'Sevgili Kardeşlerim,

Ülkemizin içinde bulunduğu yakın tehlikeler kapsamında; bölücü terörün iyice azgınlaşmış olması, yürütülen dış politika yanlışlarının ülkenin ve devletin bekasını etkileyecek boyutlara ulaşması ve ekonomik gidişatın ise bu yükleri kaldıracak durumda olmaması, Türk Milliyetçileri olarak bizleri derinden ilgilendirmektedir.

Bütün bu olumsuzlukların yanında, iç ve dış mihraklar tarafından organize edilmeye çalışılan kaos  ortamının “kör bir dövüşe” yol açmaması için, Allah korusun bir iç hesaplaşmaya dönüşmemesi için hepimizin çok dikkatli olması gerekmektedir. Unutmayalım ki; milli duyarlılıklarımız aynı zamanda bir takım toplumsal çatışma riskleri de bünyesinde barındırmaktadır. Milli duyarlılıklarımızı iç çatışmanın ateşleyici fitili olarak kullanmaya çalışacak “beşinci kol” faaliyetlerinin arka bahçesi olmayacak şekilde, Türk milliyetçileri dikkatli ve şuurlu olmak zorundadır.

Bizim milletimize ve vatanımıza bağlılığımız, toplumsal çatışma yaratmak isteyenlerin elverişli “malzemesi” olmamalıdır. 1980 öncesini canıyla, nefsiyle yaşamış ve istikballerini millet uğrunda heba etmiş bir neslin mensubu olarak;  genç kardeşlerimin de  aynı tezgaha tekrar düşmemeleri için, bir ağabeyleri olarak aşağıdaki görüş ve kanaatlerimi paylaşmayı milli ve insani vazifem olarak sayıyorum.

● Mevcut durum karşısında sakın yeise kapılmayın! Düşünün, tefekkür edin... Geleceğe hazırlanın… Hakkın, hukukun, demokrasinin yanında olun,  milli değerlerimizi kavrayın ve sahiplenin.

Tarihî geleneğimizde bulunan istişare kültüründen hareketle demokratik değerlere sahip çıkmanın mecburi olduğunu, insanımızı ve milletimizi esas almak için bütün kurumlarımızı demokratik ilkelerle yeniden tanzim etmek durumunda olduğumuzu unutmayın.

Aydınlar Ocağı Genel Başkanından Tarihi Uyarı! Aydınlar Ocağı Genel Başkanından Tarihi Uyarı!

●Sevginizi birbirinizden eksik etmeyin. Etmeyin ki, görev sırası size geldiğinde millet sizi duysun, hissetsin ve size güvenebileceğini anlasın... Birbirimizi sevmeden, milleti sevemeyiz…

●Hırslarımızı aklımızın önüne geçirdiğimiz an millet bunu farkeder, hisseder… Sakın unutmayın kardeşlerim...

●Millete kızarak, küserek siyaset yapılamayacağını biliriz. Sizler de güvenilecek ve sığınılacak limanı sivil ve demokrat bir anlayışla inşa etmeden, milletin size gelmesini veya kayıtsız şartsız teslim olmasını beklemeyin.

●Güler yüzlü ve pozitif siyaset üretmeden, yol alabilmenizin mümkün olmadığını hatırınızdan çıkarmayın. Tebessümün sadaka sayıldığı bir din olan İslâm’a iman ettik. İmanımızın icaplarını yerine getirmek vazifemizdir. Bu şuurla nefsinize zor gelecek zamanlarda dahi birbirinizi incitmemeye gayret edin.

Mensubu olduğumuz İslâm dini bizlere itidali tavsiye eder. İfrattan ve tefritten kaçınmamız gerektiği hususunda bizleri ikaz eder. Toplumun her ferdinde aynı kanaati uyandırmak mümkün olmasa dahi bu anlayıştan yola çıkarak, toplumun geneline hitap edecek, onların kendilerini bizlere yakın hissetmelerini sağlayacak bir üslûba, tutuma ve geniş bir temsil kaabiliyetine sahip olmalıyız.  Sosyolojik manada kültürün sivri uçları dediğimiz sahalarda aşırı sembolizme kaçmadan milletin ortak değerlerine vurgu yapmalıyız.

