçeli’den Erdoğan’a pazarlıklar olması yüksek ihtimal.
MHP’nin suskunluğu, ölümünü hızlandırdı ama bunu çok geç anlayacaklar. Bahçeli sonrasının da taşları döşeniyor. Sinan Ateş gibi bir potansiyel, ortadan kalkmadan, birilerinin MHP’nin başına geçme rüyası görmesi, çok zordu. Hele de, MHP içinde olmayan biri için!
Ayrıca;
Atatürk, çoğu ülkücü için değer sıralamasının başında yer almaz. Genelde padişahlara daha fazla değer verilir. Sonra Enver Paşa’ya, en sonda da Atatürk’e… Ancak Sinan farklıydı. Milliyetçi, Atatürkçü ve de dindardı. Bu ülkücüler için çok nadir, millet için de değerli bir özellik.
Kızmasınlar bana ikinci bir öz eleştiride daha bulunacağım; Ülkücüler dindar değiller ve dindarları da sevmezler. İşte Sinan, bu yönüyle de diğer ülkücülerden çok farklıydı. Gerçek bir dindardı…
Milliyetçi, Atatürkçü ve dindar olan bir ülkücü lider adayı, emin olun yok gibiydi. Yani ülkücüler, lider doğmuş ama lider olmasına fırsat verilmemiş, büyük bir liderlerini kaybettiler. Kanuni’nin Mustafa’yı boğmasını “töre” gören kafalar, kendi Mustafa’larını boğdular. Bence ülkemiz, gelecekteki önemli bir liderini kaybetti.
Katillerin arkasındaki hesabı da araştırmak gerekir;
Olayın olduğu ilk gün, hareket halinde bir insanı, hareket halinde iken, hele de bir motorun üzerinden ateş edip kafasında vurmak, büyük bir ustalık ister. O katiller göstermelik olup, daha önce oraya yerleştirilen başka bir keskin nişancı ile Sinan şehit edilmiş olabilir.
Ve keskin nişancılıkta Sırpların üzerine kimse yoktur. Eğer işin içinden bir Sırp çıkarsa, orada Rusya’nın olduğu hesaba katılır. Rusya, Türkiye ile uzun vadeli iyi ilişkiler düşünürken, soğuk savaş döneminin Rusya düşmanlığıyla şekillendirilmiş ülkücü hareketini, birileri “ılımlaştırma” sözü de vermiş olabilir.
“Bir taşla, birkaç kuş…” hedeflenmiş, bu cinayetle ilgili ihtimalleri, burada noktalayalım.
Ülkücü olamayan ve birçok konuda bu hareketi eleştirmiş biri olarak şunu söylemek isterim ki; ülkücüler bu ülke için lazım, hele de bundan sonra. Ülkücüler dışında hiçbir hareket, sokak savaşı bilmez. Ve onlar kadar gözü kara ikinci bir topluluk da, yoktur.
Bahçeli hayatında hiç olmadığı kadar zor bir sınavla karşı karşıya, töreye değil, ülkücülere sahip çıkmalı. Sinan’a değil, inada sırt dönmeliydi. Oyunu görüp geçte olsa, gereğini yapmalı…
Barış Cem SÜVARİ