PKK Bölücü Terör Örgütü, elli yıla yakın bir süredir milletimizin başına bela olmuştur. İlk hain saldırıyı başlattıkları 1984’ten bu yana çeteye karşı verdiğimiz mücadelede şehit ve yaralı sayımız on binleri bulmaktadır. Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen fedakâr Türk Silahlı kuvvetleri, emniyet güçlerimiz ve korucularımızınverdiği kararlı ve azimlimücadele sonucunda terör bitme noktasına getirilmiştir. Hâl böyle iken, son günlerde umulmadık bir şey oldu ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 1. Ekim. 2024’te TBMM’de PKK’nın meclisteki siyasi uzantısı DEM Partililerin sıralarına giderek el sıkışmasıyla yeni bir süreç başladı ve terörle mücadelemiz bambaşka boyutlara evrildi.Önce terörist başı Apo’nun mektubu, ardından örgütün, 5-7 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği toplantı sonrası yayınladığı bildirge ile PKK adıyla yürütülen çalışmaların sonlandırıldığı, silahların bırakılacağı ve bundan sonra Türkiye’ye karşı saldırı ve eylem yapılmayacağı ilan edildi.

Görüşmeler gizli yürütüldüğü için kamuoyu son derece endişelidir. Gerçi Cumhurbaşkanı Terörsüz Türkiye güzellemeleriyle yüreklere su serpmeye çalışmaktadır ama yeni oluşum, esasen 2014’te büyük ümitlerle başlatılan ama 793 şehit verdiğimiz ve 17 bin 13 gencin dağa kaçırılmasına yol açan Çözüm Süreci’ne benzemektedir.

Esasen -İçişleri Bakanlığı kayıtlarına göre- Abdullah Öcalan’ın lideri olduğu KCK PKK’nın, Türkiye’den başka İran’da PJAK, Irak’ta TavgariAzadi, Suriye’de PYD/YPG adlı uzantılarının bulunduğu bilinmektedir.Dahası, Suriye’deki PYD/YPG, Amerika Birleşik Devletleri’nin desteği ile ağır silahlar dâhilher türlü donanıma sahip 80-100 bin mevcutlu orduya sahiptir. Bildirgede duyurulan,sadeceTürkiye sınırları içinde faaliyet gösteren PKK’nın feshedildiğidir. Cumhurbaşkanı’nın; Örgütün, Suriye ve Avrupa kollarının da bu gerçekleri görüp fesih ve silah bırakma sürecine katılmaları hayati öneme sahiptir.demesi de diğerlerinin feshine yönelik bir mutabakatın bulunmadığına işarettir. Bebek katili Apo da mektubunda aynı noktaya vurgu yaparaksadece PKK adıyla yürütülen çalışmaların sonlandırdığını ifade etmiştir. Öte yandan hem örgüt mensupları hem siyasiler niyetlerini basa basa söylemektedirler. DEM Milletvekili Cengiz Çandar, defalarca Öcalan’ın mektubunda PKK dışındaki örgütlerin hiçbirinin ismi geçmemektedir. diyerek terörün asıl tehlikeli yapısını gözlerden uzak tutmaya çalışmaktadır.

Çok üzücüdür ki iktidar, yanlış ve tehlikeli bir adım atmıştır. Seçimlerde rakiplerini PKK’ya yakın durmakla itham edecek kadar düşman söylemlerle seçmenden oy istemişkenşimdi aynı Örgüt’le sarmaş-dolaş müzakereler yürütmekle kamuoyu ters köşe yapılmış, ilk yanlış adım böyle atılmıştır. Hâlbuki devlet için böylesine hayati önem taşıyan bir meselede hemen seçime gidip öncekinin aksine terörle uzlaşacaklarını söyleyerek halktan destek istemeleri gerekirdi. Başlama yanlış olunca sürecin yönetimi de yanlışlarla döşenmiştir. Yaşama hakkı tanımaları bir yana terörden beslendiğini cümle âlemin dildiği, dünyada başka bir örneği bulunmayan parti ile görüşüp arabulucu yapmakla ve örgütle masaya oturmaklabinlerce yıllık Türk devlet geleneğini ve vakarını rencide ettikleri gibi PKK adı taşımayan ama kendisi PKK olan tüm terör örgütlerine meşruiyet kazandırmış oldular. Çünkü Batı’nın terörist listelerinde bir tek PKK vardır ve onun kendisini feshetmesiyle diğerleri, AB ve ABD nezdinde meşru birer yapılanmadan ibaretkalacak; mücadelede yanımızda olmayacakları gibi bu devletlerin her biri, destekledikleri örgütü bize karşı korumaya geçeceklerdir, ABD’nin YPG’yi koruduğu gibi.

