Erdoğan Aslıyüce dostumuza geçmiş olsun diyerek; Allah’tan acil şifalar dileyerek yazımıza başlamak istiyorum. Erdoğan bey ile oldukça fazla hatıralarımız olmuştur. Sendikacılık döneminden beri sendika seminerlerine arkadaşlarımızla katılırdık. Seneler çok çabuk geçiyor. İstanbul içinde ve dışında dost ve çeşitli kuruluşlardan davet alır ve bu vatan sevgisi ve milli heyecan dolu toplantılara katılmayı görev bilirdik. Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in davetlerini, ricalarını emir kabul eder; Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde Türk Federasyonun kongre ve toplantılarına katılırdık. Vatandaşlarımızla birlikte olmayı ayrı bir mutluluk sayardık.

Bir yere not edin! Bir yere not edin!

Küçük oğlum Afşin hediye kitaplarla dolu seyahat çantasının kapıya yaklaştığını gördükçe “babam deplasmana gidiyor” demekten kendini alıkoyamazdı. Bu ve benzeri faaliyetler ve yorgunluklar bizim için duygu ve anlam yüklü idi. Asla yorulmaz; tersine dost ve vatandaşlarımızla birlikte aslında dinlenirdik. Herkesin herkese vereceği olduğu gibi; alacağı hususlar ve tecrübeler de vardır. Halkına tepeden bakan, küçümseyen, entelci ve aristokrat aydınlar farkına varmadan toplumdan hep uzaklaşmışlar ve zamanla da yalnızlığa mahkum olmuşlardır. Ne ekerseniz onu da biçersiniz. Bu kanun değişmiyor.

Türkiye’de oy, parti çıkarı ve kamu kaynaklarını yandaşlara peşkeş çekenler sürdüğü ve liyakata değil; sadakate göre işlemler yapıldığı sürece kültürel hayatımız ve halkımız hep ihmal edilmiştir. Oturulan iskemle çok büyütülmüş ve hiç değişmeyecek zannedilmiştir. Bundan önemli kültür ve kimlik unsurlarımız zarar görmüştür. Milli kimlikte bile yeni Anayasa adı altında gerçekleri göz ardı etme, gündemi değiştirme örtüsü altında anayasa oyunları oynanmaktadır. Böylece kendi kendini tatmin etmektedirler. Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı yoktur. Bazıları dış dayatmalarla Türkiye’ye makas değiştirtmek için anayasaya sarılmışlardır. Yeni adı altında anayasada milli kimlik reddi öne çıkmaktadır. Türk milleti aptal değildir. Kabile, aşiret ve mahalli diller bir Dünya dili olan Türkçe ile cahilce yarıştırılma soytarılığı sergilenmektedir. Bu garip yanlışlarla hızla egemenlik haklarımız içeride çiğnenmiş, zayıflatılmış ve devlete ortaklar aranır olmuştur. Hiçbir ülke bu şekilde kendi kendini açık artırmaya çıkarmaz.

Aile yapımız maksatlı bir şekilde tahrip edilme yolundadır. Örtülü bir saldırı ile karşı karşıyayız. Gazze’de insanlık düşmanı ve insan haklarını göz ardı ederek soykırımı destekleyen sözde dost ülkenin sapma davranışları ve ahlak dışılığı teşvik edici dernekleri (LGBT) kurdurmasına bile ses çıkarılmamıştır. Hatta bazı büyükşehirlerin baroları bunlarla birlikte çalışacaklarını bile ifade etmişlerdir.  Toplum ve bazı siyasiler uyuşturulmuştur. Türkiye’de maalesef cinselliğin her şeyin önüne geçirilme gayreti ve tahriki vardır. Bazı ahlaki değerlerimiz kaybedilmiş gibidir. Toplumun da sosyal kontrolü dondurulmuştur. Çağdaşlaşma hala Batılı toplumların bile şikayetçi olduğu davranış bozukluklarına özenme zannedilmektedir. Bir ara İstanbul Sözleşmesi adı altında malum çevrelerin Türkiye’ye dayattığı insanları birbirine düşürücü, cinsiyet çatışması yaratıcı, sapma davranışları özgürlük olarak kabul etme yanlışı yayılmaktadır.  Bazılarınca İstanbul Sözleşmesi’nin sadece kadına saldırıya karşı olduğu bile zannedilmiştir. TBMM’de ittifakla kabul edilişi de dikkat çekici olmuştur. Okunmayan ve yeterince incelenmeyen bir sözleşme ittifakla kabul edilmiştir. Cinsel sapmalar ve ihanet cephesiyle siyasi işbirliği hoşgörü örtüsü altında sürmektedir. Geleceğimiz fark edebilenler için tehlike ve tuzaklarla doludur. Genç nesillerin ileride hangi tip tuzak ve saptırma çabalarıyla karşılaşabileceklerini bugün düşünür olduk.

Böyle bir ortamda Aydınlar Ocağı’nın değerli bir üyesi olan Edip Tekkol kardeşimiz whatsapp yoluyla bazı gerçeklere parmak basmaktadır. Gerçekten yeni bir buluş gibi Türkiye’nin sosyal hastalıklarından bilhassa kamudaki israf ve gösteriş tüketimi, tasarruf zihniyetinin olmadığı, yönetenlerce yeni fark ediliyor. Değerli üyemiz Doğu ve Güneydoğumuzda Türkçe yer adlarının trafik işaretlerinin ve kuruluş adlarının nasıl değiştirildiğini resimlerle ortaya koymaktadır. Bu acı gerçekler Ankara’da oturanları herhalde pek rahatsız etmiyor. Oysa bunlar be benzerleri egemenlik haklarımızdan tavizler verildiğinin işaretleridir. Vatandaş ülkeyi yönetecek, kendi çıkarı için ihanet odakları ile demlenmeyecek, terör sevici olmayan siyasetçi arar hale getirildi. Neticede Mahalli İdare seçimlerinde hiç de sürpriz olmayacak sonuçlar ortaya çıktı. Bazıları hala sürpriz arasa da…

Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL

Editör: Kerim Öztürk