Sürecin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’te TBMM’de PKK’nın meclisteki siyasi uzantısı DEM Partililerin sıralarına giderek el sıkışmasıyla başladığı belirtilen duyuruda şu tespitler yapıldı:
*“Cumhurbaşkanı ‘Terörsüz Türkiye’ güzellemeleriyle yüreklere su serpmeye çalışmaktadır ama yeni oluşum, esasen 2014’te büyük ümitlerle başlatılan ama 793 şehit verdiğimiz ve 17 bin 13 gencin dağa kaçırılmasına yol açan Çözüm Süreci’ne benzemektedir.
* Esasen -İçişleri Bakanlığı kayıtlarına göre- Abdullah Öcalan’ın lideri olduğu KCK PKK’nın, Türkiye’den başka İran’da PJAK, Irak’ta Tavgari Azadi, Suriye’de PYD/YPG adlı uzantılarının bulunduğu bilinmektedir. Dahası, Suriye’deki PYD/YPG, Amerika Birleşik Devletleri’nin desteği ile ağır silahlar dâhil her türlü donanıma sahip 80-100 bin mevcutlu orduya sahiptir. Bildirgede duyurulan, sadece Türkiye sınırları içinde faaliyet gösteren PKK’nın feshedildiğidir. Cumhurbaşkanı’nın; ‘Örgütün, Suriye ve Avrupa kollarının da bu gerçekleri görüp fesih ve silah bırakma sürecine katılmaları hayati öneme sahiptir.’ demesi de diğerlerinin feshine yönelik bir mutabakatın bulunmadığına işarettir. Bebek katili Apo da mektubunda aynı noktaya vurgu yaparak sadece PKK adıyla yürütülen çalışmaların sonlandırdığını ifade etmiştir.
***
*Çok üzücüdür ki iktidar, yanlış ve tehlikeli bir adım atmıştır. Rakiplerini PKK’ya yakın durmakla itham edecek kadar düşman söylemlerle seçmenden oy istemişken şimdi aynı örgütle sarmaş-dolaş müzakereler yürütmekle kamuoyu ters köşe yapılmış, ilk yanlış adım böyle atılmıştır.
* Örgütle masaya oturmakla binlerce yıllık Türk devlet geleneğini ve vakarını rencide ettikleri gibi PKK adı taşımayan ama kendisi PKK olan tüm terör örgütlerine meşruiyet kazandırmış oldular. Çünkü Batı’nın terörist listelerinde bir tek PKK vardır ve onun kendisini feshetmesiyle diğerleri, AB ve ABD nezdinde meşru birer yapılanmadan ibaret kalacak; mücadelede yanımızda olmayacakları gibi bu devletlerin her biri, destekledikleri örgütü bize karşı korumaya geçeceklerdir, ABD’nin YPG’yi koruduğu gibi.
***
* PKK bildirisinde Lozan Antlaşması gündeme getirilmekte, cumhuriyetin kuruluşunun temeli olan 1924 Anayasası hedef alınmaktadır. Bununla, hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin adı hem de Türk devleti tartışmaya açılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Kürtlere karşı asimilasyon ve soykırım yapmakla suçlayarak akılları sıra tazminat ve toprak talebine kapı aralamaya çalışmaktadırlar.
* Apo’ya fiziki affın yanında siyaset yapma serbestiyeti ve -adı her ne ise- süreci yönetme hakkı verilmesi talep edilmektedir. Bu kadarla da kalmayarak cezaevlerindekiler ve dağdaki teröristlerin de affedilerek bağrımıza basmaktan dem vurulmaktadır. İktidarın tavırlarına bakılırsa konu Meclis’e taşınacak ve bunların hepsi gündem olacaktır. Madem öyle olacaktı, şehitlerimizin kanı elinde duran terörün başı dâhil hepsi af olacaktı biz neden binlerce civanımızı toprağa koyduk!
* Örgüt ayrıca kurgulayıp iktidara dayattıkları taleplerinin uygulanmasında uluslararası güçleri de katkıda bulunmaya davet etmektedir. İlk adım olarak, beyannamenin yayınlandığı günlerde, hedef aldıkları Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedi Lozan Antlaşması’nın merkezi Lozan’da bir Kürt Enstitüsü kurarak Batı’ya dönük faaliyetleri başlatmışlardır.
***
* Asırlardır Türkiye’yi zayıflatmak isteyen emperyalist devletlerin arada bir Kürtleri ayaklandırıp isyan ettirmeleri veya başka dinamikleri harekete geçirmelerinin bir tek gayesi vardır: Türk’ü yok etmek! Bugün önümüzdeki gaile de aynı hain projenin bir parçasıdır.
* Dikkat buyurulsun ki, BOP’un hedefi; Irak’tan, Suriye’den, İran’dan ve Türkiye’den toprak alarak önce Birleşik Kürdistan, ardından onu da İsrail’in piyonu haline getirerek Büyük İsrail’i kurmaktır. Irak’taki kuruldu, şimdi Suriye’deki Kürdistan kuruluyor. Suriye PKK’sı, PYD/YPG’dir ve ABD’nin korumasında kurulacak Suriye Kürdistanı’nın kurulmasında ve yaşatılmasında askeri güç olarak görev alacaktır.
* Türk milleti bölünmeye izin vermez, gerekirse kanının son damlasına kadar savaşır, gene de buna müsaade etmez. Fakat unutulmasın ki mevcut duruma göre Devlet, bütün kurumlarıyla süreci desteklemektedir. Ama kamuoyunun gücü hepsinin üstündedir. Dolayısıyla bugün yapılacak tek şey, sesimizi yükseltmek, iktidarı yanlışta ısrarından vaz geçirmektir.”
Kaynak: www.haberasi.com