Evet… Endişelerimiz aynen yazının başlığında olduğu gibi. Bu sayfalarda anayasalar hakkında en az onbeş ve yirmiden fazla yazılar yazdım. Milletimizin endişelerini dile getirdim. Burada kendimiz için güzelleme yapacak değilim. Bundan sıkılırım ve istemem de, ihtiyacım da yok… Yine son günlerde yoğunlaşan ve aynı doğrultuda ki endişelerimizi yeniden yazmak zorunda olduğumu hissettim.

Hepinizin de bildiği gibi anayasalar birer toplumsal mutabakat ve ortak zeminde anlaşma metinleridir. Bu metinlerde devletin temel işleyiş kuralları, vatandaşların hak ve özgürlükleri teminat altına alınmış olan hukuksal normlar bütünüdür.

Türk milletinin hassasiyetlerini gözetmeyen, olmazsa olmazlarını yok sayan, uluslararası siyaset baronlarının ve toplumu yeniden alıştıra, alıştıra devşirme ve düzenleme görevlerini kendinde bulan toplum mühendislerinin ve etnik bölücü teröristlerin taleplerine açık bırakılan bir anayasanın meşruiyeti daima sorgulanacaktır.

Sayısal üstünlüğe güvenerek, başta ABD – CIA ve MOSSAD’ın talepleriyle örtüşen ve ‘’ Devlet aklı…’’ maskesiyle kılıflandırılmış ama. millet aklına dayanmayan bir anayasanın güvenirliliği ve meşruiyeti toplumda kabul görmeyecektir. Hatta yeni bir kaosun başlangıcı olacaktır…

Malum olduğu üzere; 1911-1912 Balkan faciasından sonra, balkanlardan sökülen Osmanlı devleti 30. Ekim 1918’de Montros Teslimiyet anlaşmasından bu yana batılı güçlerin Türk milleti üzerindeki hayalleri umuda dönüşmüştür.

Devamında 20 Ağustos 1920 SEVR anlaşması ile emparyalist güçlerin umutları zirveye çıkmış, TÜRKSÜZ BİR TÜRKİYE özleminin Sevr’in maddelerinde açığa çıktığı görülmüştür…

İstiklal savaşıyla yırtılan SEVR PROJESİ , Türklüğün düşmanı olan devletlerce unutulmamış, tarihin öcünü almak için yeniden sırasını beklemişlerdir.

İşte, aralarında Türkiye’de olmak üzere 23 İslam ülkesinin sınırlarını değiştirerek ufaltma ve parçalama projesi olan Büyük Orta Doğu Projesi ( BOP ) ile proje yeniden gündeme gelmiş ve uygulanmaktadır. Adına ise ‘’ Arap Baharı’’ denilmiş, şimdi sırada ‘’ TÜRK BAHARI’’ sayılan parçalanma projesi hız kazanmıştır…

Esasen BOP projesi, Büyük İsrail Projesi olan Yeni Arz-ı Mevut yani vadedilmiş toprakların tekrar yeniden geri alınması fikriyatıdır. 100 yıl önceki hayallerin tatbikata dönüşmüş ihanet projesidir. İran- Türkiye- Irak ve Suriye olmak üzere dört parçadan oluşan Büyük Kürdistan kurulma rüyasıdır.

Esasta ise, Büyük İsrail’in kurulması ve genişletilmesi düşüncesidir...

Düşünce büyük kısımda uygulanmış ve yürürlüğe girmiştir. Irak parçalanmış, Suriye ve Libya bölünmüş, İran ise oldukça zayıflatılmıştır.

İsrail’in önündeki hedefler tek, tek kaldırılarak çevre temizliği büyük ölçüde sağlanmıştır… Sırada Türkiye’nin teslim alınması çalışmaları yürürlüktedir… Fakat Türkiye silahla, savaşla bölünemeyecek ve teslim alınamayacağını batılı güçler çok iyi bilmektedir…

Türkiye’de her beş ailenin üçünde Kürt vatandaşlarımız ile kız alıp verişi vardır. Toplum birbirinden ayrılamaz biçimde etle tırnak olmuş, iç içe geçmiştir. PKK kanlı terör örgütü 50 binden fazla insanımızı şehit etmesine rağmen hiçbir zaman Türk - Kürt ayrımı yaşanmamıştır. Peki Türkiye’nin bölünerek ufalanması ve parçalanması işi nasıl olacaktır?