Sözüm ona Fesih Bildirgesi ise tuzaklarla ve ihanetlerle doludur:

Emperyalistler Kürdü Türk'ten Çok Mu Seviyor? Emperyalistler Kürdü Türk'ten Çok Mu Seviyor?

Satır aralarında ama ısrarla kendilerini gerilla olarak adlandıran eşkıya, işgal güçlerine karşı millî ayaklanmayı ifade eden bu onurlu kimliği kullanarak varlıklarına bu yolla da meşruiyet kazandırma peşindedirler. Bildirgede ayrıca Lozan Antlaşması gündeme getirilmekte, cumhuriyetin kuruluşunun temeli olan 1924 Anayasası hedef alınmaktadır. Bununla, hem atalarının da kuruluşuna destek verdikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin adı hem de Türk devleti olduğu tartışmaya açılmaktadır.Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Kürtlere karşı asimilasyon ve soykırımyapmakla suçlayarak akılları sıra tazminat ve toprak talebine kapı aralamaya çalışmaktadırlar. Apo’ya fiziki affın yanında siyaset yapma serbestiyeti ve -adı her ne ise- süreci yönetme hakkı verilmesi talep edilmektedir.Bu kadarla da kalmayarak cezaevlerindekiler ve dağdaki teröristlerin de affedilerek bağrımıza basmaktan dem vurulmaktadır. İktidarın tavırlarına bakılırsa konu Meclis’e taşınacak ve bunların hepsi gündem olacaktır. Madem öyle olacaktı, şehitlerimizin kanı elinde duran terörün başı dâhil hepsi af olacaktı biz neden binlerce civanımızı toprağa koyduk!

Örgüt ayrıca kurgulayıp iktidara dayattıkları taleplerinin uygulanmasında uluslararası güçleri de katkıda bulunmaya davet etmektedir. İlk adım olarak, beyannamenin yayınlandığı günlerde, hedef aldıkları Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedi Lozan Antlaşması’nın merkezi Lozan’da bir Kürt Enstitüsü kurarak Batı’ya dönük faaliyetleri başlatmışlardır.

Şu unutulmamalıdır ki: Batı’nın istediği zaten budur. Eğer daha uyanık davranmaz, gerekli önlemleri almazsak; hele hele bildirge dedikleri paçavrayı yırtıp yüzlerine atmaz, Batı’ya da tanımadığımızı ilân etmezsek çok uzun olmayan bir zaman sonra Avrupa ülkeleri ve ABD, tazminat ve toprak talepleriniönümüze koyacaklardır.

Asırlardır bizi zayıflatmak isteyen emperyalist devletlerin arada bir Kürtleri ayaklandırıp isyan ettirmeleri veya başka dinamikleri harekete geçirmelerinin bir tek gayesi vardır: Türk’ü Yok Etmek!Bugün önümüzdeki gaile de aynı hain projenin bir parçasıdır. Dikkat buyurulsun ki, BOP’un hedefi; Irak’tan, Suriye’den, İran’dan ve Türkiye’den toprak alarak önce Birleşik Kürdistan, ardından onu da İsrail’in piyonu haline getirerek Büyük İsrail’i kurmaktır. Irak’taki kuruldu, şimdi Suriye’deki Kürdistan kuruluyor. Suriye PKK’sı, PYD/YPG’dir ve ABD’nin korumasında kurulacak Suriye Kürdistanı’nın kurulmasında ve yaşatılmasında askeri güç olarak görev alacaktır.

Bu süreçte ABD ve AB Türk milletini izlemektedir; şayet özümsediğine kani olurlarsa İran’dan önce Türkiye’ye yönelecek, bizdeki Kürdistan’ın oluşumu sürecini hızlandıracaklardır. Nitekim işaretleri verilmeye başlamıştır; yeni sürecin başlatılması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, belediye başkanlarının yetkilerinin artırılması, bölgenin doğal kaynaklarının kullanımının bölge belediyelerine bırakılması… gibi sinsi tuzaklar çoktan dillendirilmeye başlamıştır.

Türk milleti bölünmeye izin vermez, gerekirse kanımızın son damlasına kadar savaşır, gene de buna müsaade etmeyiz. Fakat unutulmasın ki mevcut duruma göre Devlet, bütün kurumlarıyla süreci desteklemektedir. Ama kamuoyunun gücü hepsinin üstündedir. Dolayısıyla bugün yapılacak tek şey, sesimizi yükseltmek, iktidarı yanlışta ısrarından vaz geçirmektir.

Ey Türk milleti! Bu son şanstır, iyi kullan! Sesini yükselt! Vatanına sahip çık!

Editör: Kerim Öztürk