●Vatanseverliğimiz ve milliyetçiliğimiz; toplumun diğer kesimleri karşısında bize imtiyaz veya farklılık kazandırmaz. Aksine milliyetçiliğimiz, bilhassa bu dönemde samimiyetimizi ve sorumluluğumuzu artırmalıdır... Milletin rızası için liyakat ve ehliyetimizi ortaya koymak zorundayız. Bu maksatla öncelikli olarak her kardeşimizin bulunduğu durum veya statüsünün gereğini yaparak topluma rol modeli olacak şekilde, bireysel başarı hikayesini ortaya koymak zorundadır. Öğrenci isek öğrenciliğimizin, işçi isek işçiliğimizin; iş adamı, bürokrat, ilim adamı, baba, eş, evlat olarak mesuliyetlerimizin icaplarını yerine getirmek ve özetle iddia ve davamızın gereği, içinde yaşadığımız topluma örnek insan olmak durumundayız.

●Milletimiz için gelecek ümidi olmadan, hazırlık yapmadan, sığınacakları güvenli bir liman inşa etmeden, sadece dönemsel korkuları sebebiyle destek istemek hiçbir zaman yeterli değildir. TARİH, SOSYOLOJİ, HUKUK, EKONOMİ, EDEBİYAT, SİYASET BİLİMİ vs. Okuyarak, hazırlanarak milletin karşısına çıkmalısınız... Hem tezinize hem anti-tezinize vakıf olmalısınız. Bu sizin inandığınız doğruları çok daha kuvvetlice ortaya koyma ve savunma imkânı sağlayacaktır.

●Mahalli ve millî kültürümüzü sindirmeden evrensel değerlere de ulaşamayız. Millî kültürümüzü öğrenerek, tanıyarak, hazmederek köksüzlük hastalığına düşmeden insanlığın ortak mirası durumundaki evrensel bilgiyle yeni medeniyetimizi inşa etmek için milli kültürümüzün kilometre taşlarını temsil eden şahsiyetlerin fikirlerini bilmek durumundayız. Bu fikirlerle tanışırken önyargılarımızdan sıyrılarak, her görüşteki mütefekkirimizin millî kültürümüzün bir parçası olduğunu, farklı fikirlerinin zenginlik kaynağımızı teşkil ettiğini idrak etmeliyiz. Ahmet Cevdet Paşa, Namık Kemal, Ömer Seyfettin, Gaspıralı İsmail, Yusuf Akçura, Mehmet Akif, Ziya Gökalp, Yakup Kadri, Falih Rıfkı, Ahmet Mithat Kuntay, Yahya Kemal, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Nurettin Topçu, Peyami Safa, Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Fuat Köprülü, Cemil Meriç, Osman Turan, Halil İnalcık, İlber Ortaylı, İsmail Cem, Mümtaz Turhan, Dündar Taşer, Erol Güngör, Nevzat Kösoğlu ve şu an hafızamızın nankörlüğünden dolayı istemeyerek zikretmekte eksik kaldığımız nice isimleri layıkiyle öğrenmek, kavramak ve bu birikimin üzerine siyasî bir proje inşa etmek zorundayız.

Unutulmamalı ki iyi bir siyasetçinin mahareti, bilimsel bilgiden siyaset dili üretebilmektir. Bilimsel bilgiden uzak kalmak hamaseti, heyecandan uzak kalmak ise reflekssizliği doğurur. İyi bir siyasetçinin bilimsel bilgi ile heyecanı harmanlaması gerekir. Ancak bu şekilde milletimizle hemhal olmak, gönül köprüsü kurabilmek mümkündür. Ülkücüler her kademede insanî heyecan ile rasyonel bilgiyi harmanlama becerisini gösterebilmelidirler. Bu anlamda milliyetçiliğimizi; ülkemizin kalkınmasının ve milletimizin gelişmesinin rasyonel motivasyon kaynağı haline getirme iradesini göstermeliyiz. Milliyetçiliğimiz, savunma refleksi kadar gelişmeci fikirleri de ihtiva etmelidir. Bu anlamda Almanya ve Japonya modeli yarışmacı- gelişmeci milliyetçilik anlayışına örnek teşkil etmektedir.