Bunca zamandır ne olduğunu bilmediğimiz Devlet aklı projesi ile, algı yönetmeliği ve manipülasyon ile toplum mühendislerinin çalışmaları ile Türk milletinin direncinin kırılarak ve güven yoluyla yapılacaktır , yapılırsa bu iş. Keşke ve inşallah biz yanılmak istiyoruz.

●●●

Oysa Türk tarihinde bir çok kez, milletten saklanan ve yanıltan devlet akıllarının olduğu zamanlar olmuştur.

Çok değil daha 10 yıl önce ki, 1.açılım saçılım sürecinde yaşanan hendek hadiselerinde "...teröristlere ateş etmeyin, hendeklere ve çatışmaya girmeyin..." şeklindeki devlet aklı bir işe yaradı mı?

En az 800'den fazla vatandaşımızın, asker ve polisimizin şehit olmasına sebebiyet veren teröristlerin leşleri kaldırıldıktan sonra bölge yeniden huzur buldu...

Peki, Oslo- Habur görüşmeleri,teröristlerin ayaklarına getirilen çadır mahkemeleri olan devlet aklı işe yaradı mı?

Diyarbakır meydanındaki " megri, megrili..." halaylar terörist başının meydanda okunan mektubu işe yaradı mı?

Hayır!..

Bırakın onları teröristlerle bağlantılı milletvekilleriyle Dolmabahe'de yapılan devlet yetkililerinin görüşmesi bir sonuç verdi mi?

Tabi ki hayır!..

Tüm bunlar o zaman ki devletimizin iyi niyetli görüşmelerinden oluşan devlet aklıydı!..

Ama sonuç hep hüsran oldu malesef...

İngiltere ve İspanyada ki devlet aklı ise; İRA VE ETA GİBİ kanlı teröristlerle pazarlık yaparak değil, diz çöktürerek çözümler sağlandı...

DEVLET AKLI MİLLET AKLINA AYKIRI OLAMAZ

Kurtuluş savaşından önce ki devlet aklı yani saray aklının ne olduğunu biliyoruz. Başta Vahdettin - Damat Ferit - Ali Kemal- İngiliz Muhipler Cemiyeti üyesi İskilipli Atıf , savaştan sonra Yunanistan’a kaçarak üç defa Türklüğünden istifa ettim diyen son şeyhülislam soysuz Mustafa Sabri denilen alçak ve daha nicelerinin devlet aklı denilen akılları; Kuvay’ı Milliyecilere, misak-ı milliye, kurtuluş savaşına karşı olan akıldı!...

Öyle ki bu akıl; Kurtuluş savaşında bile Yunan ordularını, padişahın orduları diye desteklemiş, Anadolu semalarından Yunanlı işgalcilere karşı gelenlere ölüm fermanlarını imzalamış bir akıldır!..

Başta Damat Ferit Sadrazam ve İçişleri Bakanı Ali Kemal olmak üzere; Kurtuluş Savaşını yapan kahramanlara dedikleri sözler devlet aklı mıdır? İşte tarihe ve kayda geçmiş birkaç devlet aklı sayılan sözlerden bir demet:

‘’… Haydutların işi gücü savaş. Siyaseten zerre kadar anladıkları yok. Ellerinde derme çatma bir ordu, birkaç tane de düzme kahraman dövüşüp duruyorlar. (başta Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları kastediliyor) Hükümetimiz ölçmüş, biçmiş, uygun görmüş SEVR Anlaşması’nı imzalamış… Size ne oluyor a zırzoplar?’’

İşte bunlar Türkiye’de, Türk yurdunda ve Osmanlı kimliği altında gizlenip, Türkleri arkadan vurmaya çalışanların tayfası… Devam edelim, zamanında devlet aklı sayılan sözlere.

Damat Ferit:

‘’…Padişahımızın ve benim yegane ümidimiz Allah’tan sonra İngiltere’dir…’’

Devlet aklının alt yapısını hazırlayan İskilipli Atıf:

‘’… İslam kilidinin anahtarını İngiltere’nin eline teslim etmeliyiz…’’

Yakın zamanlarda Fetö denilen hain de buna benzer şeyler zırvalamıştı:

‘’…Amerika dünya gemisinin kaptanıdır. Onunla iyi geçinmek zorundayız…’’

Ülkemizde kurtuluş savaşının önderlerine başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ve silah arkadaşlarına karşı İslamcılık adı altında öyle bir algı operasyonları yapılmıştır ki günümüzde bşle halen devam etmektedir.

Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk hocanın deyimiyle, Batı dünyası ilim, irfan, Atatürk düşüncesiyle aydınlanmış bir Türkiye istemiyor. Ama dincilik propagandası ile zehirlenmiş bir Türkiye'yi sonuna kadar desteklemektedirler...

57 yıllık fani hayatında ömrünün üçte ikisini savaş meydanlarında geçirmiş 11 savaşı kazanmış, 7 nişan ve 24 madalya almış, 13 adet kitap yazmış, 6 yabancı dili bilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü milletin kalbinden silmek için sayısız yalanlar ve iftiralar atılmıştır!..

Yok hilafeti kaldırmış da,,!. Hiç bir işlevi kalmayan hilafet meclisin oylarıyla kaldırılmış olduğunun o zaman ki şartlar içinde neden lüzum görüldüğü bu millete anlatılamamıştır. ( BU ayrı bir konu...)

Gazi Mustafa Kemal, tekke ve zaviyeleri kapatırken ona en büyük tepkiyi o zamanın da küresel çetesi olan İngiltere göstermiştir. Çünkü din tüccarlarının alayı İngiliz ajanlarıydı da ondan!...

Ve yine Mustafa Kemal, yüce dinimiz için;

''... Din gibi temiz bir duygu politika gibi kirli oyunlara alet edilemez. Din ait olduğu yerde, temiz vicdan sahnesinde yaşanmalıdır...'' dediği için İngilizlerin hedef tahtası olmuştur...

''KEMALİST'' sözcüğü de, işgal kuvvetlerine ve İngilizlere karşı vatan ve namus mücadelesini verenlere karşı İngilizler tarafından verilen bir isimdir. Çünkü Kemalistler olarak adlandırılan Kuvay-ı Milliyeciler, vatan hainlerini ve namussuzları hep rahatsız etmiştir.

.....

.....

Yukarıda söyledim, biz yanılmak istiyoruz. Yanılırsak, üniter devlet yapımız değiştirilmezse, yerel özerklik dayatması ile ülkemiz federasyona götürülmezse alkışlamasını da biliriz… Fakat bölücü terör örgütünün yayın organlarında, elebaşı hainlerinin demeçlerinde ve taa yıllarca önce Irak Kürt yönetimi başkanı Talabani’nin sözleri hala kulaklarımızda!..

Ne demişti Talabani: ‘’… Başkenti İstanbul olan Büyük Ortadoğu Türk-Kürt Federasyon Devleti kurulması hayalimizdir.

Böylece büyük Kürdistan devleti inşa edilerek, şimdilik bu Federasyon devleti içinde Türkiye’ye bağlanarak entegrasyonu sağlanıp, Türk- Kürt Federasyon Devletini kurmak ve zamanı gelince de, Kürtler ayrılarak siyasi bağımsızlığımızı kazanmak nihai hedefimizdir…’’

CIA ajanı olan FULLER le birlikte Ortadoğu ve bilhassa Türkiye uzmanı HENRİ BARKEY tarafından 1997 yılından itibaren güncellenerek hazırlanan ‘’Kürt Raporu’’ ile Türkiye parçalanmak istenmektedir. Batılı devletler savaş meydanında yapamadıklarını masa başında, hile ile aldatarak, sırtımızı okşayarak, yok demokratik özgürlük- eşit yurttaşlık gibi içinin ne olduğu doldurulamayan kelimelerle milletimiz aldatılmak istenmektedir…

Korkumuz ve endişemiz toplumumuz algı yanıltmaları ile meşgul edilirken perde arkasında yeni anayasa çalışmaları hızla devam etmektedir. Hani bölücü terör örgütü hiçbir şart ileri sürmeden silahları teslim edecekti. Şimdi el altından ve perde gerisinden neyin pazarlıkları yapılmaktadır. Bu konuda ne bizler ne milletimiz hiçbir şey bilmemektedir!.

Madem ki anayasa değişecek o zaman her şeyin, her teklifin, her görüşmenin açık ve şeffaf olması sağlanmalıdır. 400 oy çokluğunu elde ederek ben yaptım, oldu bittiye getirilemeyecek kadar önemli bir konudur bu. Yoksa daha önceden alınan kararların senaryosu mu oynanmaktadır?!..

Dış basında ise kararların alınmış olduğu, Öcalan katilinin yakın bir zamanda ev hapsine çıkartılacağı, görüşmeleri bizzat yürüteceği yer almaktadır. Dem Partisi sözcülerinin ise sanki Türk Devleti terör örgütüne yenilmiş de, masa başına getirtilmiş tahrik edici havaları ve açıklamaları ise gözden kaçmamaktadır!..

