Sözcü gazetesi geçen günlerde manşetinde Erdoğan'a bir takım sorular yöneltmiş. Her ne kadar Tayyip suçu işlemiş olsa da, aday Erdoğan'ın hoşuna gitmeyecek sorular sorsa da, muhatabı tarafından mutlaka cevaplandırılması gereken sorulardır. İşte sorular:
Mayınlı arazilerin İsrail şirketlerine Satışı için izin veren sen değil misin?
İsrail'in OECD'ye üyeliğinin önündeki veto engelini kaldıran sen değil misin?
Türkiye'nin İsrail'le ticaretini, 5 milyar dolara çıkarttıran sen değimlisin?
Kürt petrolünün Türkiye'den İsrail'e taşınmasına izin veren sen değil misin?
İsrail'i ziyaret eden ve Şimon Peres'i Türkiye'de ağırlayan sen değil misin?
İsrail'i koruyan Malatya Kürecik'teki füze kalkanı senin döneminde kurulmadı mı?
Manavgat suyunun İsrail'e satışı için imzayı atan senin iktidarın değil mi?
'İsrail malını boykot etmeyin' genelgesini yayınlayan senin bakanın değil mi?
Peki, görünürdeki İsrail-Türkiye kavgası nedir? Çok karmaşık bir durum…
Amerika'yla İsrail arasındaki ilişki tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar, ilişkisi gibidir. İsrail'le Türkiye ilişkisinde hangisi kanguru, hangisi kangurunun cebindeki yavrudur? Bütün mesele bunu çözebilmekte…
Habere göre yıllar önce eşi Emine Erdoğan'la birlikte Soykırım Anıtı'ndaki törene katılan Başbakan Erdoğan, anıta çelenk bırakmış, özel defteri imzalamıştı. Yad Vashem müzesinin bulunduğu tepede Siyonizmin babası Theodor Herzl'in mezarı da bulunuyor. Erdoğan, soykırıma uğrayan 6 milyon Yahudi'nin anısına sembolik olarak yanık tutulan ateşi canlandırmış, çelenk koymuş ve haham tarafından okunan rahmet duası eşliğinde saygı duruşunda bulunmuştu.
İşte bu saygı ifadelerinden 1 ay sonra ADL tarafından Erdoğan'a Yahudi Cesaret Madalyası takdim edildi!
Bu ödülün arkasından da yukarıda belirtilen olaylar gerçekleşti.
Ne Davos, ne de Mavi Marmara olayı, bunların geçekleşmesine engel olamadı.
Her kötü olaydan sonra ilişkiler daha da arttı. İsrail'le Türkiye Erdoğan ve Davutoğlu sayesinde fikir paralel'i oldular.
Türkiye de, İsrail de Kürdistan'ın kurulmasının vaktinin geldiğine inanıyorlar.
Türkiye vaat edilmiş topraklar konusunda İsrail gibi düşünüyor.
Bu açılardan baktığımızda ikisinin arasındaki paralelliği rahatlıkla görebiliriz.
Bütün bu yaşananlardan sonra ADL, Erdoğan'a verilen cesaret madalyası ödülünü geri istedi.
Aday Erdoğan, ödülü geri vereceğim dedi; fakat madalya yerine, sitemli bir mektup göndermeyi tercih etti.
Türkiye'deki Musevi Cemaatinin de buna karşı olduğunu belirttiler.
Her ne olduysa ADL verdiği madalyayı istemekten vazgeçtiğini bildirdi.
Bu durumda en başta bir türlü eli kargoya gitmeyen aday Erdoğan ve havuz medyası, yalakalar buna çok sevindiler.
Böylece bir kez daha Yahudiler aday Erdoğan'ı affetmiş oldular.
Zaten son yapılan anket sonuçlarına göre İsrail'deki Erdoğan sevgisi yüzde 65'e çıkmış.
Gerçekler ortaya çıkınca, bu oran Filistin'de bu yıl yapılan ankete göre yüzde 40'lara düşmüş.
Acaba bu sevginin temelinde ve madalyanın geri istenmesinden vazgeçilmesinin temelinde Erdoğan ve eşinin, Siyonizmin babası Theodor Herzl'in mezarı başında durdukları saygı duruşu mu bulunmaktadır?
Zaman zaman bir labirente dönen bu ilişkileri çözmek insanı zorlamaktadır. Ancak Yahudi Cesaret Madalyasını almak her baba yiğidin hakkı değildir(!) ADL şimdi her ne kadar bu ödülü Erdoğan'ın şahsında konsoloslara verdik dese de 10 yıldır nu ödülün Erdoğan'a verildiğini herkes biliyor. Meseleye öbür türlü bakarsak meğerse Erdoğan bu madalyayı hiç sevmediği monşeler adına almış.
Sağlıcakla kalın!