●Doğu toplumu olarak kültürümüzün daha çok şifahi kaynaklardan beslenmesi sebebiyle, siyasî öngörülerimizi de ‘verilere’ dayalı olmaksızın, sözlü ve soyut temenniler üzerinden yürütüyoruz. Siyasî projelerimizin milletimizde inandırıcı karşılıklar bulabilmesi için, ‘akıl yürütme’ metodu yerine ‘rakamlara’ ve ‘verilere’ dayalı ilmî metotları takip etmeliyiz. İnanın ki bu şekildeki siyaset metoduyla milletimizle daha çabuk buluşmamız mümkün olacağı gibi, inandırıcılığımızın da kuvvetlendiğini hep birlikte göreceğiz.

●Bütün arkadaşlarımızın ittifakla kabul edecekleri bir husus olarak işaret etmeliyim ki milletimize ulaşma ve kendimizi anlatma noktasında, milletle aramızda herhangi bir psikolojik engel veya bariyer bulunmamaktadır.  Siyasi çalışmalara katılan her arkadaşımızın müşahede ettiği üzere, millet bizi kendisinden görmekte, en azından bize karşı bir ‘yabancılaşma’ duygusu içinde bulunmamaktadır.

●Bizler, milletin kabul ettiği değerler ve ‘kıymet hükümleri’ noktasında tam bir ‘aynileşme’ ve ‘duygudaşlık’ yaşamanın avantajını çok iyi bir şekilde değerlendirmek ve sadece ülke meselelerini çözüm noktasında ‘ehil’ ve ‘liyakatli’ kadrolarla hazır olduğumuz kanaatini aziz milletimize göstermek mecburiyetindeyiz.

Seçilmiş ve sorumluluk isteyen makamlarda bulunan insanlar için öteden beri, ‘temsil kabiliyeti’ ve ‘liyakat’ ölçülerinin bir arada bulunması gerektiğini hep savundum. Bu ölçülere ‘insan sevgisi’, ‘heyecan’ ve ‘enerjik’ olmak gibi kriterleri de ilâve etmek gerektiği kanaatine vardım. Siyaset alanında saydığım bu beş kritere göre değerlendirmeler yaptığımızda, meselelerin çok büyük ölçüde halledilebileceğini göreceğiz.

●Milletimiz; mesajlarımıza, projelerimize ve siyasî tezlerimize ‘akıl ve gönül kapılarını’ kapatmaksızın, meselelerin çözümü noktasında, yönetme ve çözüm üretmeye hazır olup olmadığımızı samimiyetle takip etmektedir. Bizlere düşen ‘zamanın ruhuna’ ve ‘milletin değerlerine’ uygun, akılcı ve uygulanabilir çözüm teklifleri hakkında hazırlıklı olduğumuzu ve ehil kadrolar üzerinden iktidara talip olduğumuzu ortaya koymaktır.

●Davanıza sadakat için davanızı ve o davaya emeği geçmiş yiğitleri iyi tanıyın. Onların fikir dünyalarını tahlil edip, özümsemeye çalışın. Yönünüzü tayin ederken yüksek bir ahlâk şuurunu ve inancınızı pusula edinin. Bu, sizlerin doğru istikamette ilerlemenizi sağlayacaktır.

●Mevcut duruma bakarak ümitsizliğe kapılmayın. Milletin iradesi sonsuza kadar kimsenin tekelinde olamaz.  VEKALETİN, GÜNÜ GELDİĞİNDE GERİ ALINACAĞINI UNUTMAYIN.

● Umudu olmayanın iman zafiyeti vardır ve bizlere umut etmek yakışır. Hangi şartta ve durumda olursa olsun, umudunuzu kaybetmemeyi imanınızın bir gereği saymalıyız.

Editör: TE Bilisim