Türkiye’ye dayatılan kararlar mı vardır? İktidar ve muhalefet bu konuda anlaşarak işbirliği yapmalı dikte ettirilmeye zorlanan kararlar varsa halkımızın onayına ve referanduma götürülmesi şarttır…

Küresel çetelerin tek amacı, Türkiye’de sosyal barışın ve toplumsal bütünleşmenin sağlanması değildir. Kürt kardeşlerimizi de Türk’ten fazla düşünen hiçbir millet yoktur…Sanki Ortadoğu Coğrafyasında Türk milletine diz çöktürülerek oluşturulmaya çalışılan yeni federe devletinin anayasasını yapmaya mı zorlanmaktadır ülkemiz?!..Türk milletine açıklanmayan küresel çetelerin ve onların hamisinde kurulması planlanan bölücü terör federasyon devlet oluşturulmak istenmesi nihai hedefleridir…

Terör örgütünün düğün- bayram görüntüsü eğlencesi altında yapılan açıklamalar bir pazarlık yapıldığına ilişkin karine teşkil edecek niteliktedir. BOP projesi ile Türkiye- İran- Suriye ve Irak’ ta ki 4 parçadan oluşan Kürtlerin , iç kamuoyuna ve gaz almaya yönelik, güya MİSAKI MİLLİ SINIRLARINA DÖNÜLÜYOR GÖRÜNTÜSÜ VE ALDATMASI ile Türkiye önce şişirilip, sonra ki safhada ayrılmalarla parçalanma senaryoları gündeme getirilecektir…

Üniter Devlet yapımız parçalanarak iki toplumlu, iki kimlikli, resmi dil Türkçe olsa bile Kürtçe eğitim dilli olan bir anayasa çalışması asla kabul edilemez… Anadolu’da Türk bırakmamak için, savaşmadan Türkiye’nin parçalanması ve TÜRKSÜZ TÜRKİYE HEDEFLENMEKTE OLDUĞU DIŞ BASINDA SIK, SIK SÖYLENMEYE BAŞLANMIŞTIR!...

Şimdi biz bunları yazarken ve söylerken, endişelerimizi dile getirirken ve ne olduğu hala bilinmeyen devlet aklına ne kadar güveneceğiz?...

Zira terör örgütü açık, açık ağzından baklayı çıkartmıştır. Türkiye’nin tapu senedi olan Lozan’ı tanımadığını ve tartışmaya açtığını, 1921 anayasasına dönülmesi gerektiğini bildirmiştir.

Niyetleri demokratik toplum değildir. Eşit yurttaşlık söylemleri ise içi doldurulmayan tehlikeli açıklamalardır…

Lozan antlaşması; Amasya’da, Erzurum ve Sivas’ta, Maraş, Antep, Urfa’da, İnönü zaferlerinde, Kocatepe ve Sakarya’da kanla yazılarak sınırlarımız çizilip imzalanmıştır.

Artık bu işin sağı solu, iktidarı- muhalefeti, Türk’ü Kürt’ü, alevisi, sünnisi A partilisi B partilisi, İslamcısı , milliyetçisi, ilerici gericisi, tarikatı, mezhebi yoktur. Ecnebi baronlarına, küresel çetelere karşı birlik ve dirlik olma zamanındayız...

Tüm muhalefet parti ve liderlerine de büyük işler düşmektedir. Siyasi polemikler ve çekişmeler bir tarafa bırakılarak anayasa çalışmalarında tüm bu tuzaklara karşı herkes uyarılmalı, iktidar milletvekilleriyle de yakın diyalog, bilgi görüş alışverişi yapılarak küresel tezgahçılara ve terör örgütünün dayatmalarına asla pirim verilmemelidir.

Kimse unutmasın ki Türkiye'de halklar yoktur. Türk Milleti vardır. Bu ülkede hakimiyet de kayıtsız ve şartsız milletindir ve bu millet hep birlikte Türk Milletidir.

Çünkü yaşadığımız bu topraklarda Türk Milletinin kesintisiz ve aralıksız bin yıllık siyasi egemenliği devam etmektedir. Hiç bir terör örgütü ve küresel baronların bu egemenliğimizi tartışmaya açmasına da asla izin verilmemelidir...

Av. Faruk Ülker - 29. Mayıs 2025 / İSTANBUL

Kıbrıs’ta Geçip Giden Yıllar… Kıbrıs’ta Geçip Giden Yıllar…

Editör: Kerim Öztürk